Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Mutluluğu kucaklamak

Mutluluğu kucaklamak
 

"Seni çok seviyorum" dedi ve telefonu kapatıp yürümeye başladı. Gece karanlığında enikonu ıssızlaşmış sokakların, yağmurla yeni yıkanmış kaldırımlarından çıkan ayak seslerinden başka ses duyulmuyordu etrafta. Dükkanlar kapanmış, dükkanların hemen üstünden başlayıp adeta göğe doğru yükselen evlerin de çoğunun ışıkları kapanmıştı.

Yakındaki bir sokakta iş başında olan bir çöp kamyonunun gürültüsü bozdu sessizliği. El ayak çekilince ertesi güne hazırlanıyordu şehir. Üşüyen ellerini paltosunun cebine sokup adımlarını sıklaştırdı.

Yüzünde seçilemese de içinde binbir gülümseme ile yürüyor, önünden geçtiği dükkanların camlarında kendi silüetini görmeye çalışıyordu hızlı adımlarının elverdiği ölçüde. İçinde olup bitenleri, yaşadığı hali iliklerine kadar hissetmek, bu güzelliği iyice ayırt etmek için bir an önce yatağına uzanıp gözünü tavana dikmek istiyordu.

Telefonla konuşurken iyice duymak istediği için durduğu, ayak seslerine dahi karışmasını istemediği o içini ısıtan ses vardı aklında hızlı adımlar atarken. Bir ses nasıl olur da bu kadar etkileyici olabilirdi, bunu çözememişti bir türlü. Bu kadar içini ısıtması, hayata bu denli bağlaması bir sesin tahayyül edemediği bir şeydi. Gülümsedi kendi kendine. Ne kadar şanslı olduğunu düşündü yeniden, sıklıkla düşündüğü gibi.

Karanlık sokakları bitirmiş caddeye çıkan köşeye varmıştı. Köşedeki büfenin önündeki hareketlilik, caddeden birbiri ardına geçen arabaların ışıkları, çıkardıkları sesler dikkatini, aklını bu yönde bir değişikliğe yöneltmeye yetmemişti. O, hala kulaklarını okşayan sesi ve sesin sahibini düşünüyordu. Kırmızı ışık yanıp araçlar durduğunda hızlı ama etrafından bihaber adımlarla yolun karşısına geçip yürümeye devam etti.

Sadece üzerindeki paltoyu ve ceketi çıkarmış olarak yatağına uzandı ve gözlerini tavana dikti. Yaşadıklarının güzelliği ile meşguldü zihni. Sesini duysaydım yeniden diye geçirdi içinden. Bu nispeten soğuk, yalnızlığın kasvetle doldurduğu oda nasıl da çiçek bahçesine dönüşürdü o zaman. Yüzü biraz asıldı bu yoksunluk aklına gelince. Çok özlüyordu, bir ateş yanıyordu içinde ve buna özlemek deniyordu bu dilde.

Henüz gün ışımamıştı soğuktan buz gibi olmuş bedeninin sızılarıyla uyandığında. Gözlerini aralayıp şöyle bir etrafına bakındı, olup biteni fark etmeye çalıştı. Hatırladı sonra güzel bir hayalle uyuya kaldığını. Üşümüş, ayağından çıkarmadığı ayakkabılarını aşağıda tutmak için biraz eğri büğrü yatmış ve sırtı, beli tutulmuştu. Kalktı, ağır hareketlerle ayakkabılarını çıkarttı. Elini yüzünü yıkayıp, oturdu aynı hayalle ve bir sigara yaktı.

Yanındayken kendini ne kadar mutlu hissettiğini düşündü, yokluğunun yaşattığı acı kucağında iken. Hiç susmadan saatlerce onunla konuşmayı, bir kelime etmeden, sadece başı göğsünde öylece kalakalmayı, ellerini avuçlarının arasına alıp ne kadar sıkı olduğunu fark etmeden uzun uzun tutmayı, kollarının arasına alıp göğsüne bastırmayı hayal etti. Ve bu hayalin gerçeğinde yaşadıklarının olağanüstülüğü karşısında hissettiklerini tarifin nasıl da imkansızlaştığını düşündü. Evet, tarif etmekte çok zorlanıyordu bu güzellikleri. Anlatmaya çalışıyordu ama sınırlı kelimelerin tutsağı oluyordu. Kafi gelmiyordu yaşadıklarını ifade etmeye bildiği dil ve onun kelimeleri.

Ne kadar çok anlatacağı şey vardı biriktirdiği, oysa ya zaman yetmiyordu anlatmaya ya da dili tutulmuş gibi kalıyordu bazı zamanlarda da. Başı göğsünde iken anlatacağı ne çok suskunluk, ne çok sessizlik vardı hayalinde. Bir tek kelime etmeden o anı yaşamak vardı içinde. Sessizlikte aşkın sesini dinlemekti istediği. Elini tutup avuçlarının arasından kalbiyle buluşturmak istiyordu. Sıkıca tutup bir olmak, bir el olmaktı sanki yapmaya çalıştığı. Kollarının arasına aldığında, sıkıca sardığında ayakları yerden kesiliyor, bir bulut gibi gökyüzünde dolaştığını hissediyordu. Düşte olmazdı bu ama düşü döşünde bulmuştu işte. Mutluluğu kucaklamak, mutluluğu sarmaktı kollarıyla ve yaşadığı buydu işte.

Gözlerini yukarı dikip şükretti yaşadıkları için. İçini hep bu şükran duygusu dolduruyordu çoktandır. Yüksek sesle teşekkür etti uzaktan duyulan sabah ezanının eşliğinde.

 
Toplam blog
: 88
: 912
Kayıt tarihi
: 26.07.06
 
 

1969 yılında Tarsus'ta doğdum. İktisat Fakültesi ve Su Ürünleri Fakültesi mezunuyum. Amatör olara..