Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '10

 
Kategori
Öykü
 

Müze (ikinci bölüm)

Müze (ikinci bölüm)
 

Ama günler birbirini kovalayıp ödenek bir türlü gelmeyince sonunda kış gelip kapıya dayanmış, işler iyice sarpa sarmış, bir taraftan eserlerin korunması, öte yandan kavurucu kış soğuğu ellerini kollarını bağlamıştı.

Müzedeki üç güvenlik görevlisinden ikisi çalıştıkları şirketten maaş alamadıkları için işi bırakınca, ortalık Şeracettin’e kalmıştı. O da elinden geleni yapıyor, yapıyordu, ama tek başına o garibim ne yapacaktı. Hadi yaz günlerinde nöbetleşe müzede yatar kalkar olmuşlardı. Memlekette hırlısı var, hırsızı var, tarihi eser kaçakçısı var. Ne yani meydanı boş mu bıraksaydı?

Cık cık cık

Yakışır mıydı bunca yıllık müze müdürüne?

Yak bir sigara… Bu kez daha kararlıydı. Adam sende gelirlerse gelsinler. Kapalı alanmış, temiz hava sahasıymış. Hem bizim müzenin bir kısmı açık değil mi? Açık. O zaman sigara migara yasak değil.

Bir sigara yaktı. Derin bir nefes çekti. Bir nefes daha… Zehir gibi geldi sigara. Kafası fena halde şu ödenek olayına takılmıştı. Sinirli sinirli bastırdı sigarayı kül tabağına

Bu kez gözlüğünü çıkardı gözünden, sağ eline aldı. Sapından tutup çevirmeye başladı. Çevirdikçe çeviriyordu. Sonunda gözlük, elinden fırlayıp çat diye beton zemine düştü. Camlardan biri kırılmıştı. Diğeri çerçevesinden çıkmış, tıngır mıngır yuvarlana yuvarlana, tam karşısında durmuştu. Yarı aralık jalûzilerden içeriye giren güneş ışığı yerdeki cama vuruyor, Hulki Beyin gözlerine yansıyordu ışık. Bunun üzerine iyice sinirlendi oturduğu yerden kalkarak, gözlük camını ayağıyla çatır çutur ezdi. Tam yerine dönmek üzereydi ki, gür gür diye bir ses işitti. Kulaklarına inanamıyordu. Bu da neyin nesiydi? Bir iş makinesi çalışıyordu. Hem de burada, müzenin içinde. Hayırdır İnşallah. Derken makam odasının duvarı çatır çatır öttü. İçeriye bir kepçe daldı.

Hulki Beyin o anda aklına tek bir şey geldi. Ne kaçıp gitmek, ne bağırıp çağırmak, gözlerini masanın üzerindeki telefona dikmiş öyle dalgın dalgın bakınıyordu. Kepçe ise geri çekilmiş, ikinci bir darbeye hazırlanıyordu. Müdür, kendi kendine Bakanlık Bakanlık diye söylenmeye başladı. Bakanlığı aramalıydı. Ahizeyi eline aldı numarayı çevirdi.

 
Toplam blog
: 261
: 335
Kayıt tarihi
: 30.08.10
 
 

Anadolu Üniversitesi İşletme fakültesi mezunuyum. Çeşitli kuruluşlarda muhasebe ve dış ticaret or..