Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ağustos '14

 
Kategori
Psikoloji
 

Narsisistik Kişilik Yapılanması

Narsisistik Kişilik Yapılanması
 

'Birçok insan hayatının büyük bölümünü olduğundan farklı görünebilmek için heba eder.' Richard Wilkins

İlişki içerisinde olduğunuz insanlar arasında;
Size hiç söz düşürmeyip yalnızca kendisi konuşan,
Sürekli olarak kendinden bahsederek bolca övünen ve övülmeyi bekleyen,
Size kendinizi "o her şeyi biliyormuş ta sanki siz hiçbir şey bilmiyormuş gibi" hissettiren,
Onlarla konuştuğunuzda ya da söylediklerine itiraz ettiğinizde onları kırmaktan ya da kızdırmaktan kaygı duyduğunuz kişiler var mı?

Eğer varsa, bu kişilerin büyük bir ihtimalle narsisistik bir kişilik yapılanması altında insanlar oldukları söylenebilir.

Narsisistik kişilik yapılanması diğer kişilik yapılanmalarına göre toplumdaki insanlar tarafında en çok bilinen ve tanınan kişilik yapılanmasıdır. Bunun en önemli sebeplerinden biri Narsisistik özellikleri gösteren kişinin birçok yerde ve durumda kendini gösterme ve fark ettirmeye yönelik tutumlarıdır. Bbir diğer nedeni de, bu tip kişilerin genelde liderlik, yöneticilik yapmaları ya da bu yolda ilerleyen kişiler olmalarıdır.  Böyle olunca ister istemez toplumdaki birçok kişi kendileriyle bir şekilde iletişim halinde olmakta, kişilik yapılanmalarını ve davranışlarını yakından görebilmektedir.

Her insan kendini belli ölçülerde beğenir, başkaları tarafından beğenildiğini görmek ve diğerlerinden farklı olduğunu hissetmek ister, insan olarak zaman zaman bu tarz duygulara hepimizin ihtiyacı vardır. Ancak, narsisistik bir tablo içindeki kişiler kendini beğenme ve özel hissetme duygusunu aşırı abartarak hayatlarının merkezine koymuş bir şekilde yaşam sürerler, hatta onlar için bu durum hayati bir öneme sahiptir de denilebilir.

Hayatlarındaki en önemli gayeleri kendilerini başkalarına ispatlamak olan bu kişiler, bunu başaramadıkları zamanlarda müthiş bir tahammülsüzlük yaşayarak bu durumu telafi etmek için ellerinde geleni yapmaya çalışırlar. Genellikle fiziksel görünüşlerini, zekâlarını, zenginliklerini; eğer varsa çeşitli becerilerini, eğitimlerini, mesleklerini ön plana çıkartarak bu tarz özellikleriyle övünür ve diğerlerine karşı büyüklenirler.

Bu saydıklarımın hiçbirine sahip değillerse, kendileriyle bağlantılı diğer öğeleri; ait oldukları soy, sülale, millet, din ya da topluluk gibi unsurları ön plana çıkartıp onların çatısı altına girerek sürekli övünme halinde olurlar. Bu insanlar hayattın her alanında tek “baş rolün” kendilerine ait olmasını isterler, diğerleri ise kendilerinin gözünde ona eşlik eden “yardımcı oyuncular” ya da “figüranlardır.”

Karşısındaki insanlardan kendisinin “farklılıklarını” onaylamalarını, takdir etmelerini ve kendilerine hayranlıkla bakmalarını beklerler. Bu tür davranışları gördükleri oranda bir çocuk gibi aşırı mutlu olurak kendilerine olan hayranlıklarını perçinlerler. Aksi bir durum söz konusu olduğunda, yani başkaları tarafından onaylanmayıp, tam tersi bir şekilde eleştirildiği ya da reddedildiği durumlarda bunu kesinlikle kabul etmeyerek, ona bu durumu yaşatan kişilere aşırı tepki gösterebildikleri gibi onlara karşı çok yoğun öfke, düşmanlık ve intikam dolu davranışlar sergileyebilirler. Hatta, deyim yerindeyse bu “yanlışları” bir tarafa yazarlar ve yıllar geçse bile unutmazlar.

Aslında bu tür davranış örüntüsü sergilemelerinin altında yatan ana neden çok derinlerinde hissettikleri ancak kendilerine bile itiraf edemedikleri "değersizlik" ve "yetersizlik" gibi olumsuz duygulardır. Altta yatan bu duygular o kadar yoğun ve onlar için baş etmesi zordur ki, bu duygularla yüzleşmemek adına onların tam tersini taşıyormuş gibi yapay bir dünya yaratıp kendilerine bir yalanı yaşatırlar. Dolayısıyla narsisistik kişilik özellikleri taşıyan birisinin kibri, böbürlenmesi ya da başkalarını küçük görmesi ne kadar fazlaysa, benliklerinde tam tersi kutuptaki duyguları -değersizliği" ve "yetersizliği"- yoğun bir şekilde taşıyor anlamındadır.

Çoğunlukla erkeklerden oluştuğu kanısı hâkim olan bu kişiliklerin karşı cinsle kurdukları evlilik ya da partner ilişki şekilleri de sorunludur. Eşlerinin davranışlarını sürekli kontrol etme ve ilişkide kendilerine yönelik mutlak bir itaat beklentisinde olabilirler. Karşı taraftan bu duruma yönelik bir itiraz geldiğinde, onlara karşı aşırı saldırgan ve kırıcı bir tutum sergileyebilirler.

Narsisistik kişilikler başkalarını duygularını anlamak ve onlarla empati kurmaktan uzak kişilerdir, bu sebepten dolayı ilişkinin merkezine kendilerini koyarlar. Böyle bir anlayış normal bireylerin kesinlikle kabul edemeyecekleri bir durumdur, zira bu durumun doğal bir sonucu olarak bir süre sonra bu bireyler ilişkiyi sonlandırma ya da ayrılma ihtiyacı içine girerler, ancak narsisistik kişi böyle bir durumu kaldıramaz ve ayrılmaması için eşine çok yoğun psikolojik ya da fiziksel bir baskı yapabilir, hatta onları çok rahat tehdit edebilirler.

Böyle bir duruma maruz kalan eşin önünde iki seçenek belirir; ya tüm bu baskı ve zulme göz yumar ve kendi kişiliğini tamamen onu boyunduruğu altına sokarak duygusal olarak narsisistik kişinin kendini tüketmesine ve sömürmesine razı olur veyahut da gözünü karartıp ondan ayrılma kararı alır.

İkinci seçeneği seçerek ayrılması kişi için kolay gibi görünebilir ancak ağır narsisistik kişilikte olan eşi ile çoğunlukla bu kolay bir süreç olmayacaktır, zira ayrıldıktan sonra da ilişkinin peşini bırakmayabilir, tekrar birleşme için son derece baskıcı bir tutum sergileyebilir hatta ayrılmayı seçen eşine çok yoğun baskı, tehdit ve şiddet uygulayabilir.

Bu açıdan bakıldığında, ülkemizde sıkça rastlanan, boşandıktan sonra eski eşi tarafından bulunup darp edilen hatta öldürülen kadınların durumunun, ağır narsisistik kişilik yapılanması altında olan kişilerle evlilik yapmaları sonucunda ortaya çıktığı yorumu yapılabilir.

Bu insanlar bağlantıda olduğu ego gücü zayıf, kendilerini yetersiz ve değersiz hisseden insanları ve toplulukları çok kolay bir şekilde etkileyebilir, onların kişiliklerini yok sayarak onları kolayca yönetebilir, hatta bu kişilik yapılanmasındaki insanlar toplum liderliğine soyundukları takdirde (Bknz: Adolf Hitler) çok büyük kitleleri kendi safına çekerek kafalarındaki çarpık ve gerçeklikten uzak ideallerini gerçekleştirmek uğruna bir toplumu top yekün bir bataklığın içine sürükleyebilirler.

Sonuç olarak, toplumumuzda hiç azımsanmayacak bir oranda mevcut olan narsisistik kişilik yapılanmalarını çok uzaklarda aramamıza gerek yok, bu kişiler kimi zaman çok yakın bir tanıdığımız, akrabamız, patronumuz, yöneticimiz ya da toplum liderimiz olabilir.  Kendilerinde çoğu zaman hiçbir kusur görmeyen bu insanlar genelde tedaviyi ya da psikoterapiyi reddederler. Bu sebepten dolayı, bu insanlara karşı alınabilecek en etkili önlem; onların kişilik yapılanmalarını iyi tanıyarak, kendi kişiliğimizden tavizler vermeden onlarla geçinmeyi öğrenip,  onların bizi sömürmesine ve yönetmesine izin vermeden bu insanlarla baş etmeyi öğrenmek yaşamdaki huzur ve mutluluğumuz için önem arz eder.

* Bu yazı Ümit Akçakaya'nın yayımlanan "UYANIŞ" adlı kitabından alınmıştır.
 

 
Toplam blog
: 89
: 3716
Kayıt tarihi
: 06.12.11
 
 

BOĞAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ,“Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık” bölümünden mezun oldum. Yüksek lisans..