Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '07

 
Kategori
Güncel
 

Ne ağızmış be

Ne ağızmış be
 

Türkçemizde bir deyim vardır “Büyük lokma ye, büyük konuşma” veya “Kırk düşün, bir söyle” denir. Ya da birinin camızın göle şey ettiği gibi laf edene “Lafını bil de konuş” derler.

Bir başka demede ise “Bıçak yarası mı geçer, dil yarası mı” diye sorarlar.

Bunların genel anlamı, insanların konuşurken, lafın nereye vardığını önceden bilmesi gerektiğini anlatır. Yani “ağzından çıkan lafı, kulağın duyacak” arkadaş. Ulu orta desteksiz ve mesnetsiz konuşmayacaksın.

Şimdi Fatih Akın isminde bir zat çıkıyor “Türkiye’de askerlik yapmam, gerekirse vatandaşlıktan çıkarım” diyor. Hatta Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olduğunu belgeleyen “Kimlik Cüzdanı”na da “Kâğıt parçası” diyor. Ya da yurt dışında yaşadığından pasaportuna…

Oysa ben o pasaportu kaldırıp masanın üstüne attı diye Moskova havaalanında Rus polisini birbirine kattım.

Neyse, gelelim Fatih Akın denilen zata…

Bakıyor ki her taraftan yoğun bir şekilde tepki bombardımanı geliyor, bu kez lafı çeviriyor ve: <ı>Yabancı basında çıkan bir röportajımda yer alan açıklamam, benim ifade biçimimdeki eksiklikten dolayı son derece yanlış bir biçimde anlaşılmış olabilir. Hayata bakışımda silaha ve şiddete yer yoktur. Bu söyleşide vurgulamaya çalıştığım da budur.

<ı>

<ı>Yalnızca Türkiye’de değil, dünyanın hiçbir ülkesinde herhangi bir sebeple elime silah almaya karşıyım. Benim tek bir silahım var, kameram ve kalemim... Kendimi daha iyi ifade edebilmenin yöntemi olarak senaryolar yazıp, filmler çekiyorum. Bu filmlerde Türkçe diyaloglar yazıp, Türkiye'den değerli oyuncularla çalışıyorum. Türkiye ve Almanya'dan insan hikâyeleri ile Dünya Sinemasına seslenmeye çalışıyorum. Gördüğüm her şeyi en estetik biçimde gösteriyorum.

Bu açıklamada silaha ne kadar karşı olduğumu vurgulamak için abartılmış bir ifade kullanmış olabilirim ve Türk vatandaşlığından çıkmak gibi bir niyetim de kesinlikle yoktur. Ben bir hümanistim ve Türkiye'yi çok seviyorum" diyor…

Şimdi bu savunma veya açıklama yerine oturmuş mu? İncili Çavuş gibi özrü kabahatinden büyük. Sanki dünyada kendinden başka hümanist (İnsancıl) kimse kalmadı, bir o var ve o nedenle de askerlik yapmama ihtiyacı hissediyor.

Bir başka anlatımla, ülkesi için askerlik yapan, ülke savunması için canını veren, silah kullanan, savaşan insanların hepsi de sadist, insanları yok etme arzusu ile yanıp tutuşuyor.

Nobel edebiyat ödülüne aday olabilmek için Orhan Pamuk da aynı “Yamuk” ağızdan konuştuydu… Gerçi “Nobel edebiyat ödülü”nü aldı almasına ama benim ve benim gibi düşünenlerin nazarın da hiçbir kıymeti harbiyesi kalmadı.

Askerlik “Sevildiği için” değil “Vatan görevi” olduğu için sevilir ve yapılır, biz o nedenle askerlik yapıyoruz. Asker olmayı meslek olarak seçseydik, gider “Muvazzaf asker” olur, o mesleği seçerdik.

Sonuç olarak bu kişi diyor ki “Beyler… Özür dilerim laf ağzımdan kaçtı.”

Ne ağızmış be… Laf dediğin hayvan değil ki yuvasından kaçmış gibi ağzından kaçsın…

Ağzına da sahip olacaksın, oradan çıkana da…

Hadi… Hadi… Geçmiş olsun, bunları çok dinledik biz daha önce. Sana da alacağın uluslar arası ödülün hayırlı olsun. Ama o ödülü lütfen “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı” olarak alma… Çünkü hak etmiyorsun…

07 EKİM 2007

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..