Ne de olsa CimBom ne de olsa Avrupalı

Muhteşem bir gece idi, muhteşem bir maç izledik... Evet laf olsun diye söylemiyorum, gerçekten de yerinde duramadığımız, hop oturup-hop kalktığımız bir maç oldu...

Şimdi durup dakika dakika maçın analizini de yapabilirim ama ne gerek var. Önce coşkumuzu yaşayalım sonra analizini de yaparız değil mi?

Daha 10 saniye olmadan golü yediğimizde bile ümidimi kesmemiştim. Bu takım Avrupalıydı zira, ne yapıp edip iki gol atar diye bekliyordum. Ama o kadar geç geldi ki goller, yerimizde duramadık, her kaçan fırsatta masaları dövdük, hıncımızı sesimizden aldık...

O ne oyundu, o ne mücadeleydi öyle. Eften püften gol de değildi hiçbiri. Arda perdeyi açtı, Kewell'ın bazukası diyeceğim ama askeriyeye ayıp etmiş de olmayayım bazuka bile öyle gitmez.. Saddam'ın Skud füzesi gibi ya da Patriot gibi. Sonra da dedim ki "ulan Kewell, bunları yapabiliyordun da daha önceleri nerelerdeydiniz"

Devre 2-1 bittiğinde maç bitt mi diye durduk. İkinci yarı sanki 0-0 dan başlamış gibiydi herşey. Bizimkiler yine iştahlı, durmadan saldırıyor. Bir sağdan bir soldan, olmadı ortadan...

Lincoln resitali başlıyordu işte... O resitelin nihayetinde Arda isimli kramponlar Fransız kalesinde bir gedik daha açıyordu... "Sur da bir delik açtık, mukaddes mi mukaddes" diye haykırıyorduk biz ekran başından...

O anda rahatlamıştık, yerlerimize iyice yerleştik, gülücüklerle ekranlara bakmaya devam ettik. Ama o da ne? futbolcularımız da maç bitti sanmışlar, bir gevşeklik başlamış. futbol bu gevşekliği affeder mi? Hemen geliyorlar tak-tak iki gülle salıveriyorlar kara sularımıza. 3-3 oldu, gözler şaşkın, yüzler donmuş kalmış...

"Dağılın ulan, siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz" diyerek sahaya inmek, Fransız kalesine bir tekme de ben sallamak istedim... Futbolcular benim hışmımdan çekindiler elbet. Baktılar ki benim Ali Sami Yen'e gidip hayatlarına kast etme riski mevcut, asıldılar maça, asıldılar da asıldılar..

Hey yavrum Sabri, sana etmediğimiz lafı bırakmadıydık ama dün gece affettirdin kendini. Helal olsun dedim.

Hepinize helal olsun çocuklar (sanki ben çok büyükmüşüm gibi çocuklar diyorum, ağız alışkanlığı işte:)). Kalecisinden sol bekine, sağ bekinden önliberosuna, oyun kurucusundan forvetine dek herkes mükemmeldi. Herkes görevini fazlasıyla yaptı. Ben diyeyim sahada 15 kişiydiler, siz deyin 20 kişilerdi. Bordeaux diye bir takım var mıydı? Sadece 3 gollük girişimleri ve 3 golleri var diyenler parmak kaldırsın.

Ama bir yandan da kimi gerçekleri gün ışığına çıkartmak gerek. Onları da bir başka yazıda yazalım artık. Tadımızı/tadınızı kaçırmak istemem. Az sonra :)))