Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Ne mutlu Türküm Diyene!

Ne mutlu Türküm Diyene!
 

Beni tutmayın. Ben askere gitmek istiyorum. Neresi orası, Şırnak mı? Hakkari mi? Beni oraya, bu vatan için ben de canımı vermeye gideyim. Olmadı askerlerimize moral vermek amacı ile bisikletimle oraya ulaşayım.

Ben de bu vatan için bir şeyler yapmalıyım. Şimdi bu vatanı korumak ve halkımızın refahı sağlamak zamanıdır. Nasıl burada rahat uyuyabiliyorum. Ben de anlamış değilim.

Beni askere almadılar ama şimdi diyorum ki eğer 20 yaşlarında olmuş olsaydım, kura ile dağıtımım olsaydı eğer komutanlarıma derdim ki “Ben kura çekmeyim, beni en ücra köşesine gönderin PKK'nın karşışına gönderin. PKK’yı temizlemeden bana geri dönmek nasip olmasın komutanım” derdim.

Şehit olmak beni ürkütmez ve korkutmaz. Üstelik beni yüceltir. Bu bir görevdir. Sanki Kurtuluş Savaşında Atatürk Türk Gençliğine “Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” dememiş midir ki; seve seve canını veren o Türk Genç’i değil midir sonunda. Yine savaş hali nedeni ile onlara cenaze töreni düzenlenememiş ve kefen yerine üzerinde ki elbiseleri ile olduğu yerlere gömülmemişler midir? Bayrağımızın rengi kırmızı değil midir? Ama ne kırmızısı demeyin. O kırmızı ki Türkün vatanını korumak ve kollamak için döktüğü kandır ve üzerine yansıttığı ışıkta ay ile yıldızımızdır.

Ben diyorum ki korkmadan sonunda o refaha ulaşmak adına askerden kaçmayalım. Sonunda bu vatan hepimizin ve her askerin kanları ile korunuyor bu vatan. Hepimizin evladı var ve görev görevdir. Bu vatan için, bu kutsal görev için görevden kaçılmaz. Eğer şehit düşmüş bir yakınımız olsun olmasın şehidin ailesine nerede görürsek görelim saygımız da kusur bırakmayalım.

Biliyorum evlat acısı, acıların en acısıdır. Dua edelim bir elim kazası sonucunda aramızdan ayrılmadı o. O bir kahraman Türk askeri olarak canını seve seve verdi. Ne mutlu ki! Türk anaları öyle bir evlat yetiştirmişle ki; kalplari bu vatan aşkı ile çarpmış ve de seve seve canlarını kıyabilmişler. O gençecik insanlar.

Atatürk bile Türk Gençliğe hitabesin de ne güzel de değinmiş. Bu günleri yaşayacağımızı bilerek bizlere yol göstermiş.

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı!

İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Sevgi ve saygılarımla.

Dip not: Sevgili Arkadaşlar ve okuyucularım boş durmayalım. Lütfen Aydın Sevinç'in kampanyasına bir imza için destek verelim.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=71077

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..