Ne zaman "Bilgi Toplumu" oluruz?

 

Kimseyi ötekileştirmeden; etnik farklılıklarımıza, inançlarımıza, kültürel çeşitliliğimize sahip çıktığımız, bu çeşitliliği zenginliğe dönüştürdüğümüz zaman,

 

Belirli bir fikri ya da kişileri tabulaştırmadan, yaşadığımız olayları işimize geldiği gibi değil doğru ve objektif değerlendirdiğimiz zaman,

 

Üstünde yaşadığımız toprağın tarihini, yaşayan uygarlıkları bildiğimiz ve bunlara sahip çıktığımız zaman,

 

Müzeler, kütüphaneler, sanat evleri, tiyatrolar, labaratuarlar,parklar çoğaldığı zaman,

 

Balık hafızalı olmamak, unutmamak için doğru kayıtlar tuttuğumuz zaman,

 

Aynı; doğu ve batıyı birleştiren üstünde bulunduğumuz kara parçası gibi, doğu ve batı uygarlıklarının sentezini doğru yapabildiğimiz, Araf' ta kalmadığımız zaman,

 

Sanatçının yaratıcılığı, bilim adamının, yazarın özgünlüğü ve özgür ifade hakkı elinden alınmadığı zaman,

 

İşe alırken, sınav yaparken, görev verirken adam kayırmadığımız; ideolojisine, inancına göre değil ahlakına, bilgisine, donanımına, yeterliliğine baktığımız zaman,

 

Farklı yazıları, farklı görüşleri daha çok okuduğumuz, dinlediğimiz zaman,

 

Yöneticilerin; toplumun doğru bilgi alma, bilgiye erişme hakkını elinden almadığı zaman,

 

Eğitim, sanat, spor ve bilimsel çalışmalara ve bu alanda uğraş verenlere ugun ortam, maddi ve manevi destek sağlandığı zaman,

 

Kadın, erkek ayrımı yapmadan hep birlikte eğitim, çalışma ve yaşam hakkına sahip olduğumuz zaman,

 

Eğitim sisteminin; müfredatın, hükümetlere göre değiştiği değil, çağa uygun ve öz değerlerimizle harmanlanarak gerçekten " milli" olduğu, "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" nesiller yetiştirme amacından  vazgeçilmediği zaman,

 

Eğitimin, önce ailede ve anne babalar tarafından çocuğa verildiği, öncelikle doğaya, insana, kendine sevgi ve saygı öğretildiği zaman,

 

Kibir, öfke, yalan söylemek, iftira atmak, hırsızlık yapmak, bir cana zarar vermek, kalp kırmak gibi dinin en önemli yasaklarını çiğnemediğimiz ve ilahi mesajın " erdemli insan" olmak olduğunu anladığımız zaman,

 

Evet, bunların hepsi ve daha fazlası olduğu zaman sadece bilgi toplumu değil, aynı zamanda ahlak toplumu da oluruz.

 

Bilgi toplu olmanın ön şartı, doğru bilgiyi, yanlıştan ayırt edebilmek, öğrenilen bilgiyi kullanmak ve gelecek kuşaklara da ışık tutabilmesi için doğru kayıt altına almaktır. Hafıza sahibi olmaktır.

 

Bir ülkede adım başı AVM açılıyor da, spor ve sanat merkezleri, müze, kütüphane açılmıyorsa,

 

Toprağa, ağaca, denize sahip çıkma, koruma bilinci aşılanmıyorsa,

 

Okullardaki labaratuarlar sadece göstermelik olarak duruyor, deney yapabilmek için gerekli malzeme, ortam sağlanmıyor,öğretmen yetiştirilmiyorsa,

 

Çocuklar; ufuklarını açan, hayal güçlerini geliştiren kitaplara ve uğraşlara değil de, test kitaplarına, sınavlara mahkum ediliyorsa,

 

Özgür, bilimsel araştırma yapan üniversiteler, bilimsel makaleleri dünya çapında yayınlanan akademisyenler,uluslar arası çalışmalarda yer alan  bilim adamlarının sayısı azsa, 

 

Edebiyatta, sanatta, sporda uluslar arası başarılar sağlayan, tanınan; yazar, düşünür, sanatçı, sporcu son derece az ve olanlar da  yeteri kadar desteklenmiyorsa, 

 

Eğitim ortam ve şartları  çağdaş,kalitesi her yerde eşit değilse,

 

Cep telefonları ve bilgisayarlar daha çok oyun, mesajlaşma, video izleme, -amiyane bir tabir olacak ama- geyik muhabbeti için kullanılıyorsa,

 

Her ile, ilçeye lise muadili " üniversite" ler açılıp, niteliksiz, mesleki anlamda yetersiz diplomalı işsizler yetiştiriliyorsa,

 

Ve bunları bilgi toplumu olmaktan söz edenler göremiyorsa orada ya algılamada problem ya da gerçek bilgisizlik vardır.

 

Dünyaca ünlü bilim adamımız rahmetli Oktay Sinanoğlu' nun bilim adamı nasıl olmalı konusunda çok güzel bir sözü var.

 

" Kafa, akıl yetmez. Bunlara eşlik edecek gönül gerek "

 

Bilgi toplumu nasıl olunur? sorusuna verilecek cevap da farklı değil...