Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '06

 
Kategori
Tıp
 

Neden ilk 500 üniversitede yokuz?

Geçen sene The Times Gazetesi'nin "Times Higher Education" adlı eğitim ekinde dünyanın en iyi 500 üniversitesi açıklandı. Sonuç ülkemiz için sonuç hüsran oldu. İlk 500 üniversite arasında Türkiye'den hiçbir üniversite yoktu. Neden böyle oldu diye, sonra bir tartışma başladı. Her kafadan sesler çıktı. Oysa liste gayet objektif yapılmış, sıralama yapılırken üniversitenin eğitim ve öğretim kadrosunun niteliği, uluslararası dergilerde yayımlanan bilimsel makale sayısı, kendisine atıfta bulunulan araştırmacı sayısı, uluslararası akademik başarılar ve yurtdışından burslu gelen öğrenci sayısı gibi birtakım kriterler göz önünde bulundurulmuş. Ama yine de bizim bazı bilim adamlarımız listeyi subjektif bulmuşlar.

Türkiye'de az üniversite yok, 53 kamu ve 24 vakıf üniversitesi var. 28 bin doçent ve 70 bin akademisyen üniversitelerimizde görev yapıyormuş, bunların emeklerinin karşılığını istemek, yayın yapmalarını beklemek doğal hakkımızdır. Yayın yapmıyorsan, bilim yapmıyorsan, o makamlar yapacak olanlara terk edilmeleridir. Üniversitedeki kariyerin daha fazla para kazanmak için olmaması gerekir.

İlk 500’e giremeyince tartışma başladı ya, üniversitelerimizden bazı yetkililer “bu tür sıralamaları fazla abartmamak lazım.” Onlara göre, bunlar uluslararası bağımsız bir kuruluş tarafından yapılmıyormuş ve değerlendirme şekli de subjektifmiş, falan filan. Şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz lazım. Esaslı anlamda, Türklerin tıp ilmine katkısı, ilk defa Hulusi Behçet tarafından tarif edilen Behçet Hastalığı’dır. Binlerce terimin olduğu anatomi atlasında, geçen tek Türkçe isim, beynin alt tarafında bulunan, Latinlerin türk semerine benzettikleri için “sella turcica=türk semeri diye adlandırdıkları kemik yapıdır. Anatomi laboratuarında bu bölgeyi türk adı geçtiği için olsa gerek çok severdik. Aynı şekilde türk adı geçtiği için Behçet Hastalığını da çok iyi bilirdik. Başka önemli bir katkımızı hatırlamıyorum. Zaten bilim adamlarımız yayınlarını kendilerine lazımsa yapıyorlar. Çünkü 1984'te Yüksek Öğrenim Kurumu'nun (YÖK) çıkardığı kanunla, profesör olabilmek için uluslararası bilim dergilerinde yayın şartı getirilince, uluslararası alanda bilimsel yayın sayısı ülkemizde artmış.

Toparlanmamız lazım, bize dinamizm şart. Uluslararası toplantılara davetli gelen bilim adamlarının enerjisi, şevki, dinamizmi bizi de bir şeyler yapmak için uyarlamalıdır. Beyin yapımız uygun aslında, Türk doktorları, bilim adamları yurt dışına gittikleri zaman, çok başarı kazanıyorlar. Bunlardan birisi dünyaca ünlü beyin cerrahi Mahmut Gazi Yaşargil’dir. Amerika’da son asrın ikinci elli yılının beyin cerrahı seçilmiştir. Yaşargil, Türkiye’de kalsa idi, ne uygun çalışma ortamı bulabilir, ne deneysel çalışma yapabilir, nede bu kadar meşhur olabilirdi.

Potansiyelimiz var, kullanmamız lazım. O nedenle üniversitelere bilimsel anlamda katkı sağlayabilecek adayları almamız gerekir. Bundan sonra elbette üniversitelerimizin başarısı gelecektir.

 
Toplam blog
: 718
: 2690
Kayıt tarihi
: 13.07.06
 
 

Tıp alanında doktor olarak çalışmaktayım, beyin cerrahi uzmanıyım..