Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Neden yalanlara sığınırız?

Neden yalanlara sığınırız?
 

Neden yalan söyleriz?“

Seni kırmamak için bu yalanı söylemek zorunda kaldım. ”Biri için, kenidimize göre onun neyle mutlu olup, neden üzülebileceği konusunda karar verme hakkını kendimizde bulup kahramanlık yapmaya kalktığımızda sarf ettiğimiz cümledir bu.Yada biz bunu böyle sanırız. Birini üzmemek için midir bu pembe yalanlar, tüm bu nazik olma çabası? Yoksa ona doğruları söylediğimizde aramızda ki ilişkinin tamamen yok olması mıdır asıl korktuğumuz? Yada en azından doğruları söylediğimiz de olacakları tahmin edip, bunu göze alamamktan mıdır?

Kısacası; söylendiği gibi onu değil de kendimizi üzememeye hizmet eder yaptıklarımız. Çünkü yalan söyleme ihtiyacımız hala varsa aslında o kişiyle türü ne oluırsa olsun aramızda hala bir bağ vardır. Korumak istediğimiz bu bağ uğruna da bunu yitirmeyi istemediğimizden yalanlara sığınızırz.

Konuya bu gözlükle baktığımızda olan biten gayet açıktır. Hatta söz konusu olan “yalan söylemek” gibi pekte tasvip edilmeyen bir davranış bile olsa, sebeplerini böyle değerlendirildiğinde o ilk başta ki sert tutumumuz yumşamaya başlar. “Nede olsa bir şeyleri korumak uğruna” diyebiliriz. Ama çoğunlukla gözardı ettiğimiz bir durumda vardır ortada. Ve adı üstünde bunu görmezden gelmek, daha sık başvurulan bir yoldur. Biz kolay olanı, can sıkmayanı tercih edip işi böylece geçiştirmekten yanayızdır. “Şimdi kim uğraşacak, zaten pembe yalan, ilişkiyi kurtarmak adına yapıldı tüm bunlar, hem sevmesek onu üzmemek için yalanda olsa duymak istedklerini söyleyip kırılmaması için uğraşır mıyız?” Kenidimize yapılacak açıklamalar yandaş toplamak uğruna etrafımızda konuya vakıf yakınlarımıza aktarılacak bakış açısı hazırdır.

Ee o halde geriye ne kaldı değil mi? Peki ya kendimiz? Gerçeği biz bilirken başkasına yada yandaşlarımıza yaptığımız açıklamalar, kahramanlık pozları, yada onca oyun neye yaradı? “Ben bu yalanı onu kaybetmemek için söyledim. Çünkü biliyorum ki o bunu duyduğunda bir daha suratıma bakmaz. Bense onu kıracağımı bile bile bu yaptığımın önüne geçemedim.(o uğrunda yalana sığındığımız her neyse) Ne de bunu itiraf edecek güçteyim. Bağışlanmak ve kendimi bağışlamak isterdim yapmamayı ve tekrara etmemeyi de...Ama bunu başarabilecek güçte de değilim. O nedenle de bildiği okuyup karşımdakine de; beklentileri doğrultusunda bir portre çizer hayatıma böyle devam ederim.”

Özellikle de kadın erkek ilişkilerinde söylenen türde yalanlarda; benim satır aralarından okuduklarım çoğunlukla bunlar oluyor. Birde işin diğer bir yüzü var ki, o kısma baktıkça gülesim geliyor: Kendine yalan söyleyenler: Bunlar genelde erkekler arasından çıkıyorlar. Kadınlar kendi duygularınla yüzleşme konusunda erkeklerden daha başarılıdır hadi sevgili erkekler kabul edin. Yada zaten kabul etmiş durumdasınız da kabul ettiğinizi bize de itiraf edin. Birinle ilgi duyduğunuzda bunu kendinize itiraf etmeniz belki bizim kadar kısa sürede olmasada, sizde de oldukça yakın sayılabilecek bir zamanlamayla geerçekleşir. Ama hemen akabinde o meşhur kontrol duygunuz sizi ele geçiriverir: “Ya anlarsa?” Eee istediğiniz bu değilse o kadınla ne işiniz var.

“Ama olur mu o zaman kontrol benden çıkar. Duygularımı belli etmeye başladığımda artık yöneten değil, yönetilen haline gelebilirim bu da benim hiç işime gelmez.” Evet zaman zaman kadınlar arasında bunu kullananlara da rastlanmakta. Size; "hemcinslerimin de bu konuda sağlıklı olamadıkları vakalar asla yoktur" diye manasız bir savunma yapacakta değilim. Ama hal buyken de bile, bunu görebilmek için bir şansa sahip olmuş olursunuz, daha iyi değil mi? Hemde henüz yol yakınken...Ama o meşhur kontrol duygunuzla; hislerinizi istikrarsız, tutarsız ve doğru dozaj, doğru yer ve doğru zaman hesaplarıyla kendinize saklamaya devam ettikçe; ilişki ihtimaliniz olan o kadını, sevgilinizi, hayatınızın aşkı olabilecek derecede tutku saygı ve ilgi duyduğumuz kadını, adamı felan her şeyi bir yana bırakın; asıl kaybınız kendizle ilgili oluyor.

Kontrol uğruna yaşamayı göze alamadıklarınızın, geçiştirdiklerinizin sizin zihninizde oluşturduğu alan psikiyatristlerin görüşüne göre inanın bilinç üstünüzdekinden çok daha büyük bir yer tutuyor. Ve bunun şakası yok; saplanılar, obsesyonlar, en büyük korkular ve paranoyalar: Kontrolde tutmaya çalıştığımız, kendimizle yüzleşmekten kaçarak bastırdığımız, sosyal ve çevresel etkenler uğruna ehilileştirmek yerine silmeye çalıştığımız ve böylelikle kaybettiğimiz duygularımızın, katılaşmış kalbimizin faturlarıdır.

"Birini kandırmak sorun değil, kendimi kandırmadıktan sonra" diyenlerden de olabilirsiniz. Ama bu guruba bile giriyor olsanız bile, sizin adınıza da bu yalan mevzuunda işin sonucunda bir değişiklik maalesef ki olamayacak. Çünkü inanın bana; bu evrende sizden başka bir şey yok. "Diğerleri" dediklerimiz sizin polorize olmuş bilincinizin ayna yansımalarınız.

Düşünceler ve hissleriniz daha henüz oluşma aşamasındayken bile tüm var oluşunu aynı netlikte bende, onda, diğerinde de var ediyor. Ve aslında o pembe yalanlar da, en az kara olanları kadar anlamsız, hepsi boş. Satır aralarını okumaya bile gerek yok. Sizin aklınızdan ve yüreğinizden geçen her neyse karşıdakine bunu siz hemde kendibaşınıza sadece siz, zaten anında aktarıyorsunuz.

O henüz almayı bilmiyor, bunu hissedemiyor da olsa bilen bir yanı var. Ve siz aslında sadece o bunu fark edinceğe kadar, oynadığınız role devam edebilirsiniz. "Ben bununla yetinirim "diyecek kadar ısrarcı (yada yalancı mı deseydim?) iseniz o vakit siz bilirsiniz.

Ama şöyle de bir durum var: Belki size çok iddalı gelecek ama ben yine de söylemeden edemeyeceğim: Kendinizi kandırmamaya karar verdiğiniz, artık fark ettiğiniz ve diğerini de ilgilendiren konularda ki "doğrularınızı" onunla da paylaşabilecek farkındalığa geldiğiniz o gün, bunu ona gösterdiğiniz o an : Sizin asıl doğum gününüz olacak.

Ve sakın korkmayın: Bu everen de sizden başka kimse olmadığına göre, siz söylemeye hazır olduğunuzda, o da artık duymaya hazır olacaktır.

Sevgi ve ışıkla

Ayna

02. 01.07

 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..