- Kategori
- Gündelik Yaşam
Neler yaşıyoruz
Kuşku,kaygı ve korku; yaşam boyunca yaşa
dığımız; güven,mutluluk,huzur gibi duyguların
aksine onlar kadar doğal,gerçek ama nega
tif duygular..
Dolayısıyla, insanları ve toplumları da olum
suz etkileyen kavramlar..
Türkiye de; stratejik,jeopolitik konumu tarihi,
kültürü ya da sayılabilecek birçok başka et
kenden dolayı sürekli bu endişeleri yaşayan ve beklentiler içinde yüzen bir ülke.
(Hangi ülke değil ki diyenler de olabilir ta
bii, ama onların kaygıları,endişeleri ve bek
lentilerine de bakmak gerek .
Mısır,Tunus,Yemen,Suriye gibi ülkelerle
de,Amerika,Almanya ya da Amerika ile de bizimki aynı değildir herhalde...)
Diğer ülkeleri bir tarafa bırakıpTürkiye’ye baktığımızda yıllardır bir türlü konsantrasyo
nu sağlayamayan, senkronu tutturamayan bir ülkenin özellikle bunalım dönemlerindeyaşa
dığıbir takım sosyolojik-psikolojik-ekonomik rahatsızlıklarını da görebiliriz sanırım. (ki bu
dönemler ne yazık ki çok görülüyor.. )
Düşünsenizesürekli endişe,kuşku,kaygı ve korku dolu bir toplumsal yapıda yaşananla
rı ve bunun yansımalarını..
Bu travmaları yaşayan bir toplumda ortaya çıkan algılama bozukluğuna bağlı olarak rota
yı şaşıran kesimler çoğaldıkça da, bireysel
likten çıkıp toplumu saran bu dalgalanma ba
zı toplumsal kesimlerin başka kesimleri sü
rekli “eleştirel ve tehditkâr bir tutumla” sindirmeye çalışmasına dönüşüyor ne yazık ki..
Yaratılan bu beklentilerin ,beklenti içindeki kesimleri de olumsuz etkilediği gözden kaç
tıkça ve siyasetin çözüm üretemediği sorun
lar biriktikçe taşınan yükün gün geçtikçe art
ması da cabası.
Yoksa kim istemez;güne rahat bir uykunun zindeliği ile başlamayı, teknolojinin en son ni metlerinden yararlanabilmeyi,(Teknolojinin nimetlerini sadece internete girmek,cep te lefonu kullanmak saymazsak tabii ki) iş,aş ve sağlık sorunlarını çözmüş,eğitim,trafik,a dalet ve sosyal güvenlik sorunlarını aşmış, dağlarında silahların,mayınların,kentlerinde bombaların,tüplerin,kazanların patlamadığı sakin bir ülkede yaşamayı.. Ancak olmuyor bir türlü .. Sonu gelmeyen adli, adi ve toplumsal o laylar, yaşanan bilgi kirliliği, buhranlar, travmalar,bitmiyor Toplumsal yapıdaki mevcut şartlar politik kaygı gözetmeden irdelenmediği sürece de bu sorunlar aşılamıyor. Değişim (ya da dönüşüm) argümanı ile te tiklenen süreçte ortak yaşama kültürünün e rozyona uğraması ve akıllara kazınan öteki-beriki düşüncesi ile oluşan dayatmacı anla yışının zihinlere yer etmesi,her dönemin ken dine özgü toplum mühendisliği heveslerinin var olması kaçınılmaz olarak; endişeli,kaygılı ve kuşku dolu bir toplum fotoğrafını ortaya çı karıyor. Devleti ile sorunlar yaşayan toplumsal kesim lerin olması ve buna şahit olan diğer kesimle rin bu durumu kabul ya da red etme ikilemi arasında kalması doğal olarak sosyo-ekono mik-politik ve kültürel dengeleri bozuyor.
Sürekli “şimdi ne olacak?.. sorusuna yanıt arayan bir ülkedeki toplumsal yapının algıla rı ve davranış biçimleri bu yönde şekillendik çe meydana gelen etki-tepki döngüsünün yarattığı kısır çekişmelerden kurtulamadıkça ne desek boş.. Sanat,kültür ve bilimde yeterince ilerleyemi yoruz.. Eğitimi rayına oturtamıyoruz..Sağlık skandal larını önleyemiyoruz Trafik canavarını yollardan çekemiyoruz Kayıt dışılık , ekonominin kanayan yarası ol maktan çıkmıyor... Paket ya da torbalarla hukukla kanun ikile mini aşamıyoruz. Türban,içki ya da yumurtayı sorun olmaktan çıkaramıyoruz. Kadına şiddeti önleyemiyoruz.. Sosyal barışı sağlayamıyoruz..(2010’da AİHM’de en fazla mahkumiyet kararı olan ülkeler arasında ilk sırada yer alıyoruz,)
Bir tarafta infialler yaşanırken, diğer tarafta zafer çığlıkları atılabiliyor,herkes bir şeyler den ya da birbirinden kuşku duyabiliyor. Bir tarafta davullar çalarken,diğer yanda ağıtlar yakılıyor. Seçim sath-ı mahallinde kaset skandalları arasında,bir yanda kanal projeleri öte yan da iş aş,üç beş vaatleri arasında bölünmüş yollarda ilerliyoruz. Ve aslında biz halâ enflasyon sepetinde tramvay bileti arayıp, iletişimi sadece cep te lefonu ile konuşmak zannediyoruz... (Ülkedeki cep telefonu abone sayısı132 milyonu aşmış.Avrupa’da üçüncüyüz...) Şu bereketli topraklar üzerinde neler yaşıyo ruz..… Bakalım daha neler göreceğiz…
Yoksa kim istemez;güne rahat bir uykunun zindeliği ile başlamayı, teknolojinin en son ni metlerinden yararlanabilmeyi,(Teknolojinin nimetlerini sadece internete girmek,cep te lefonu kullanmak saymazsak tabii ki) iş,aş ve sağlık sorunlarını çözmüş,eğitim,trafik,a dalet ve sosyal güvenlik sorunlarını aşmış, dağlarında silahların,mayınların,kentlerinde bombaların,tüplerin,kazanların patlamadığı sakin bir ülkede yaşamayı.. Ancak olmuyor bir türlü .. Sonu gelmeyen adli, adi ve toplumsal o laylar, yaşanan bilgi kirliliği, buhranlar, travmalar,bitmiyor Toplumsal yapıdaki mevcut şartlar politik kaygı gözetmeden irdelenmediği sürece de bu sorunlar aşılamıyor. Değişim (ya da dönüşüm) argümanı ile te tiklenen süreçte ortak yaşama kültürünün e rozyona uğraması ve akıllara kazınan öteki-beriki düşüncesi ile oluşan dayatmacı anla yışının zihinlere yer etmesi,her dönemin ken dine özgü toplum mühendisliği heveslerinin var olması kaçınılmaz olarak; endişeli,kaygılı ve kuşku dolu bir toplum fotoğrafını ortaya çı karıyor. Devleti ile sorunlar yaşayan toplumsal kesim lerin olması ve buna şahit olan diğer kesimle rin bu durumu kabul ya da red etme ikilemi arasında kalması doğal olarak sosyo-ekono mik-politik ve kültürel dengeleri bozuyor.
Sürekli “şimdi ne olacak?.. sorusuna yanıt arayan bir ülkedeki toplumsal yapının algıla rı ve davranış biçimleri bu yönde şekillendik çe meydana gelen etki-tepki döngüsünün yarattığı kısır çekişmelerden kurtulamadıkça ne desek boş.. Sanat,kültür ve bilimde yeterince ilerleyemi yoruz.. Eğitimi rayına oturtamıyoruz..Sağlık skandal larını önleyemiyoruz Trafik canavarını yollardan çekemiyoruz Kayıt dışılık , ekonominin kanayan yarası ol maktan çıkmıyor... Paket ya da torbalarla hukukla kanun ikile mini aşamıyoruz. Türban,içki ya da yumurtayı sorun olmaktan çıkaramıyoruz. Kadına şiddeti önleyemiyoruz.. Sosyal barışı sağlayamıyoruz..(2010’da AİHM’de en fazla mahkumiyet kararı olan ülkeler arasında ilk sırada yer alıyoruz,)
Bir tarafta infialler yaşanırken, diğer tarafta zafer çığlıkları atılabiliyor,herkes bir şeyler den ya da birbirinden kuşku duyabiliyor. Bir tarafta davullar çalarken,diğer yanda ağıtlar yakılıyor. Seçim sath-ı mahallinde kaset skandalları arasında,bir yanda kanal projeleri öte yan da iş aş,üç beş vaatleri arasında bölünmüş yollarda ilerliyoruz. Ve aslında biz halâ enflasyon sepetinde tramvay bileti arayıp, iletişimi sadece cep te lefonu ile konuşmak zannediyoruz... (Ülkedeki cep telefonu abone sayısı132 milyonu aşmış.Avrupa’da üçüncüyüz...) Şu bereketli topraklar üzerinde neler yaşıyo ruz..… Bakalım daha neler göreceğiz…