Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '12

 
Kategori
İzmir
 

Nerede o eski fuarlar!

Nerede o eski fuarlar!
 

Lunapark Gazinosu'nun afişi. Assolist Emel Sayın, kadroda tanıdık gelen kimler varmış, bir bakın.


İzmir fuarı için eskilerin hep dediği bir şey vardır “Nerede o eski fuarlar”. 81 nci İzmir fuarını ziyaret edip (hem de 2 kez) çok öncekilerle karşılaştırdığımda onların bu cümleyi söylemelerinde ne kadar haklı olduklarını anladım. Ahh ahhh nerede o eski fuarlar!

"Türkiye'nin Uluslararası Fuarlar Birliği'ne (UFI) üye tek genel ticari fuarı olan İzmir Enternasyonal Fuarı 1936 yılında bugünkü mevcut 421 bin metrekarelik alanda kurulmuştur. Kısa süre içinde başarılı çalışmalara imza atan ve dünyadaki belli başlı fuarlar arasına giren İEF, Türk ekonomisindeki gelişmelere paralel olarak kabuk değiştirdi. Özellikle dünyada genel fuarların yerini ihtisas fuarcılığının alması üzerine, 7 Şubat 1990 tarihinde kısa adı İZFAŞ olan İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Ticaret A.Ş. kuruldu. İhtisas fuarları da fuara gittikçe azalan ilgiye son darbeyi vurdu. 
 
Çok önceleri açılışları cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, milletvekilleri yapardı. Derken sessiz sedasız açılışlarla ziyaretçilerini 'buyur' eden İzmir Enternasyonal Fuarı önce 'Enternasyonal' kimliğini kaybetti. Katılan ülke sayısının azalması, bu ülkelerin bir kaç firma ile temsil edilmesi, açık kalma süresinin 30 günden, 20, 15, 10 günlere gerilemesi, yerli firmaların daha az sayıda katılması ve benzer nedenlerle fuar eski özelliğini yitirdi. Kimi İzmirli fuar ne zaman açılmış ne zaman kapanmış farkında bile değil. Yani eski ilgi yok. 
 
Yıllar önce, daha fuar açılmadan (o zamanlar televizyonlar da yoktu, duraklardaki reklam panoları da) gazeteler vardı. Gazeteler en etkili kitle iletişim aracıydı. Gazete okuma alışkanlığı vardı o zamanlar. Haber, spor, herşeyi oradan öğrenirdi insanlar. Daha fuar açılmadan haftalar öncesi gazetelerde tam sayfa reklamları çıkardı gazinoların, eğlence yerlerinin. Gazete sayfaları Zeki Müren, Neşe Karaböcek, Muazzez Abacı, Bülent Ersoy, Nuri Sesigüzel, Cem Karaca, Barış Manço ve diğerlerinin kiminle, nerede sahneye çıkacağını boy boy resimlerle süslerler, okurlarına, halka duyururlardı.
 
Assolist kim, türkücü kim, hafif batı müziği şarkıcısı kim, komik sanatçılar kim, fasıl var mı? Her gazinoda bu sanatçılardan en az bir tane muhakkak olurdu. Gazinocular bunları yapmak, diğer gazinolarla rekabet etmek, daha çok müşteri çekmek için gazetelere bol bol reklam vermek zorundaydılar.
 
Ziyaretçiler de programlarını buna göre yapardı. Sadece İzmirli, Egeli değil tüm Türkiye'den ziyaretçi akınına uğrardı fuar, İzmir. Basmane ve çevresindeki otellerde boş yer bulmak imkansızdı. Aylar öncesinden yer ayırtırdı konuklar. Fuar zamanı İzmirlilerin evleri de boş kalmazdı. Hem eş-dost akraba :) hem de fuar ziyareti. Fuar açık kaldığı 30 gün boyunca İzmir esnafının yüzünü güldürürdü.
 
Dediğim gibi program yapardı ziyaretçiler. Manolya'da Zeki Müren'i, Göl Gazinosunda Muazzez Abacı'yı, Ekici'de Bülent Ersoy'u, Ekici Över'de Gönül Yazar'ı' Lunapark Gazinosunda Emel Sayın'ı ve daha kimleri dinleyip izleyeceklerini belirlerlerdi. Biletler günler öncesinden alınırdı. İnternet de yok,  kredi kartı da. Parayı bastırıp biletler alınırdı. Neşe Karaböcek, Nuri Sesigüzel, Ahmet Sezgin, İbrahim Tatlıses, Ajda Pekkan, Barış Manço, Cem Karaca, Sezen Aksu, Hülya Avşar, Harika Avcı, Bedia Akartürk, Özay Gönlüm, Edip Akbayram, Coşkun Sabah, Ateş Böcekleri. Zeki Alasya-Metin Akpınar, Bal Arıları, ... saymakla bitmez.
 
Ve adına ithaf edilen Çamlık Senarın yıllarca assolistliğini yapan Müzeyyen Senar. Daha sonra bu bahçeyle özdeşleşen Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan tiyatrosunu izledik. Beyaz perdenin tanınmış kadın ve erkek sanatçılarının yanısıra yeşil sahaların futbolcuları da bir zamanlar sahnelerde yerini almıştı.
Fuar zamanı hepsini görmek, izlemek... bir heyecan bir heyecan.
 
Şöhret yolu İzmir Fuarı’ndan geçer derlermiş.
Yeni bir sanatçı ilk defa İzmir Fuarı’nda denenirmiş. İzmir’de tutulmazsa ismi İstanbul’a gitse de iş yapamazmış. Önce onayı alması gereken yer İzmir Fuarı’ymış sanatçının. Kimler gelmiş kimler geçmiş o sınavlardan. Kimilerinin isimleri unutulmaya yüz tutsa da, kimileri aramızdan ayrılsa da birçoğu hala zirvedeki yerlerini koruyor.
 
30 gece yetmez sanatçıları izlemeye, o nedenle gündüz matineleri de yapılırdı. Hem ekonomik hem de ev hanımlarına güzel bir kaçamak olsun üstelik çoluk çocuk hep beraber.  Evden getirilen yemekler, alınan verilen yemek tarifleri,gazinoda hediye çekilişleri neler neler. Daha program bitmeden doğruca evin yolunu tutan hanımlar eşlerinden önce eve varma telaşı içinde olurlardı.
 
Fuara sadece sanatçıları izlemeye dinlemeye, seyretmeye gidilmezdi tabii ki. Fuara katılan birçok yerli yabancı katılımcılar mallarını sergilerdi. Almanya pavyonunda sergilenecek olan en son model otobüs, kamyon ve otomobilleri görmek için sabırsızlanırdık. Japonya'yı, o zamanların S.S.C.B. ni, A.B.D. ve bir çok ülkenin pavyonlarını ziyaret edip bir sürü broşür toplamak bizi mutlu ederdi. Açık alanlarda sergilenen makinaları, torna tezgahlarını incelemek, satın almak için ülkenin bir çok şehrinden sanayici ve iş adamları gelirdi. İlginç olabilir ama, Anadolu'dan gelen o dönemin Anadolu Kaplanları izledikleri makinaları kendi şehirlerinde kendi imkanlarına göre imal ederlermiş. Sadece izleyerek, gözlemleyerek, not alarak. Kafalarında tasarlarlarmış makinaları.
 
Kimileri için fuar bir başka tutkuya ev sahipliği yapardı. Futbola. Evet o yıllarda televizyon yoktu, maçları sahada izler, radyodan dinlerdik. Aylar - yıllar öncesinin derbilerini, Avrupa ve dünya kupası maçlarını izlemek için Pirelli pavyonunu tribünlere dönüştürürdük. Erken gidip yer bulmak şarttı. Orhan Ayhan'ın anlatımıyla bu maçları izlemekten büyük keyif alırdık. Defalarca izlediğimiz bile olurdu.
 
İzmir fuarının İzmirli futbolseverlere güzel bir katkısı da vardı, futbolla ilgisi olanlar hatırlayacaktır, Fuar Şehirleri Kupası karşılaşmaları. İzmir Enternasyonal Fuarının uluslararası statüde olması nedeniyle ligi en iyi derecede tamamlayan İzmir takımı ülkemizi bu kupada temsil etme hakkını kazanırdı. Fuar Şehirleri kupasına katılan ve ülkemizi temsil eden Altay ve Göztepe unutulmaz karşılaşmalar oynamış ve Avrupa'nın bir çok futbol takımını İzmirlilere izlettirmişti. 
 
Ve lunapark. Çocuklar için fuar orasıydı. Onları ne sanatçılar, ne maçlar, ne de pavyonlardaki makinalar ilgilendirirdi. Varsa yoksa atlı karınca, çarpışan otolar, salıncak ve diğerlerine bir kez olsun binebilmek. Fuarın etrafında tur atan minyatür tren çoluk çocuk, genç yaşlı herkesin sevgilisiydi. DDY'nın en çok yolcu taşıyan ve en çok kâr getireni bu minyatür tren olsa gerek.
 
Ana-babalar fuardan çıkarken uçan balon alarak çocuklarının mutluluğuna ortak olurdu.  Şıra yani üzüm suyunu içmeden, turşunun tadına bakmadan fuardan çıkılmazdı. Yorgunluğu biraz olsun atabilmek için çay bahçesinde semaver, bi de nargile herhalde iyi gelirdi. Yine de dinlenemediyseniz bir lira ile çalışan vibratörler ne güne duruyor?
  
Fuarın kapanma tarihi ile okulların açılma tarihi çok yakındı.  Yeni ders yılı hazırlıkları veliler ve çocuklar için tatlı bir telaş. Defter, kalem,silgi,  kalemtraş :) İ-Bu ihtiyaçları sağlamak için iyi ki fuar var. Üstelik ekonomik. Basmane (9 Eylül) kapısının her iki yanına dizilirdi kırtasiye standları.
 
Kaskatlı havuzda müzik eşliğinde hareket eden fıskiyeleri bile izlemek ayrı bir mutluluktu :) Teknolojinin bugün nereye geldiğini görünce o zamanki halimize şimdi gülümsüyoruz.
 
Bu kez de sirke gidemedik ama hiç olmazsa hayvanat bahçesini ziyaret edelim. Fil, aslan, kaplan, zürafa, maymunlar, çeşitli kuşlar, balıklar...O zamanlar çok dar bir alanda yaşayan hayvan dostlarımızın şimdilerde çok daha büyük bir alanda, Sasalı'da Doğal Yaşam Parkında daha mutlu olduklarına şüphem yok.
 
Herşey güzel de bu yorgunluktan sonra eve gitmek çok zor gelirdi. Kimileri Basmaneden trenle, kimileri de otobüsle evlerine giderdi. Özel araçları ile gelen konuklarda araçlarını Atatürk Lisesi ve Namık Kemal Lisesi'ne park ederlerdi.
 
Eski fuarlar böyleydi. O günleri yaşayanlar, hepsi birer hoş anı değil mi? Ne dersiniz?
Peki bugünkü fuarlar nasıl?
-devam edecek...
 
Toplam blog
: 240
: 2494
Kayıt tarihi
: 13.04.07
 
 

6 Mayıs, bir Hıdırellez günü "Merhaba dünya" demişim. Geçen elli küsur yıl. Bir şarkı vardır Osma..