Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '13

 
Kategori
Bayramlar
 

Nice bayramlara

Nice bayramlara
 

Anneler, babalar ve yengelerimiz, ablalarımız bayrama hazırlık yapıyorlar. Bir haftadan beri evler temizleniyor, çamaşırlar yıkanıyor, kirli duvarlar boyanıyor, halılar, kilimler yıkanıyor. Evin çevresi  her türlü kirliliklerden çerden, çöpten arınıyor ve temizleniyor.

Bu bayram için bir iki satır yazarken köylerdeki bayramlar aklıma ( usuma )geldi. Ne güzeldi o bayramlar, ne sıcaktı o bayramlar... Bayrama bir ay kala köyümüzde hazırlıklar yapılıyordu. Babam şehirden bize bayramlıklar alıyordu. Özellikle yeni alınan giyselerimizi, ayakkabılarımızı hiç kullanmazdık. bayram gelsin diye bir köşede saklardık. Onları seyrederken adeta sevinç duyar mutluluk baktıkça mutlu olurduk... İnanınazi z dostlarım ben o neşe dolu,sevinç yüklü bayramları özlüyorum....

Sabahınerken saatlerinde  babamızlabirikte  köyün camisine giderdik. Babamızı, ağabeylerimizi  takip ederdik. Köyümüzde bayram namazından sonra mezarlıkları tek tek gezerdik, ölmüşlerimizin ruhlarına yasinler, fatihalar gönderirdik. Kimi zaman da arefe günü öğleden sonra gidip mezarlıklarımızı ziyaret ederdik.. Bayram günlerinde mezarlıkları ziyaret etmek hem sevap ve hem de gelenektendi. Ölülerimizi hatrlamak, onların aziz ruhlarına fatihalar okuyup, göndermek bambaşka  bir duygudur...

Bayram  sabahı dedim ya sabah namazından sonra komşularımızı tek tek ziyart ederdik. Yakın komşu çocuklarıyla beraber gezerdik... Önce büyüklerimizi mutlaka ziyaret eder, ellerinden öperdik. Köyde şehit ailesi varsa, aileden biri yakında ölmüşse veya hasta olanlar  varsa önce onlara  gitmeği tercih ederdik...  Ama yaşlıları asla ihmal etmezdik... Koca köyü böylece dolaşırdık. Büyüklerimizin ellerinden öper, hal-hatırlarını sorardık. Asker ailelerini hiç bir zaman unutmazdık, onlara da gitmeyi ön plana  alırdık...

Zengin, fakir, genç ,ihtiyar  sevgide ve saygıda asla bir ayrım yoktu. Köyün ileri gelenleri ağa veya Beyler, muhtar, ileri gelenler v.s. hali, vakti zengin  olanlar zengin kişiler evlerinde özel yemekler yaparlardı. Bu yemeklere yakın komşular, köy halkını  davet ederlerdi. Bu yemekleri sadece bir kişi yapmıyordu, birkaç aile bunu üstleniyordu...

Köyde en az üç dört yerde geniş anlanda ve oranda düzenli bir şekilde yemekler verilirdi. Genç kızlar ve genç erkekler bu konuda yardımcı olurlardı... Aslında bayram günlerinde her ailenin evinde mutlaka yemekler pişirilirdi. Bizler evleri gezerken dayılar, amcalar, ağabeyler, yengeler, teyzeler, ablalar bizlere yemek verirlerdi, annelerimizin, teyzelerimizin yaptığı  yemeklerde özellikle çeşitli tatlılar harikaydı. Yememezlik yapmazdık...  Azar azar yerdik. kimi zaman bizlere harçlık para, şeker, lokum, mendil ve çorap ta verenler de olurdu. Hata kimi evlerde  yaşlıanneler, teyzeler  bizlere  pestil, sucuk, köftür, üzüm , ceviz bile ikram ederlerdi...Bu ne denli ,ne güzel bir gelenekti Allah'ım...  Yakınkomşularımızdan  meryem teyzelervardı. Onlar süryai idi...Onlar da gelip bayramımızı kutluyorlardı. Hatta  yakın komşulara yemek bile ikram ediyorlardı.  Sucu, bucu asla hiç kimsenin aklına gelmezdi... Ya Süryani  Kermo  ( Abdülkerim ) Amcanın  konukseverliğini ,erdemliğini burada anlatamam. Bir Ramazan ayında  üç, dört komşuyu,aileyi  akşam iftarına çağırdığını hiç unutmuyorum... Altın yürekli bir insandı Kermo Amca...

Hiç unutmam böyle bir bayram gününde yakın komşularımızdan Hacı Derviş Amca bana daha önce hazırlığını yapmıştı. Çocukları hiç yoktu. Beni çok seviyorlardı. Beni  ne zaman görse  Arapça şöyle diyordu: " Abdülkadir, Zübbü nadir " ona göre nadir bir insandım... İşte böyle bir bayram gününde  bana ilk ve ortaokullarda giyilen kenarları siyah çizgili, zincirli bir şapka almışlardı. Bu şapkayı bana hediye etmiş ve yanaklarımdan öpmüşlerdi. Beni bir evladı gibi seviyorlardı... Ben de onları çok seviyor ve saygı duyuyordum... Hali, vakti yerinde bir aile idiler. Aslen Mardinli idiler, evlerinde arapça konuşuyorlardı. Babacan, cömert  bir insandı. Çocukları hiç olmamıştı...Ben köyden okula gidince çok seviniyordu... Aman " oku, oku "  diyordu. Kimi zaman da sen büyük adam olacaksın diyordu." Abdülkadir Zübbü nadir " sözleri hala kulaklarımda çınlıyor... Hanımı da öyle idi, Ayşe Hanım.,eliayağı düzgün köyümüzün bir ablası, bir hacı anası idi...Hatta  hekimliği bile vardı...Kültürlü bir Osmanlı kadındı... Hiç çocukları olmamıştı. Yanlarına bir başka  aileden hatta camiden bir ufak çocuk alıp büyütmüşlerdi, öz evladı gibi seviyorlardı... Ölünceye kadar o çocuğa sahip çıktılar, evlendirdiller ve tüm mal varlıklarını bu gençe verdiler...Orta zengin bir aile idiler...İnekleri, koyunları ve hatta  bir iki katırları ,atları bile  vardı.  O zamana göre  iki katır bir   traktöre bedeldi...Ne yazık ki yıllar sonra  öbür aleme  göçtüler...Ben de onları hatırladıkça  herzaman  saygıyla ve rahmetle anıyorum.  İlköğtemenolduğukm  zaman  ufak bir hediye ile evlerine gitmiş ellerinden öpmüştüm..

.Aradan 50 yıldan fazla bir zaman geçti, onları hiç unutmadım. İyi insanlar unutulur mu? Saygıyla ve rahmetle onları anıyorum... Mekanın cennet olsun Hacı Derviş amca...

İşte  o yıllarda ilkokul  ikinci sınıfta idim. Bizim zamanımızda ilkokul beşinci sınıflar, ortaokul ve liselerde  okul şapkasını giyerlerdi. Bu şapkalar özel yapılır, siyah ve kenarları sarı çizgili ,kimi zamanda kenarları zincirli idi. Bu şapkalar özel yapılıyordu.

 ****                                    ****                              ****

Bayram günlerinde köyümüzde ve çevremizde davul, zurna,  sazlar çalınır, gençler halay çekerlerdi. Hatta kimi zaman da çevre köylerle birlikte kınalı atlarlar ( küheylanlarla ) cirit yapılır ve gençler arasında güreşte yapılırdı. İşte ben o günleri arıyorum. Kim ne derse desin şimdi ki bayramların tadı tuzu kalmadı... Adam  kuzusunu, kurbanını alıyor, kesiyor, arabasına biniyor ve  bir deniz kenarına girip bayram tatilini  oralarda yapıyor... Bakıyorum da aynı apartmanda 20 tane aile vardır, kimse kimseye selam bile vermiyorlar... Selamın, sabahın olmadığı bir zamana  dek  geldik.... Birliğimiz, dirliğimiz  kalmadı... Allah sonumuzu hayrelesin....

***                                          ****                                           ****

Miletçe,ulusça bir kurban bayramının sevincini bir kez daha birlikte yaşıyoruz. Kurban sevgidir, kurban paylaşmadır, vefadır, erdemliktir, barışa,huzura ,dostluğa, kardeşliğe giden yoldur. Bu yolda  gidenlere , koşanlara  selam olsun....

Tüm Milliyet Blogdaşlarımızın mübarek kurban bayramlarını kutluyorum. Saygıdeğer büyüklerimizin annelerimizin, babalarımızın, halalarımızın ve yengelerimizin  bizden büyük herkesin ellerinden saygıyla ve hürmetle öpüyorum. Özellikle yaşlılara, hastalara, kimsesizlere, huzur evlerinde,hapishanelde kalan kader mahkümlarına, "oğlum, gelinim, kızım, evladım, torunlarım gelecek " diye dörtgözle bekleyenlere selam ve saygılar gönderiyorum.

Özellikle şehit ailelerimize yüreği yaralı anne ve babalarına selam ve hürmetler gönderiyor ve bu bayram gününde izin versinler ellerinden öpüyorum. Sevgili çocuklarımızında gözlerinden öpüyorum. Dini, ırkı, mezhebi, inancı, sağcı olsun, solcu olsun, sunnisi ,alevi ,kim olursa olsun ne olursa olsun her kesimin tüm insanlarına canıgönülden mutlu ve kutlu bayramlar diliyorum. Ayrıca sınır boylarında gece -gündüz  nöbet  bekleyen  kahraman  mehmetçiklerimize  gönülden selam ve saygılar gönderiyorum. Cümlesine hayırlı teskereler  diliyorum...

Ekininiz bol olsun, yuvanız sıcak ve bereketli olsun diyorum. Ve sözü bir dörtlükle bağlamak istiyorum:

DÜNYADA

Fakiri, zengini bir tutmak güzel,

Şu nefreti, kini unutmak  güzel,

Üç günlük fani ve yalan dünyada!

Kardeşçe bayramı kutlamak güzel...

 

Abdülkadir Güler

Yaz  Güneşi  Bengisu -Şiirler -2004 - SÖKE

 

  

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..