- Kategori
- Bayramlar
Nice bayramlara
Anneler, babalar ve yengelerimiz, ablalarımız bayrama hazırlık yapıyorlar. Bir haftadan beri evler temizleniyor, çamaşırlar yıkanıyor, kirli duvarlar boyanıyor, halılar, kilimler yıkanıyor. Evin çevresi her türlü kirliliklerden çerden, çöpten arınıyor ve temizleniyor.
Bu bayram için bir iki satır yazarken köylerdeki bayramlar aklıma ( usuma )geldi. Ne güzeldi o bayramlar, ne sıcaktı o bayramlar... Bayrama bir ay kala köyümüzde hazırlıklar yapılıyordu. Babam şehirden bize bayramlıklar alıyordu. Özellikle yeni alınan giyselerimizi, ayakkabılarımızı hiç kullanmazdık. bayram gelsin diye bir köşede saklardık. Onları seyrederken adeta sevinç duyar mutluluk baktıkça mutlu olurduk... İnanınazi z dostlarım ben o neşe dolu,sevinç yüklü bayramları özlüyorum....
Sabahınerken saatlerinde babamızlabirikte köyün camisine giderdik. Babamızı, ağabeylerimizi takip ederdik. Köyümüzde bayram namazından sonra mezarlıkları tek tek gezerdik, ölmüşlerimizin ruhlarına yasinler, fatihalar gönderirdik. Kimi zaman da arefe günü öğleden sonra gidip mezarlıklarımızı ziyaret ederdik.. Bayram günlerinde mezarlıkları ziyaret etmek hem sevap ve hem de gelenektendi. Ölülerimizi hatrlamak, onların aziz ruhlarına fatihalar okuyup, göndermek bambaşka bir duygudur...
Bayram sabahı dedim ya sabah namazından sonra komşularımızı tek tek ziyart ederdik. Yakın komşu çocuklarıyla beraber gezerdik... Önce büyüklerimizi mutlaka ziyaret eder, ellerinden öperdik. Köyde şehit ailesi varsa, aileden biri yakında ölmüşse veya hasta olanlar varsa önce onlara gitmeği tercih ederdik... Ama yaşlıları asla ihmal etmezdik... Koca köyü böylece dolaşırdık. Büyüklerimizin ellerinden öper, hal-hatırlarını sorardık. Asker ailelerini hiç bir zaman unutmazdık, onlara da gitmeyi ön plana alırdık...
Zengin, fakir, genç ,ihtiyar sevgide ve saygıda asla bir ayrım yoktu. Köyün ileri gelenleri ağa veya Beyler, muhtar, ileri gelenler v.s. hali, vakti zengin olanlar zengin kişiler evlerinde özel yemekler yaparlardı. Bu yemeklere yakın komşular, köy halkını davet ederlerdi. Bu yemekleri sadece bir kişi yapmıyordu, birkaç aile bunu üstleniyordu...
Köyde en az üç dört yerde geniş anlanda ve oranda düzenli bir şekilde yemekler verilirdi. Genç kızlar ve genç erkekler bu konuda yardımcı olurlardı... Aslında bayram günlerinde her ailenin evinde mutlaka yemekler pişirilirdi. Bizler evleri gezerken dayılar, amcalar, ağabeyler, yengeler, teyzeler, ablalar bizlere yemek verirlerdi, annelerimizin, teyzelerimizin yaptığı yemeklerde özellikle çeşitli tatlılar harikaydı. Yememezlik yapmazdık... Azar azar yerdik. kimi zaman bizlere harçlık para, şeker, lokum, mendil ve çorap ta verenler de olurdu. Hata kimi evlerde yaşlıanneler, teyzeler bizlere pestil, sucuk, köftür, üzüm , ceviz bile ikram ederlerdi...Bu ne denli ,ne güzel bir gelenekti Allah'ım... Yakınkomşularımızdan meryem teyzelervardı. Onlar süryai idi...Onlar da gelip bayramımızı kutluyorlardı. Hatta yakın komşulara yemek bile ikram ediyorlardı. Sucu, bucu asla hiç kimsenin aklına gelmezdi... Ya Süryani Kermo ( Abdülkerim ) Amcanın konukseverliğini ,erdemliğini burada anlatamam. Bir Ramazan ayında üç, dört komşuyu,aileyi akşam iftarına çağırdığını hiç unutmuyorum... Altın yürekli bir insandı Kermo Amca...
Hiç unutmam böyle bir bayram gününde yakın komşularımızdan Hacı Derviş Amca bana daha önce hazırlığını yapmıştı. Çocukları hiç yoktu. Beni çok seviyorlardı. Beni ne zaman görse Arapça şöyle diyordu: " Abdülkadir, Zübbü nadir " ona göre nadir bir insandım... İşte böyle bir bayram gününde bana ilk ve ortaokullarda giyilen kenarları siyah çizgili, zincirli bir şapka almışlardı. Bu şapkayı bana hediye etmiş ve yanaklarımdan öpmüşlerdi. Beni bir evladı gibi seviyorlardı... Ben de onları çok seviyor ve saygı duyuyordum... Hali, vakti yerinde bir aile idiler. Aslen Mardinli idiler, evlerinde arapça konuşuyorlardı. Babacan, cömert bir insandı. Çocukları hiç olmamıştı...Ben köyden okula gidince çok seviniyordu... Aman " oku, oku " diyordu. Kimi zaman da sen büyük adam olacaksın diyordu." Abdülkadir Zübbü nadir " sözleri hala kulaklarımda çınlıyor... Hanımı da öyle idi, Ayşe Hanım.,eliayağı düzgün köyümüzün bir ablası, bir hacı anası idi...Hatta hekimliği bile vardı...Kültürlü bir Osmanlı kadındı... Hiç çocukları olmamıştı. Yanlarına bir başka aileden hatta camiden bir ufak çocuk alıp büyütmüşlerdi, öz evladı gibi seviyorlardı... Ölünceye kadar o çocuğa sahip çıktılar, evlendirdiller ve tüm mal varlıklarını bu gençe verdiler...Orta zengin bir aile idiler...İnekleri, koyunları ve hatta bir iki katırları ,atları bile vardı. O zamana göre iki katır bir traktöre bedeldi...Ne yazık ki yıllar sonra öbür aleme göçtüler...Ben de onları hatırladıkça herzaman saygıyla ve rahmetle anıyorum. İlköğtemenolduğukm zaman ufak bir hediye ile evlerine gitmiş ellerinden öpmüştüm..
.Aradan 50 yıldan fazla bir zaman geçti, onları hiç unutmadım. İyi insanlar unutulur mu? Saygıyla ve rahmetle onları anıyorum... Mekanın cennet olsun Hacı Derviş amca...
İşte o yıllarda ilkokul ikinci sınıfta idim. Bizim zamanımızda ilkokul beşinci sınıflar, ortaokul ve liselerde okul şapkasını giyerlerdi. Bu şapkalar özel yapılır, siyah ve kenarları sarı çizgili ,kimi zamanda kenarları zincirli idi. Bu şapkalar özel yapılıyordu.
**** **** ****
Bayram günlerinde köyümüzde ve çevremizde davul, zurna, sazlar çalınır, gençler halay çekerlerdi. Hatta kimi zaman da çevre köylerle birlikte kınalı atlarlar ( küheylanlarla ) cirit yapılır ve gençler arasında güreşte yapılırdı. İşte ben o günleri arıyorum. Kim ne derse desin şimdi ki bayramların tadı tuzu kalmadı... Adam kuzusunu, kurbanını alıyor, kesiyor, arabasına biniyor ve bir deniz kenarına girip bayram tatilini oralarda yapıyor... Bakıyorum da aynı apartmanda 20 tane aile vardır, kimse kimseye selam bile vermiyorlar... Selamın, sabahın olmadığı bir zamana dek geldik.... Birliğimiz, dirliğimiz kalmadı... Allah sonumuzu hayrelesin....
*** **** ****
Miletçe,ulusça bir kurban bayramının sevincini bir kez daha birlikte yaşıyoruz. Kurban sevgidir, kurban paylaşmadır, vefadır, erdemliktir, barışa,huzura ,dostluğa, kardeşliğe giden yoldur. Bu yolda gidenlere , koşanlara selam olsun....
Tüm Milliyet Blogdaşlarımızın mübarek kurban bayramlarını kutluyorum. Saygıdeğer büyüklerimizin annelerimizin, babalarımızın, halalarımızın ve yengelerimizin bizden büyük herkesin ellerinden saygıyla ve hürmetle öpüyorum. Özellikle yaşlılara, hastalara, kimsesizlere, huzur evlerinde,hapishanelde kalan kader mahkümlarına, "oğlum, gelinim, kızım, evladım, torunlarım gelecek " diye dörtgözle bekleyenlere selam ve saygılar gönderiyorum.
Özellikle şehit ailelerimize yüreği yaralı anne ve babalarına selam ve hürmetler gönderiyor ve bu bayram gününde izin versinler ellerinden öpüyorum. Sevgili çocuklarımızında gözlerinden öpüyorum. Dini, ırkı, mezhebi, inancı, sağcı olsun, solcu olsun, sunnisi ,alevi ,kim olursa olsun ne olursa olsun her kesimin tüm insanlarına canıgönülden mutlu ve kutlu bayramlar diliyorum. Ayrıca sınır boylarında gece -gündüz nöbet bekleyen kahraman mehmetçiklerimize gönülden selam ve saygılar gönderiyorum. Cümlesine hayırlı teskereler diliyorum...
Ekininiz bol olsun, yuvanız sıcak ve bereketli olsun diyorum. Ve sözü bir dörtlükle bağlamak istiyorum:
DÜNYADA
Fakiri, zengini bir tutmak güzel,
Şu nefreti, kini unutmak güzel,
Üç günlük fani ve yalan dünyada!
Kardeşçe bayramı kutlamak güzel...
Abdülkadir Güler
Yaz Güneşi Bengisu -Şiirler -2004 - SÖKE