Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Nisan günlerinde yaşamak

Nisan günlerinde yaşamak
 

Huzur


Sabah kuytusuna gizlenmiş en mahmur saatlerde, gözlerimi açmaya çalışıyorum. Kirpiklerimin arasından göz bebeğime dokunmaya çalışan güneş, tüm suratımı fethediyor. Sıcak ve aydınlık; ikisi bir arada olduğu zaman dokunmayın keyfime...

Güneş, kafamdaki tüm gri renkleri alıp, ışıl ışıl aydınlatıyor düşüncelerimi. Pembeler, beyazlar, sarılar, maviler... İlk aklıma gelen, havaların artık güneşli ve sıcak olduğu. Derin bir “oh!...” çekiyorum. Sabah kapıdan çıkışlarla, akşam eve dönüş saatleri arasında geçen süre; bir solukluk. Gündüzler kısacık, kıpırtısız. Geceler uzun, sessiz...Ve sabırla bekledik cemrelerin düşmesini. Onlar da, hiç aksatmadılar düşüşlerini ve şaşırmadılar sıralarını. Hem niye şaşırsınlar ki? İlkbaharla sonbahar şaşırıyorlar mı sıralarını?...

Kimi bahçelerde, çiçeğini çoktan döküp meyveye durmuş erik ağaçları, kimi balkonlarda hercai menekşeler...Çatıların saçaklarında cıvıl cıvıl kuşlar; telaşlı ve çığlık çığlığa. Oyun parklarında çocuklar, neşeli ve umut dolu. Hepsi de kış süresince, okula gidiş dönüş saatlerinde geçerlerdi parktan. Artık ikindi vaktinden sonra hep oradalar. Uzunca kuyruklar oluşturup sırayla ip atlıyorlar, takılıp yanmadan!... Ve ilk dondurmalarını çoktan tatmış hepsi de...

Bu kışı da geçirip ilkbahara çıkan orta yaş üzerindekiler; başarmış olmalarının şımarıklığını yaşamak istiyorlar, biraz ürkek, biraz çekimser. “ Peki acaba seneye ilkbahara?...” diye kaygılarını hiç gizlemiyorlar. Ve sonra, kara kışın ayazında aralarından ayrılan arkadaşlarını anıyorlar, matlaşmış göz bebekleri nemli... Her birinin eli cebine gidiyor düşünceli düşünceli. Ve ceplerinden çıkan kutularda rengarenk minicik şekerlemeler! Kimi tansiyon için, kimi kalp, kimi de nefes darlığı için; yutuyorlar teker teker...Akşam üzeri kerahet vakti geldiğinde sabahki kaygılarından eser yok. Bir gün batımını daha izleyebilmenin keyfini çıkartıyorlar doyasıya. Duymak istemiyorlar ne “dönülmez akşamın ufku...” ne “ömrümüzün son demi...” şarkılarının hüzünlü nağmelerini. Öyle ya canım, mevsim henüz ilkbahar!...

Hava raporlarında artık, hep bahar yağmurlarını veriyorlar. “Sabah saatlerinde sağanak, öğleden sonra güneşli...”... İçimi bir sevinç kaplıyor ki sormayın. Yağmurun ardından güneş çıkar, gökkuşağı olur ya hani! Rengarenk gök kuşağı, ebem kuşağı, alaimisema, eleğimsağma, alkım, yağmur kuşağı; birden fazla ismi varmış...Sevinçle bekliyorum gök kuşağını. Çıktığında bakmaya doyamıyorum; renklerindeki ahenk her defasında şaşırtıyor beni. Düşüncelerim, gök kuşağının ucuna takılıp gidiyor; kimi zaman pembe beyaz bulutlarla süslü çocukluğuma; kimi zaman da yeşil mavi anılarımın ardında kalan gençlik yıllarıma.

Ne bembeyaz karlarla örtülü kara kış; ne de kızıl renkli sonbahar. Engel olamıyor hiç biri; yemyeşil çimenlerin arasından fışkıran kırmızı, beyaz, sarı mavi ilkbahar çiçeklerime...

İlk baharın tüm güzellikleri ruhunuza dolsun renk renk. Ne yüreğinizden sevginin sıcaklığı, ne de gözlerinizden sevginin ışıltısı eksilmesin, tükenmesin...

Sağlık ve sevgiyle hoşça kalın.

 
Toplam blog
: 161
: 735
Kayıt tarihi
: 26.01.08
 
 

1955 yılının, aydınlık Nisan sabahlarından birinde; 22 Nisan sabahı duyulmuş ilk avazlarım… Üsküdar ..