Nuri Şahin'in gösterdiği doğru bildiğimiz yanlışlarımız

Nuri Şahin ilk defa milli takım formasını Fatih Terim’in yönetiminde doğup, büyüdüğü, futbol altyapısını aldığı Almanya’ya karşı giymiş ve o maçta gol de atmıştı. Ancak Nuri Şahin milli takımlar düzeyinde sürekli anılan bir isim olamamıştır. Benzer sürecin Mesut Özil örneğinde de yaşanması mümkün olabilirdi; Fatih Terim biraz daha ısrarcı olabilseydi.

Avrupa’da doğup büyüyen aynı zamanda doğdukları ülkenin milli formasını giyen birçok Türk kökenli futbolcu gibi…

Nuri Şahin’in Real Madrid’e transfer olması Avrupa’da yılın olaylarından bir tanesidir. Geçen sene Alman milli takımı forması giyen ve Dünya Kupası’na damgasını vuran yine bir Türk futbolcu Mesut Özil’in transferi de öyleydi.

Bu futbolcuların köken olarak Türk olmalarının dışında aslında bizle hiçbir bağları yok. Mesut milli takımda oynamayı kabul etmedi zaten. Nuri Şahin’in de hangi milli takımın formasını giyeceği seçimiyle ilgili yanlış tercih kullanmış olduğunu sürekli kendi içinde tartıştığını düşünüyorum. Çünkü Nuri 2010 Dünya Kupası finallerinde top oynayabilirdi.

Hamit, Halil, Mevlüt için de benzer ihtimaller vardı.

Onlar Avrupa’nın en popüler kulübüne transfer ola dursunlar biz de ülkemizde kendi adımıza bir pay çıkarma yarışı içine girelim.

Bu kendini kandırmadan başka bir şey değildir. Çünkü bambaşka bir gayret içindeyiz.

2006 Dünya Kupası finallerine gidemeyişimiz belli olduktan sonra milli takımın gençleştirilmesi ve yeniden yapılandırılmasıyla ilgili çok yoğun eleştiriler gelmişti. 2008 Avrupa Şampiyonası’na giden ve orada mucizeler yaratan kadro bir anlamda bu yenileşme ve gençleştirme operasyonunun önünü kesmiş oldu. Fatih Terim ısrarla dar bir kadro ile maçlara çıktı ve 2010 finallerine çok basit ancak temel mental eksikliklerden kaynaklanan kayıplarla gidemedik.

Üstelik revizyon işi de Hiddink’in eline kalmış oldu. Hiddink bunu ne kadar hissediyor o da ayrı bir konudur.

Oysa Fatih Terim 2010 finalleri öncesinde gerekli önlemleri alabilmiş, çekirdeğini Avrupa’da top koşturan Türk futbolculardan kurulmuş bir milli takım yaratabilmiş olsaydı bugün hem kendisi hala bu takımın başında kalırdı hem de 2012 finalleri için elimizde çok hazır bir kadro olurdu. Burada kurduğum cümlenin Fatih Terim'in Galatasaray'ın başına geçmesi ihtimali için de geçerli olduğunun altını çizmek istiyorum.

Mesut Özil’in nasıl milli takımdan uzak kaldığı konusu bu sürecin bütün anlamını ortaya koymaktadır.

Avrupa’da altyapı eğitimi alıp ülkemizde top koşturan futbolcuların performansının nasıl farklılıklar gösteriyor olduğu da Gaziantepsporlu Cenk Tosun cisminde örneklenmektedir.

Olimpik sporlarda milli takım forması giyen devşirme sporcular ise konuştuğumuz konu çerçevesinde bizim en büyük zayıflıklarımızdandır.

Bugün basketbol altyapısında 12, 13, 14 yaşlarda çok yetenekli sporcuların sürecini yakından takip ediyorum. Ancak yine biliyorum ki bu çocukların gelişimi yanlış eğitmenlerin elinde heba olmaktadır. Onların kendince doğru bildiği yanlışlar yüzünden yüzlerce genç sporcu eğitimini tamamlayamadığı gibi zaman içinde spordan da kopmaktadır. Bunda eğitim sistemimizin de yarattığı o kaos ortamının etkilerinin azımsanmayacak derecede olduğunu da eklememiz gerekiyor.

Bize ne kalıyor?

Nihat, Tuncay, Arda ve Gökhan Gönül gibi on yılda zar zor çıkarabildiğimiz futbolcularımızın Avrupa’ya transferleri ile övünüyoruz, avunuyoruz. Üstelik bir kısmı Avrupa'da oynama güdüsüyle yanlış takım tercihleri yapmaktadır da...

50 yıllık profesyonel futbol tarihimizde elde ettiğimiz tek başarı Galatasaray’ın kazandığı UEFA ve Süper Kupa şampiyonluklarıdır. Bunun da tekrarı olmadığı gibi her sene biraz daha uzaklaştığımız bir olgu halini almaktadır.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com