Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Eylül '17

 
Kategori
İlişkiler
 

O Kadar da Methettik!

O Kadar da Methettik!
 

Yorgo bu, benden iyi kim tanıyabilir; gittiğinin ertesi günü ”Dönmeyiz biz artık Antalya’ya.” derken “Tamam yeter, gel al bizi.” deyiverdi geçenlerde bir akşamüstü.

Tavlada yenilgiye doydu herhalde diye düşündüysem de önce, işin aslı ortaya çıkmakta gecikmedi: Mübeccel Teyze çok özlemiş bizimkileri. Aslında Angel sana söylüyorum, Yorgo sen anla hikayesi:)

Sabah 07:00 uçağıyla İstanbul’dan İzmir’e, aynı akşam 19:25’te Antalya’ya ve ertesi sabah da 07:50’de tekrar İstanbul’a uçulacağı için kızlar yan çizdi, iş başa düştü!

Kahvaltıya yetiştim ve bir saat içinde hem yiyip hem de nasıl anlattılar o kadar şeyi anlayamadım! Bu arada, karbonhidrat diyetimi Ege otlu boyozla aldattım! Bizimkiler çoktan Urlalı olmuş aslında, tekne pazarlığı bile yapmışlar; kafalarına esti mi kaçacaklarmış! Nathy hepsini adaya davet etmiş, ekim ortası toplanılacakmış filan.

Başımızı kaşıyamayacak haldeyiz de bunu büyüklere anlatmak mesele!

Sabah kahvelerimizi de içtik, “Hadi denize.” dediler. Sitenin önü plaj. İki adımda kurulduk şezlonglara. Yaşam sanki durmuş Urla’da. Çıt çıkmıyor etrafta. Yazı uğurlasak da deniz aşıkları hafta içi dememiş, koşmuş kumlara.

Bizimkiler hemen girdiler, ben miskinliği seçtim. Erkenden uyanıp uçağa yetişmenin yorgunluğuyla şekerleme moduna geçiyordum ki bize doğru yürüyen üçlüyü gördüm: Normal yurdum erkeği bir baba, elinden tuttuğu güleç yüzlü kızı ve kara gözlükler ardına gizlenmiş biçimli yüzü, uzun atkuyruğu ve minicik bikinisiyle 1.75 boylarında -belki yirmi beşinde- Victoria Secret modeli havasında bir anne!

Yanımdaki şezlong grubuna yerleştiler ve Günaydın dedi adam. Kadın ise yüzüme bile bakmadı.

“Canım, sen şezlongda okuyamazsın kitabını, sandalye getireyim mi?” dedi sevgi dolu koca!

Kadında tık yoktu; ama adamın anlayabileceği bir bakış atmış olmalı ki garibim fırladı ve birkaç dakika sonra sandalye ile döndü, eliyle tozunu aldı ve karıcığını oturttu!

İki metre kadar sağ önümdeydi.

Çocuk vızıklayarak babasını çekiştiriyordu. “Biz giriyoruz hayatım.” dedi çekingen bir sesle adam. İfadesiz yüzünü çoktan kitabına çevirmiş, okumaya başlamıştı kadın.

“The Devil You Know”du okuduğu kitabın adı. Okuruyla özdeşleştiğini düşündüm; ama utandım da düşüncemden!

Hem güzel hem de entelektüeldi; ama belli ki evliliğini ve anneliğini sorguluyordu benliği.

Tavırlarına yansıyan buydu ve kadın-erkek ilişkilerini hatmetmiş ben, içinde kopan fırtınaları tahmin edebiliyordum.

Yorgo “Gelsene!” diye yırtınırken denizden, elimi kaldırarak halimden memnunum dedim.

Babayla kız denizde oynuyor, gülüyor, annelerine bakıyor; ama kadın oralı bile olmuyordu, gözünü kitaptan alamıyordu.

Denize girsem iyi olacaktı. Şezlongda dikildim, öne doğru kaydım ve gördüğüme hiç de şaşırmadım: Kitabın içinde telefon vardı ve kadın mesajlaşıyordu! Zavallı koca da ona bakmayan karısına denizden gülücükler atıyordu!

Parmak hareketlerinden, pek de keyifli bir sohbet yapmadığı anlaşılıyordu hatunun. Birden telefonu kulağına götürdü. Aynı anda kocası da merakla gözlerini ona dikti uzaktan. “Köpük yapmaca oynayalım mı baba!” diyen küçük kızı duyan yoktu.

Ayağa kalktı, hızla arkaya doğru yürümeye başladı.

“Allah’ın belası! Gör bak nasıl unutacağım seni.” deyişi kulaklarımda çınladı.

Nefret ediyorum böylelerinden! Ceyda da “Seni aklımdan çıkaramadığım için çok sinirleniyorum.” demişti Ali’ye!

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..