Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Kasım '13

 
Kategori
Siyaset
 

Ödediğimiz veya ödeyeceğimiz bedele bakalım!...

Ödediğimiz veya ödeyeceğimiz bedele bakalım!...
 

Dün…
 
Sabah erkenden Çankaya-Esenboğa, Esenboğa-Çankaya etabı yaptım. 
 
Bu yol ortalama 120 kilometre ve o saatlerde yaklaşık bir buçuk iki saate ancak alınır. Gidiş geliş bu kadar uzun olunca, elbette radyo da açık olur.
 
Sabah, TRT diniliyorum. Günün manşetleri ve arkasından da yorumu var.
 
Bu program, her gün sabah var. Fakat bugün ilgimi daha çok çekti. Konu, Diyarbakır’da yapılan gösteriler ve geri plandaki politikalar analiz edilmekteydi. Konuklar, akademisyenler, yani prof. düzeyinde…
 
Uzun uzun anlatıldı…
 
Atatürk’ün Misak-ı Milli politikasından bugünlere geldiğimiz, petrol boru hatları ve Kuzey Irak ile ekonomide yaşanan gelişmeler v.s.
 
Tarihin akışı içinde bugüne kadar yaşananlar anlatılırken dikkatimi çeken şey, “Cumartesi ışığı altında” olması. Bir başka deyişle, Diyarbakır’da Cumartesi günü yaşananların, Türkiye’ye ne getireceği, sözde barışa katkısı filan…
 
Türkiye, laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti olarak yönetiliyor. Ekonomik bakımdan hiçbir sorunumuz yok. İnsanlarımız mutlu, işlerinde güçlerinde. Eğitim düzeyimiz dünya standartlarında. Komşularımız ile ilişkilerimizde bir sorun da yok tabi… İşte bu şartlar altında olan biten anlatılınca, başarı da beraberinde görünüyor.
 
Ufak tefek sorunlar çıkabilir, onların da önemi yok. Dış politikamızın sağlam ve güvenilir ellerde olmasıyla da sıkıntıları tereyağından kıl çeker gibi hal yol edebiliriz.
 
Programı dinledikçe, izlenimim bu…
 
Peki; gerçek bu mu?
 
Elbette değil…
 
Başbakan’ın “Kürdistan” demesine çok memnun olan Mesud Barzani’nin hüküm sürdüğü bölgede, hemen her mekânda (Bizzat gördüğüm şeylerdir) aslılı duran haritalarda gösterilen “Kürdistan”, Türkiye’nin üçte birini de içine alıyor. Yıllardır Suriye’nin Hatay’ı kendi sınırları içinde gösterdiği gibi.
 
“Vatanına hoş geldin” diye el üstünde ağırlanan Şivan Perver denilen herif, halen “Kürt” ve “Kürdistan” politikası yapıyor, bebek katilinin serbest bırakılmasını istiyor. O ki, başbakanın, eşinin ve orada bulunan zatların huzurunda söylediği şarkıda, devlete hakaret ederken…
 
Dün yine Osman Baydemir, “Türkiye Kürdistanı” diye bir kavram kullanırken…
 
Ve bir acı gerçek daha size…
 
Ne yazık ki parlamentomuzun içinde “Muhalefet” denilen bir oluşum da yok. Muhalefet, basın toplantısı düzenleyerek bağıra çağıra, dibi tabanı olmayan sureta laflarla muhalefet yaptığını sanırken…
 
Hele MHP…
 
AKP iktidarının her karaya oturduğunda, attığı halat ile kurtarma operasyonu yaparak muhalefet görevini de beraberinde nasıl yapıyorsa!...
 
Diğer yanda aynı şekilde CHP… Siyasi hayatı tümden bitmiş adamı kurtarıp siyasete kazandırıp ve iktidarı teslim ederek nasıl muhalefet yapıyorsa…
 
Recep Tayyip Erdoğan, her iki muhalefet partisi liderinin karşısına çıkıyor mu? Hayır… Neden çıkmıyor derseniz, başbakan için TBMM veya ülke çapında bir muhalefet yok ki, kimi muhatap alsın…
 
Gerçek şu…
 
Ülkede “Muhalefet partisi” diye bir oluşum yok, “Siyasi Partiler” var sadece. İktidarın değirmenine su taşıyan…
 
Bütün bu karmaşa içerisinde, “İdeali” olan bir parti iktidarda ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin aleyhine de olsa o ideallerine doğru hızla ilerliyor. İdeallerine ulaşırken “Devlet” olarak “Millet” olarak ödeyeceğimiz bedelden ise haberimiz ne yazık ki yok.
 
Şimdi gerek olan şey de şu…
 
Milleti uyandıracak, devleti uçurumun kenarından kurtaracak bir siyasi oluşum…
 
Olur mu?...
 
Vatan Şairi unvanlı Namık Kemal sorar; “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?”
 
Atatürk cevap verir: “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini; bulunur kurtaracak baht-ı kara mâderini!”
 
Elbette bugün bir “Atatürk” beklemiyoruz. Ancak vatana sahip çıkacak vatan evlatlarının her zaman bulunacağını da biliyoruz.
 
SON DAKİKA…
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gurup toplantısından bir söz…
 
Ahmet Kaya ve Şivan Perver’den söz ederken “Hiç kimsenin onurunun yaralanmasına izin vermeyiz“ diyor. Eyvallah, verme tabi de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “Onuru” n’olacak?
 
Dip not: “Mader” Farsça bir kelime, Ana, Anne demektir. Bu sözlerdeki “Maderin” ifadesinde “Vatan” ifade edilmektedir.
 
20 KASIM 2013
İBRAHİM PEKBAY
 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..