Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Odun Sobası, Şarkılar ve Biz

Odun Sobası, Şarkılar ve Biz
 

  • Kimi zaman nede özlerim odun sobasını. Gürül gürül yanışını… Sacının kızarmasını… O kızarmış sacın etrafa yaydığı yakıcı ısıyı…
  • Bir derinlik hissi de verir kimi zaman o sacın kızarmış hali. Öylece bakakalırım. Gözlerimi alamam sacın kızarmış halinden.  
  • Tıpkı o bahçenin tam da orta yerlerinde bir yerlere kurulmuş olan odun sobasının gürül gürül yanışını izlediğim gibi. Gözlerimi bir türlü alamadım o sobanın gürül gürül yanışından.
  • Bir buçuk metre yüksekliğindeki bir varilden yapılmıştı odun sobası. İçeriye girip, odun sobasını gördüğümüz anda ilgimizi çekmişti. Hemen yanı başındaki boş masaya oturmuştuk.
  • Ve sonra başkaları…
  • Etrafındaki diğer masalar hızla doldu.
  • Soba yanıyor, ısısını etrafa yayıyor ve o soğuk akşamda biz, açık alanda yanan sobanın etrafa yaydığı yakıcı ısıyla ısınıyorduk.
  • Tam yanı başındaydık sobanın. Öyle güzeldi ki… Bir tarafta söylenen güzel şarkılar, diğer yanda biz.
  • Gözlerimi alamıyordum sobanın sacının kızarıklığından.
  • Ara ara sobaya odun atıyordu genç çocuk. Sıska, çelimsiz bir hali vardı çocuğun. Odunları sobaya atarken özenli davranıyordu. Etrafı kirletmemeye, çevreye rahatsızlık vermemeye çabalıyordu. Ve sonra… O odunlar çıtır çıtır yanıyordu.
  • Sobanın ısısı… Ve ezgiler… Öyle güzel birbirini tamamlamıştı ki…
  •  
  • Ya sonra…
  •  
  • Bir süre sonra kapalı alan tercihi yapmış olan yurdum insanı… Her masadan birer ikişer sobanın etrafında kümelenmeye başladılar.
  • “Hadi bir cigara içelim” teklifinin doğal sonucu olarak belirlenen mekân, sobanın yanı başı oluyordu.
  • Ve biz…
  • Tepemizde cigara tüttüren yurdum insanlarının bacak boyu hizasında, şarkı ve soba keyfi yapmaya, iki kadeh rakı yudumlamaya çalışıyoruz.
  • Kiminin bacağı, kiminin kıçı çarpıyor masaya.
  • Ve bir tanesi…
  • Genç bir adam… Baseni çarptı masaya ve rakımı masaya boca etti.
  • “Ah efendim özür dilerim” yollu vahlanmalar…
  • Neden vahlanırlar bilmem ki. Yediğin halt ortada… Kırk yılın başında bir yemek yiyeceğiz odun sobasının başında… Madem cigaraya meraklısın, sen de tüneseydin odun sobasının başına… Hem kapalı mekânın en konforlu masasında oturacaksın, hem de keyfin istediği gibi gelip cigaranı sobanın başında, hem de yemek yemekte olan insanları rahatsız ederek tüttüreceksin. Ne âlâ, ne âlâ!
  •  
  • Ben ki soğukkanlı bir insanımdır, tanıyanlar bilir. Sobanın başında cıgarasını tüttürenler beni de çığırımdan çıkardılar ya…
  • Gece boyu birer ikişer gelip, sobanın başında cıgara tüttürdü yurdum insanı…
  • Ve ben…
  • Gözlerimle onları izlemeye başladım. Ne şarkı kalmıştı, nede gürül gürül yanan soba.
  • Hayır, anlamıyorlar da rahatsız olduğumuzu. Görmemezliğe vermek gibi bir dertleri de yok. Gayet olağan bir davranışın içerisinde olduklarının hissini taşıyorlar. Oysa hiç de olağan bir şey yapmıyorlardı. Sobanın etrafında kümelenmiş olan masalardaki insanları rahatsız ediyorlardı. Hem de hiç gocunmadan, hiç yüksünmeden.
  •  
  • Güzel başlayan akşam… Odun sobası, şarkılar ve biz…
  • Akşam, huzursuz ve keyifsiz bitti cigara tiryakilerinin sayesinde.  
  •  
  •  
  •  
 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..