Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '11

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

OECD Türiye raporu ve emekçileri bekleyen tehlikeler

OECD tarafından yayınlanan ve Türkiye ekonomisinin 2010 yılındaki mokroekonomik göstergelerinin değerlendirildiği, ayrıca önümüzdeki yıllar için de Türkiye’ye bir perspektif sunan “OECD Türkiye Raporu”, Türkiye Ekonomisi’ni “Sağlam politika çerçevesi ve 2001 krizinden sonra gerçekleştirilen yapısal reformlar nedeniyle küresel krizle dikkate değer ölçüde iyi başa çıkan” bir ekonomi olarak değerlendiriyor. 

Sözkonusu rapor 3 bölümden oluşuyor. 1.Bölümde; Krizden sonra uygulanması gereken makroekonomik politika önerileri inceleniyor. Sıkı para ve maliye politikası ile büyüme hızının yavaşlatılmasını içeren bir fotoğraf çekilerek, ekonominin soğutulması amaçlanıyor. 2.Bölümde; Para ve Maliye politikalarına ilişkin detaylı öneriler sıralanıyor. “Enflasyon Hedeflemesi” sisteminin sürdürülmesi ve “Finansal İstikrar”ın devamının sağlanması öneriliyor. 3. Bölümde ise, ilk iki bölümdeki hedeflere ulaşılması ve uzun dönemli büyüme için düzenleyici reformlar inceleniyor. 

Raporun, ana başlıkları altındaki hedeflere ulaşılması için değişik ekonomik alanları kapsayan, çeşitli politika önerileri var. Bu önerileri, yazımı ilgilendirdiği kadarıyla irdelemeye çalışacağım. “İşgücü Maliyetleri Yüksektir”gibi emekçilerle adeta dalga geçercesine başlayan bu bölüm, 2011 yılının emekçiler açısından zorlu bir yıl olacağını gösteriyor. Yasal “Asgari Ücret”in yüksekliğinden, bu yüksek asgari ücretin, Türkiye’nin rekabet gücünü düşürdüğünden ve işgücü maliyetini yükselttiğinden, kayıtdışı istihdama ödenen ücretin asgari ücretten az olduğundan ve nihayet istihdam üzerinden alınan vergilerin de yüksek olduğunda bahseden rapor, “İşgücü piyasası katıdır” başlığıyla devam ediyor. “İşgücü piyasası katıdır”ın anlamı, emekçilerin uzun yıllardır sürdürdüğü mücadeleler sonucunda elde ettiği sosyal hakların fazlalığı ve “Kıdem Tazminatı”nın yüksekliğinden dem vurulmasıdır. İnsana şaka gibi geliyor ama şaka değil! “İnsan Sermayesine İlişkin Demografik Sorunlar” başlığı altında, sanayileşme sonucu tarımda çalışan nüfusun kentlere akması karşısında, bu nüfusa iş yaratılamaması ve eğitimsiz işgücünün ekonomiyi olumsuz etkilemesi inceleniyor. Bu tespitlerden sonra sıra bu alanlarla ilgili politika önerilerine geliyor. 

Peki bu politika önerileri neler mi? Sıkı durun! 

1-Kıdem Tazminatı Reformu: “Kıdem Tazminatı Fonu” kurularak işverenin yükünü azaltacak bir düzenleme önerilmektedir. Bu düzenleme 2008 yılında gündeme gelmiş ancak işverenin, fona yapacağı katkı tutarının beklenenden az olması nedeniyle sendikaların ve kamuoyunun direnciyle karşılaşmış ve meclise getirilememiştir. Bu düzenlemenin getirilmek istenmesinin temel nedeninin, kıdem tazminatının zamana yayılarak kaldırılması olduğunu sınırım emekçilerin tümü biliyor. 

2-Geçici Çalışmanın Serbestleştirilmesi: “Özel İstihdam Büroları” kurularak bu büroların işçi kiralaması ve güvencesiz, hiçbir sosyal hakkı olmayan emekçileri kapıkulu işçiler yaratarak insanlık dışı çalışma koşullarına mahkûm etme amaçlanıyor. Bu öneri de 2009 yılında gündeme gelmiş, meclisten geçirilmiş, ancak her nasılsa Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiştir. 

3-Asgari Ücretin Düşürülmesi: Asgari ücretin, gelişmekte olan Avrupa ülkelerinden yüksek olduğundan hareketle, bu ücretin düşürülmesi ve Türkiye’deki bölgesel kalkınmışlık farkının yüksek olması nedeniyle “Bölgesel Asgari Ücret” uygulamasına geçilmesi önerilmektedir. 

Sermaye sınıfı, Türkiye ile ilgili uzun dönemli projeksiyonunu yaparken, piyasa ekonomisinin karakterine uygun olarak “daha az maliyetle, daha fazla verimlilik, daha fazla kar” güdüsüyle hareket edip, emekçi sınıfların başta özlük ve sosyal hakları olmak üzere bugüne dek zorlu mücadelelerle elde edilen “kazanılmış hakları”na göz dikmektedir. 

Bu durum doğrudan “hak gaspı”dır. 

Bunu perdelemek ve gerçek niyetlerini gizlemek içinse “Ekonomik kalkınma hedeflerine ulaşılması ve uzun dönemli büyüme için düzenleyici reformlar” adı altında laf kalabalığı yapılmaktadırlar. 

Durum apaçık ortadadır. 

Neo-liberalizm, işçi ve emekçilere topyekun saldırmaktadır. 

Türkiye’den uygulanmasını istenilen politikaların tümü emekçilerin kazanılmış haklarını yok etmeye yönelik politikalardır. Şöyleki; 

“Kıdem Tazminatı” emekçilerin uzun yıllar çalışması sonucu olarak ödenen bir “birikmiş emektir.” 

“Geçici ve güvencesiz çalışma”, reel sosyalizm ve sosyal devlet uygulamaları çöktükten sonra, emekçilere dayatılan bir deli gömleğidir. 

Asgari ücretin düşürülmesi ve bölgesel asgari ücret uygulamaları ise, Türkiye’deki açlık ve yoksulluk sınırı göz önüne alındığımda, adeta “akarsuyu tersine çevirmek” gibi bir şey durumdur. 

Sermaye; iş güvencesiz, örgütsüz, günde 14-15 saat çalışan, gelecek beklentisi olmayan ve “Yedek İşsizler Ordusu”nun tehdidiyle başkaldıramayan bir emekçi sınıf hedefliyor. 

Bu hedefine de ulaşacak gibi görünüyor. Çünkü neo-liberal politikaları eksiksiz bir şekilde uygulayan AKP halen iktidarda ve yapılan seçim anketlerine bakılırsa yeniden iktidara gelecek. Üstelik, AKP’nin seçmen tabanı da kentlerin varoşlarında yaşayan emekçiler ile köylülerden oluşuyor. 

Tarım ve hayvancılığın bitmesine, işçi ve emekçilerin ekonomik koşullar altında inlemesine, emeklilerin maaşlarının kuşa dönmesine, kamu çalışanlarının kazanılmış haklarının ellerinden alınmasına, 13 milyona varan işsizler ordusuna, 350 bin atanamayan öğretmene, “Kürt” açılımının kapanmasına ve bunca yolsuzluğa rağmen, AKP’nin yeniden iktidar adayı olmasına aklım ermiyor. 

İşçi ve emekçilerden yana politika yaptığını iddia eden siyasi partiler, bu verilere dayanarak politika üretmelidirler. 

İşçi ve emekçilere yönelen ve işçi-emekçiler için hayatı yaşanılmaz kılmaya aday OECD politikalarını yaşama geçirmeye çalışan sermaye güçlerine ve onların temsilcisi AKP’ye karşı, topyekun cevap vermek gerekiyor. 

OECD raporlarında dillendirilen ve 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra yaşama geçirilecek olan bu saldırı politikalarına karşı örgütlenmek, bilinçlenmek, halkı bilinçlendirmek ve birlik olmak gerekiyor. Aksi halde bu politikalarla komaya sokulan işçi ve emekçilerin cenazesini kaldırmak gerekecek. 

 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..