Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '21

 
Kategori
Güncel
 

ÖĞRETEMİYORUZ? ÖĞRENEMİYORUZ?

Öğrenme ya da Öğrenememe

Okul ve eğitimlerde en fazla karşılaşılan sorunlardan birisi de öğrenciler açısından “öğretememe” sorunu, öğrencileri için de “öğrenememe” sorunudur.

Her iki sorun birleştiğinde boşa harcanan emeklerin karşılığının koskoca bir sıfır olmasıyla karşı karşıya kalabilmek mümkündür. Bu sorunun temelinde ne vardır? Neden öğretmenler öğretemez, öğrenciler de öğrenemezler? Bunun onlarca sebebi vardır; ben sadece farkında olduğum şeyleri alt alta sıralamak istiyorum umarım yeterince konuyu açıklayabilirim.

Bilgi talep eden için değerlidir. Talep etmeyen birine, bilgi vermeye çalışmak; hem veren, hem de alan için tam bir eziyettir.” Bu madde daha da açılabilir. Öğrenciler hayatta alacakları bilginin kendilerine sağlayacağı avantajlardan çoğu zaman habersizdirler. Misal aldıkları trigonometri eğitimin elektrikle, makinayla, inşaatla, muhasebeyle, hizmet sektörlerinden herhangi bir alan seçtiğinde, ilgili bir alanda öğrendiklerinin ona ne kazandıracağını bilmemektedir. Dahası öğreten kişi ve kurumlar da sadece matematik öğretmeye odaklanmıştır, özel kurumlar talep edenlerin üstüne bir de parasını aldığı için kendilerine seçkin bir alan yaratabilirken kamu kurumlarının ve de elbette çalışanlarının böyle bir şansı ya da tercihi olamaz.

“Bilgi; adaleti tam ve eksiksiz inşa edememiş toplumlarda kişilerde ikna edici bir etkiye sahip değildir.” Siz emek vereceksiniz, emek vermeyenler gerek mensup oldukları sınıfsal avantajlar dolayısıyla sizi her şart ve koşulda eleyeceklerse o zaman kişide bir bıkkınlık, bilgiye olan güvensizlik ortaya çıkar. Normal şartlarda bilgiye adalet merkezli ikna edilmemiş toplumlarda okullarda ve her tür sınavlarda kopya yaygın bir araç haline gelir. Adalet mekanizması çürük olan toplumda diğer şeyler ki bunlar her ne olursa olsun yapaydır, sabun köpüğü gibidir, bilgi yüzeyseldir. Çünkü ustalık ve bilgi gerçekte bir işe yaramamakta yükselme basamakları önceden belirlenen şablona göre ilerlediğinden tabiri caiz ise ağzınla kuş tutsan da olmaz, duygusu bir topluma yerleşmişse o toplumda öğretmek, öğretebilmek işkence haline dönüşür. Dahası böyle durumlarda herkes suçu birbirine atar, bilgi verenler vermeye çalışanlar da bildiklerini unuturlar. En nihayetinde çalışmayan bir mekanizma paslanır, beyin de çalıştıkça hızlanan, durdukça ölen bir mekanizmaya benzeyen bir organ olarak insanda iyice tembelleşir ve uyku halinde ölümü bekler.

“Ücretler düşükse öğrenmek, öğretmek eziyete dönüşür:” Ücretlerin düşük olduğu, sanayileşmenin gelişmediği toplumlarda yerli sanayi küresel şirketlerce boğulduğundan, kurumlar bir şekilde yabancıların kontrolüne geçtiğinde dahi düzeltilebilir bir şeyler illa ki vardır ancak eğitim kurumlarının programlayıcısı küresel elitler olduğunda o topluma biçilen rol çapında bir şeyler yapılabilir. Bu elitler nasıl ki faydası belirsiz olan içecekleri, zehir saçan maddeleri acımadan toplumlara yedirir, içirirken onların topluma doğru bir eğitim verilmesi yönünde çabalayanları da yok edecekleri bilinmelidir. Ücretler düşükse,  bilgi gerçekte işe yaramıyorsa siz öğrenenleri nasıl güdüleyeceksiniz? Çok öğren asgari ücretle işe gireceksin demek komik bir tekliftir. En nihayetinde asgari ücret taban ücrettir ve o ücreti kazanmak için kişiler ellerinin süpürge tutmasının yeterli olduğunu düşünmektedir.

 

https://www.youtube.com/channel/UCayRgf3s4EM92eGJcxCDJSw

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..