Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '16

 
Kategori
Mizah
 

Oğuz Aral'ı kaybedeli 12 yıl olmuş.

Oğuz Aral'ı kaybedeli 12 yıl olmuş.
 

Büyük mizah yazarımızı Oğuz Aral'ı kaybedeli 12 yıl olacak iki gün sonra. 26 Temmuz 2004 de aramızdan ayrıldı yazarımız.

1936 yılında Silivri'de doğan Oğuz Aral 2004 yılı temmuzunda tatil için gittiği Bodrum Torba'da bir kalp krizi sonucunda yaşama veda etmiştir. Yaşama vedası da aynen yaşamı gibi mizah dolu olan Oğuz Aral Türk gazeteciliğine mizahi yazıları. Gırgır dergisi. eklediği mizahi kişiliklerle büyük değer katmıştır. Yarattığı bir çok mizahi kişilik arasında Avanak Avnı en meşhurudur. Yazılarını kendisine verdiği ad olan Huysuz İhtiyar diye imzalayan yazarın benim anılarımda yeri çok büyüktür.

1990 lı yıllardı. Küçük kızım Burcu Göker'in keman eğitimi için Paris'te bulunuyorduk. Ben İstanbul'daki işimden emekli olmuş dilini bile bilmediim bu ülkede, bu şehirde çocuğumla yaşam savaşı veriyordum 50 lı yaşlarda.Burcu 14 yaşında minör olduğu için Fransa Hükümeti ona oturum vermemiş yanında majör bir kişi istemişti. Ben de üzerime düşen bu görevi yapmak için emekli olmuş, eşimi, evimi ülkemde bırakıp Paris'e gelmiştim Burcu ile yaşamaya. İstanbul'da büyük bir ev ve oldukça rahat bir yaşamı bırakıp Paris Nation'da bir stüdyoda yaşamaya çalışıyordum. Yaşamaya çalışırken ilk yaptığım işlerden biri de bu ülkenin dilini öğrenmek amacıyla bir lisan dersanesine kaydolmaktı. 50 yaşından sonra tekrar öğrenci olmuştum.

İşte bu zor günlerimde tek tesellim ülkemden eşimin hergün gönderdiği gazeteler ve kitaplardı. Deli gibi okuyordum. Küçücük evimizde işim çabuk bitiyordu. Çoğu kere Burcu da evde keman çalar oluyordu. Ben de kitabımı , gazetemi alıp Nation meydanına bakan kafelerden birinde koltuklara gömülüp okumaya başlıyordum. İyi ki kafeler ülkemdeki gibi değildi. Zira ülkemde 5 dakikada bir ne içeceksin diye başınıza dikilen garsonla, sürekli yüksek sesle konuşan insanların yarattığı gürültü ile okumak imkansız olurdu kafelerde.

Sessiz, sakin, saatlerce önümde boşalan kahve fincanını almayan garsonları ile kafeler tam okumak içindi Paris'te.

İşte böyle günlerden birinde elimde gazetelerim gene kafenin yolunu tuttum. Kafe noirimi söyleyip açtım gazetemi okumaya başladım.Sanırım pazar ilavelerinden birinde Huysuz İhtiyarın yazısı vardı. Önce onu okurdum gazeteyi açınca. O gün  de önce Huysuz İhtiyarı okumaya başladım. Huysuz İhtiyar son günlerde çok kilo aldığını, tek hareket imkanının tekerlekli bilgisayar koltuğu ile buzdolabı, çalışma masası arasında gidip gelmek olduğunu ve bu kilo almanın sonucunda pantolonuna kemer takamadığını, askı ile idare ettiğini anlatıyordu. Yazısının sonuna doğru da gecelik  entarisi giyse daha rahat edeceğini sözlerine ilave ediyordu.

Anlatım o kadar güzel ve komikti ki Oğuz Aral'ın hali gözümün önünde canlandı ve başladım gülmeye. Bir kaç saat öncesine kadar kafamı kurcalayan  ülkemin, İstanbul'da bıraktığım eşimin özlemi, bu uzak diyarlarda küçük bir çocukla yaşamanın zorlukları uçmuş gitmiş ben kahkahalarla gülüyordum.

Bir süre böyle sesli sesi güldükten sonra çevreme baktım. Etraftaki masalardan bana bakıyorlardı.Sanırım kadın delirdi diyorlardı. Elimdeki gazeteyi işaret ettim.Beni anlayıp hoş gördüklerini hissettim o an. 

Paris'teki yalnız günlerimi neşeli hale getiren Oğuz Aral'ın yazılarını hiç bırakmadım. Eşim hergün gazete gönderdi ve ben devamlı okudum onun yazılarını,devamlı güldüm.

Şimdi bugün bu fani dünyaya veda edişinin 12. yılında onu ve yazılarını sevgi ile yad ediyorum.

İyi ki yaşadın Oğuz Aral ve iyi ki yazdın. Biz de seni iyi ki okuduk. Nurlar içinde uyu .

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..