Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Olması gerektiği için

Olması gerektiği için
 

Bugün

“Aslında hissetiklerim ile beklediklerim ve en önemlisi birikimlerim birleştiğinde mutlu olamıyorsan eğer bu işte bir yanlışlık vardır. ” dedim kendi kendime.. Sen baktığın pencereden aynı manzarayı görmüyorsan, Sen aynı sahneyi izlerken birlikte ağlamıyorsan, karşılaştığın komik duruma birlikte gülemiyorsan, ki en önemlisi sen kalbinle bakarken baktığın gözün içinde kimse yoksa, sen uyurken kolun boşsa, sen sarhoş olurken o ayıksa, sen alışveriş yaparken o yanında değilse, arkadaşlarınla eğlenirken oradan sıkılıyorsa, bu işte bir yanlışlık var dostum..

Bu hislerim üzerine tabiri caiz olan bir yazıyı da yazımın altına eklemek istiyorum.

Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıklarının onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan “Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?” diye bir soruyla karşılaşabilirsin. İki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, “Ama senin için şunu yaptım” derken o, “şunu yapmadın” diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.”Peki o ne yaptı” deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen.”Acılara tutunarak” yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık okadar kötü bir ley değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki. Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana. Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası. Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini…

Nazım Hikmet RAN

 
Toplam blog
: 4
: 948
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

Doğaçlama tiyatro ile uğraşıyor, basketbol oynamaya zaman ayırıyor, taksimde yürümekten keyif alıyor..