Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '14

 
Kategori
Felsefe
 

Ölüm & ölüm korkusu

Ölüm & ölüm korkusu
 

YAŞAM VE ÖLÜM


Ölüm kelimesi, insanoğlunda bir yok oluşun ismidir. Meydana gelen olay Acıdır ve kabullenmesi zordur. Çünkü fani dünyada artık canlı olarak bulunmayacaktır. Bu nedenle kelimeyi telaffuz etmekten dahi kaçınılır. Aslında ölüm anından her normal insan korkar, çünkü bu korku Allah vergisidir.

Günlük hayatın koşuşturması esnasında ölüm veya bizimde bir gün öleceğimiz hiç aklımıza gelmez veya getirmeyiz.

Budist inanışa göre yaşam ve ölüm bir bütündür ölüm yaşamın diğer bir bölümünün başlangıcıdır. Ölüm yaşamın bütün anlamını yansıtan bir aynadır

Doğum ve ölüm zıt iki kelime olmasına rağmen birlikte anılır. Ölüm doğumdan farklı bir şeydir, yok oluştur ve kabul etmesi zor bir olgudur. İnsan ölümün sevimsiz yüzünü kendi hemcinslerinde olduğu kadar doğada da gözlemlemiş, incelemiştir. Mevsimlerde, toprağın sonbaharda ölmesi İlkbaharda tekrar canlanması bu mevsimlerden oluşan bir takvim içindeki ritim’ dir.  Ne yazık ki ölüm ve yeniden diriliş bir bakıma zamanın yeniden doğuşu gibi görünse de bireysel yok oluşun geri çevrilişi değil de anonim bir olaydır. Son ana kadar yaşayan vücudun birden bire cansızlaşması ve daha kötüsü yok yoluşunu insanoğlu dikkatle izlemiştir. Bu insanoğlu için korkutucu olmuştur. Bu korkuyu yenmek için inançlar devreye girmiştir. Yok olma maddeten engellenemiyorsa, ölümün bir başka ortamda yeniden var oluşun başlangıcı olduğuna inanmak korkuyu hafifletmek çabasıdır. Ölümden sonra hayatın olduğuna inanılarak tümüyle “yok olma” korkusu bertaraf edilmeye çalışıldı. Ama insanoğlu halen ölümsüzlüğü bulmak için yoğun çaba içindedir. Bunu aramasının sebebi, var olduğu kabul edilen öbür dünyanın bir ceza yeri? olduğuna inandırılmasıdır. “ ateşlerde yanma, kazanlarda kaynama, ziftler içinde kalmak, toprak yemek “ işte din adamları dindar ve iyi insanlarında öbür dünyanın hep kötü olmadığına güzel şeylerin de olduğuna inandırmışlardır. “yeşil vadiler, soğuk su pınarları, huriler v.s”

Ölümden kaçılır mı? Veya insanoğlu ölümsüz olsaydı dünya farklı olur muydu?

Eğer ölüm denen şey olmasaydı, hayatın tadı çıkar mıydı? Hayatta mücadele edecek bir istek, hırs, arzu kalmazdı. Yaşamın bir anlamı olmazdı. Peki, böyle bir şey olmasını istemiyoruz, ölüm olması gereklidir diyoruz da neden? Neden? Ölümden bu kadar korkuyoruz. Dikkat edin sohbetler esnasında kimse ölümden bahsetmez. Kimse bir dakika sonra belki öleceğini düşünmez. Aslında doğuma hazırlanan anne ve ailesi gibi insanoğlu ölüme fikren hazırlanmalıdır. Neden ölümden bu kadar çok korkup ona tam anlamıyla bakmaktan kaçınıyoruz. Aslında içimizin derinliklerinde bir yerde ölümle yüzleşmekten sonsuza kadar kaçamayacağımızı biliyoruz.

Bu konuda Milarepa’nın sözleri şöyle; “çok korktuğumuz ve ceset dediğimiz şey bizimle birlikte yaşıyor, şimdi burada” ölümle yüzleşmeyi daha çok erteleyip, onu anlamaktan daha çok kaçındıkça, korku ve güvensizlik hislerimiz de o derece büyüyerek bizi taciz edecektir. Bu korkudan daha çok kaçmayı denedikçe, o daha çok canavarlaşacaktır.

Bu nedenle ölümlü insanlar olarak ölümün yeni bir doğuş olduğunu bilerek ölümden korkmamalıyız.  Acaba bu korku yeniden doğuş dediğimiz yerin bilinmezliğimi bizi korkutan. Hani yabancı bir ülkeye evsiz, parasız, dil bilmeden, işsiz, pasaportsuz bizi bıraksalar nasıl kendimizi güvensiz hissedip korkarsak öbür dünyada da yabancı olarak kendimizi güvensiz hissedip korkuyoruz. Günlük yaşamın mücadelesi, tadı, zevki, ölümü düşünmeye engel oluyor değil mi?  Ölüm ötesi yaşamdan korku, tamamen bilinmezlikten ve bilgisizlikten kaynaklanmaktadır.

Ölüm büyük bir bilinmezlik ama onun hakkında iki şey söylenebilir;

1)    Öleceğimiz tamamen kesin.

2)    Ama ne zaman nasıl ve nerede öleceğimiz belirsiz.

Demek ki emin olduğumuz tek şey ölüm saatimizin belirsizliği, bu ölüm saatinin belirsizliğini ölümle açıkça yüzleşmemizi ertelemek için mazeret olarak kullanıyoruz.

Dünyada ölümün bizi bulamayacağı hiçbir yer yoktur.

Erhan Sirekin   19.10.2014 

 
Toplam blog
: 55
: 4108
Kayıt tarihi
: 27.06.08
 
 

Genç emeklilerden olup, hayat denen tiyatro içinde rol alan bir oyuncu gibi yaşamın kıymetini bil..