Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '14

 
Kategori
Felsefe
 

Doğruluk zaten vardı, iyiliği biz icat ettik; aslolan doğruluktur, iyilik gerekli değildir

Doğruluk zaten vardı, iyiliği biz icat ettik; aslolan doğruluktur, iyilik gerekli değildir
 

Hani yani bazen ölçülebiliyor ama doğruluğun da ölçüsü var sayılamaz, sanki biraz kişiye göre değişiyor. Belki de kişiye göre değişen doğrular değil doğrularla ilgili yargılar, yorumlar, bakış açıları…

Hayata dünyaya şöyle bir bakıyorum derinlemesine düşününce olumsuzlukların, kötülüklerin nedeninin doğrular olmadığını görüyorum. Gerçi doğruların bize uymaması nedeniyle olumsuzluk yaşıyoruz (yanardağı doğru ama zarar veriyor örneğin) ama bunu önlemek, önlemini almak mümkün. Yanardağ ben yakarım, öldürürüm diyor. Biz insanların bulduğu davranışlar ise muğlâk, nasıl sonuçlanacağı belli değil; yön değiştiriyor, başka şekilde sonuçlanabiliyor, iyiyken kötü olabiliyor falan. Bunlara karşı yine kendimiz yarattığımız tedbirlerle karşı koymaya çalışıyoruz ama kendimiz yarattığımız için tedbirler de sorunlu. Yanardağın yapabilirsen teknolojik bazı şeylerle zararını belki önleyebilirsin. İşte bu teknolojik dediğimiz şeyler yanardağın zararlarını giderirken mesela yeni bir yanardağ yaratmıyor. Ama kendi icat ettiğimiz tedbirler (kişisel, toplumsal, duygusal vs) öyle değil; katili engellemek için bazen öldürmen gerekiyor; savaşı durdurman için savaşman ve sen savaşı önlemek için savaştığın zaman da birileri ölüyor.

İşte iyilik de bizim yarattığımız bir davranış şekli; yeni doğan çocukta bile yok, biz öğretiyoruz. İyilik “Daha iyi olsun, gerçekte böyle ama şöyle olsun, isteğimize göre olsun” amacıyla icat edilmiş insanlık öğretisi. İlk insanlarda da belki yoktu; ağlayan çocuğa üzülmüyorlardı belki. Yavrularını sırtlarında taşımaları iyilik değil ki doğru davranış(doğruluk)  kendi içlerinden çıktı, kendilerine ait; kendi kol bacakları gibi, insan iyiliğin ne olduğunu bilmese bile kendi uzvunu kesip atabilir mi?

Dünyaya ve insanlığa şekil verme düşüncesi iyiliği doğurdu. Bunun da kaynağı bilgi. Hiçbir şey bilmeyen insan iyiliği de bilmez. Doğruluğu (doğruyu yanlışı) da bilmez, haklısınız. Yani bilgi olacak ama fonksiyonunu doğruyla sınırlandıracağız, iyilik, iyilik öğretisi olmayacak. Dünyanın aptalları insandan Tanrı yaratmaya çalıştılar; sonunda şeytana ulaştılar; çünkü malzemeleri iyilikti.

Bir çocuğa, ateş yakar, dediğinizde sadece ateşin yaktığını bilir. Aslında ateşle ilgili bu bilgi yeterlidir. Bir insanın ateşin yaktığını bilmesi yeterlidir. Tabii ki türevleri yani ısı vermesi, pişirmesi vs bu bilgiye ilave olarak öğrenilecektir. Bu bilgiyi kendi dışına çıkardığınız, başka bilgilerle niyet ve istekleriniz doğrultusunda bir araya getirdiğiniz zaman işte kötülük denilen burada ortaya çıkar. Ateş yakar fakat siz önlemini alıp yanmaya bilirsiniz. Ama ulaşamadığınız (daha doğrusu şeytani fikirlerle çaba sarf edip ulaşmak yerine beleşe konmak için ulaşmadığınız) isteklerinizi burada örneğini verdiğimiz ateşle yan yana getirdiğinizde ateşin yanması değil artık amaçlarımız doğrultusunda yakması söz konusu olur. Evi benim olsun dediğimiz adamın kıskançlıktan evini, sahip olmak istediğimiz arazinin ormanını yakar.

İşte iyilik de bilginin bu şekilde bir kullanımıdır. Ama ne var bilgiyi sözde doğru olduğunu düşündüğümüz şekilde kullanırız ve adına “iyilik” deriz. Yani biz ateşle ormanı yakmayız (kötülük) ekmekle karın doyururuz(iyilik) İyilik de kötülük de aynı davranıştır aslında. Birisinde bilgiyi yine amaçlarımızı gerçekleştirmek için olumlu kullanırız (ekmek veririz) diğerinde bilgiyi olumsuz kullanır ekmek çalarız. Oysa ekmekle ilgili esas bilgi onun karın doyuruyor olmasıdır. Buradaki çalma (kötülük), verme (iyilik) bizim aslında bize yeterli olan saf bilgiye (ekmeğin karın doyurması bilgisine) bizim eklediğimiz tamamen gereksiz “iyilik- kötülük” formasyonudur.

Dünyanın bugünkü duruma gelmesinde doğruluğun hiçbir suçu yoktur, tek suçlu bizim icat ettiğimiz iyilik –kötülük formasyonudur. İyilik lanet bir şeydir, yanlış kişinin elinde her zaman kötülüğe dönüşebilir; çünkü isteklerimiz doğrultusunda değiştirilip kullanılması mümkündür. Bugünkü görünüşe göre iyiliği Tanrı doğruluğu ise bilim simgeliyor gibi. İnsanlar istekleri doğrultusunda Tanrıyı mı (ve de dinleri mi) yarattılar yoksa tersi mi oldu belli değil. Ama sanki Tanrı ve iyilikler açısından bakıldığında iki kere ikinin dört etmesinin önemi yok gibi. İnsan belirlenmiş adına iyilik denen klişe kalıplara göre hareket etsin yeter. Oturduğu evin dörde dört olması önemli değil, bir evi olsun yeter anlamında sanki. Oysa yaşadığımız hayatta görüyoruz ki bilim (ve bilimsel düşünce) tarafından belirlenen doğruluk ölçülerinin dışına çıkıldığında sorunlar oluşuyor.

İyilik bir şeyin olması gereken durumunu ortaya koymaz nasıl istiyorsak öyle olmasını savunur. Yani iyiliğin literatürü budur. İyi ama benim isteğime kalırsa icabında IŞİD gibi kelle kesmek isterim. Bu nedenle iyilik sakat bir öğretidir. Tabi biz bu öğretiyi iyilik gibi görünmesi için (altında isteklerimiz gizli olarak) Tanrısal, töresel, ahlaki, erdemsel bir takım kalıplara sokmuşuz. Ve böylece insanın canavar isteklerini sözde kontrol edeceğiz. Atıyorum “namusuna sahip ol” demişiz. Cinsellik bir dürtü nasıl sahip olacağız. Görüyoruz işte nasıl sahip olduğumuzu; Tanrı’ya rağmen insanlar birbirini yiyor. Demek ki iyilik formasyonuyla olmaz bu iş. Doğruluk ne diyor? Cinsellik kısıtlanamaz. Peki, kısıtlamayanlarda noluyor?  Örneğin bizde her yıl binlerce kadın bu nedenle öldürülüyor. Cinselliğin kısıtlanmadığı dünyanın herhangi bir yerinde böyle bir şey var mı?

Din de iyilik formasyonu. Bir şeyin iyilik formasyonu olması ne demek? Karşılığında kötülük mümkün demek. Bilimsel doğrulara razı olduğunuz zaman sorunların azaldığını göreceksiniz. Siz bilimsel doğrulara göre yaşıyorsunuz ve babanızın tarlası üç kardeş arasında paylaştırıldı. Hakkınızdan fazlasını ister misiniz? Hakkınızdan fazlasını isteme haliniz iyilik öğretisine göre yetiştirildiğiniz için oluyor.

İyilikte sorun var, dünyadaki bütün kötülüklerin nedeni bu olabilir. Arjantin dağlarında yuvarlanma ihtimali olan bir kaya belki hala yuvarlanmamıştır ki yuvarlansa bile insan aklıyla zararı önlenir. İyilik-kötülük formasyonu gereği bu doğrultuda eğitim almış biri düşmanlarını yok etmek için o kayayı yuvarlamak istediğinde durum değişir. İnsan aklı devreye girdiği için böyle olur sanılıyor. Bilim (doğruluk formasyonu) niyetlere bakmaz, insanın içine bakmaz. Doğrularını bunlara göre belirlemez ve sizin içinizde kötü niyet oluşsa bile doğruluk formasyonunda karşılığını bulamazsınız. Ama örneğin tekkenin arka tarafında dervişi kesebilirsiniz. Çünkü bilimin önleyici tedbiri teknoloji(doğruluk formasyonu) tekkenin önleyici tedbiri ise iyi niyettir (iyilik formasyonu)

Uzun uzun yazıp insanları sıkmak istemiyoruz. Bu konuda daha çok yazılarımız olacak. Kerim Korkut’un Türkiye’ye getirmek istediği düzen sadece bir düzen değil evrensel bir yaşam şeklidir.

 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..