Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '12

 
Kategori
Deneme
 

Ölümün düşündürdükleri

Ölümün düşündürdükleri
 

 'Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ?'

 Kaybedenler kulübü'nün hafızalara kazınan repliklerinden..Ancak öyle basit bir cümle değil, belki de uzun uzun düşünmemiz, hayat felsefemiz haline getirmemiz gereken bir bakış açısı..

Ekrem Bora'nın ölümü..Hayranları çok üzüldü şüphesiz. Ki Türk sinemasının en önemli yüzlerindendi. Cenazesine gösterilen ilgi de büyüktü. Fakat bir haber dikkatimi çekti. Kıvanç Tatlıtuğ ve Songül Öden'in (Gümüş dizisi sırasında Bora'nın bazı açıklamalarından dolayı araları bozukmuş) kırgınlıklarını unutup taziyeye gittiği haberi..Keşke biraz erken davransalar ve ölmeden önce son bulsaydı dargınlıkları..

Diğer bir acı haber Mehmet Haberal'ın annesini kaybetmesiydi. Haberal Ergenekon davası kapsamında tutuklu olduğu için uzun aradan sonra sadece cenazesine gidebildi annesinin. Kimileri cenaze sırasında yüzleri gülen CHP'lileri eleştirdi, kimileri Haberal için -annesinden helallik istemesi adına- yasa çıkarılmamasına tepki gösterdi. Ak parti yasanın CHP yüzünden yetişmediğinden bahsetti vs vs Sonuç olarak yine siyaset konuşuldu, bir cenaze üzerinden..

Son olarak Meral Okay..Okay'ın ölümü diğer ikisine göre daha farklı tepkilere yol açtı. Kamuoyu genel olarak üzüntüsünü ifade ederken, 'o kadın' ve 'fırına mı gidecek' tarzındaki yakıştırmalar tepki çekti. Öldükten sonra yakılmak istemesi de epey konuşuldu.

Oysa cenaze namazı yoğun kalabık tarafından kılınmasa da her gün bir çok insan hayata gözlerini yumuyor ve bir süre sonra da unutuluyor. Ancak insanlara da mesaj veriyor.

En önemli mesaj, ölüm 'eşit' bir olgu. Belki kimileri sıcak yatağında ölüyor, kimileri sokakta ama kimse kaçamıyor. Tüm insanların ortak kaderi.

Bir başka nokta özellikle kültürümüzde yer alan, ölünün arkasından kötü konuşmama durumu. Malesef bu da yitip giden değerlerimizden. Cevap verme şansına sahip olmayan herkesin arkasından konuşabiliyoruz, belki de yaşarken yüzüne söyleyemediklerimizi de söyleyip rahatlıyoruz..

Yine cenazeler ne kadar kalabalık olursa olsun çoğu insan yalnız ölüyör. Özellikle eski ünlülerin genelde evde tek başlarınayken ölmeleri yada hayatlarının son zamanlarını bakım evlerinde geçirmeleri bunun en önemli kanıtı. Oysa ki ölmüş bir insanın cenazesinin kalabalık olmasına değil, hayattayken yanında olacak insanlara ihtiyacı var.

Ölülerin arkasından, onların üzerinden yapılan çıkar kavgaları da başka bir olay. Atatürk üzerinden çok yapılıyor bu. Son zamanlarda Necmettin Erbakan'ın çocuklarının miras kavgasına düşmesi de yine bu açıdan çok üzüntü verici. Ölen gidiyor, onu hatırlayan yok.

Bence en önemlisi ölüm bizi kendimize getiriyor. Kaçınılmaz sonu hatırlatıyor. Kimseyi üzme, kimseyle kavga etme, fazla zamanın yok onu da boşa harcama diyor adeta. Yapmak istediğin ne varsa bir an önce yap diyor. Bir yandan da yaptığın her şeyin hesabını vereceğini hatırlatıyor. Bu manasıyla en büyük yaptırım gücünden daha etkili.

Kısaca ölüm dünyanın tek gerçeği. Doğdumuzda kulağımıza ezan okunuyor ve ardından öldüğümüzde namazımız kılınıyor; İşte hayat bu kadar kısa.

 

"Ben ölünce bir elimi tabutumun dışına atın . İnsanlar qörsünler ki padişah bu dünyadan eli boş qitti." {Kanuni Sultan Süleyman}

 

"Her nefis ölümü tadacaktır. Sonra ancak bize döndürüleceksiniz" (el-Ankebût 29/57)

 

"Herkes ayrılıktan bahsetti bense vuslattan" (mevlana)

 

 
Toplam blog
: 65
: 1328
Kayıt tarihi
: 21.08.11
 
 

21 yaşındayım İst. Üniv siyaset bil. ve ulus. ilişkiler 4. sınıf öğrencisiyim... Olaylara eleştir..