Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '08

 
Kategori
Deneme
 

Önce insandım oysa.

Önce insandım oysa.
 

1961 doğumluyum belki de 1965...Ellerim titrer benim. Sigara da çok içerim. İçimdeki derin sancı nedendir bilmiyorum?

Kendimi tanıtmam istendi.
Ben de tanıttım işte.
En çok dikkatlerini çeken şey, ellerimin titremesini neden hemen belirttiğim oldu.

Halbuki içimdeki derin sancıdan da bahsetmiştim ki.
Umurlarında bile olmadı. Yaşlısın ama işimize yarayacaksın...işe alındın dediler.
Sevindim onca zaman sonra işe yarayacaktım.
Erken emekli oldum ben. Çalışamaz demişlerdi.
Ellerim titriyordu ya ondan işte.
Böyle ince bir işte çalışamazsın dediklerinde daha 32 yaşındaydım. 2008 eksi1961 (belki de 1965)...47.

Kırkyedi yaşındayım.

15 seneden beri pek işe yaramıyorum.
Yok evlenmedim de. İşsizim ya. Pardon aslında emekliyim, erken emekli...ama şimdi işim var artık.

“Tam aradığımız adam” dediklerinde dünyalar benim oldu vallahi.

Ne iş yapacağımı tam anlatmadılar...ama yok yok yasa dışı bir iş değilmiş. Öyle dediler ben de inandım.

Kobay olarak kullanılacaksın dediler. Sevindim yine. “Ne güzel insanlık yararına demek...harika!” dedim içimden.

Hadi soyun giy şunları üzerine dediler.

“Keşke biraz daha kibar olsalar ne olurdu” dedim...içimden tabii. Dışımdan söyler miyim hiç?...Sonra işimden olayım...yok öyle yağma.

Giydim tulumu hemen. Kırmızı renkli ciyak mı ciyak...Adeta ben buradayım diye bağrıyorum giyince...neyse önemli değil.

Sonra geldik bir uçurumun kenarına...elime tutuşturdular bir saat, “tak koluna” dediler.

Taktım hemen. Söz dinlerim ben.

Tamam atla dediler...Baktım aşağısı deniz, atlayınca belli ki denize düşeceğim.
Canım belki azcık yanar.

“Canım yanar mı?” diye sordum.
“Diyelim ki yandı ne olacak?” diyerek kibarca terslediler.

Hakkaten ha...ne olacaktı ki? Bugüne kadar zaten yanmadı mı?
“Bir şey soracağım...nedir bu yaptığımız? neden atlıyorum ben buradan?”dedim hafiften tırsarak.

“Saatin sağlamlığını deniyoruz...hadi bakalım” dediler. Saati öylecene atsaydınız olmaz mıydı ki? diyemedim...sonra atarlar. Yok yok saati değil...beni işten atarlar...o bakımdan yani.

Baktılar benim atlayacağım yok. İttiler arkamdan hafif sertçe.
Düşerken nasıl da hafifledim anlatamam...ama havadayken içim öyle heyecanlandı ki...böyle karnım sanki göğsüme çıkar gibi bir his oldu...çığlık atacaktım... kızarlar diye atamadım...onun yerine sessizce düştüm....düştüm...düştüm.

Şimdiler de duyuyorum diyorlar ki... “O işçi olabilir ama asla kol saati deneme kobayı olamaz...”.

Halbuki işçiden de önce insandım...önce insandım, bilmem anlatabiliyor muyum?

 
Toplam blog
: 237
: 1302
Kayıt tarihi
: 06.08.07
 
 

Biyolojinin son yıllarda, özellikle son 10 yılda içeriğinin yoğun bir şekilde moleküler düzeye inmes..