Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '09

 
Kategori
Sivil Toplum
 

Onların krizi Bizim krizimiz -2-

"Başkaları için kriz olan sorunlar aslında Türkiye' nin rutin gerçeğiydi. O nedenle başkalarının krizi bittiğinde bizim rutinimiz olan yapı değişmeyecek. " Bu alıntı 16 ocak 2009 tarihli yazımdan yapılmıştır. Bunu anımsatmamın nedeni Türkiye' nin ilk üç ayda krizin kaynağı ülke olan ABD' den yaklaşık 4 kat daha fazla küçülmesinin görsel ve yazılı medyada çokça yer almasıdır. Türkiye' nin krizi her ülkeden daha fazla hissetmesi çok yadırganacak bir olay değildir. Ayrıca en vahim konu da değildir. Bir kez daha vurgulamak isterim ki krizler nihayette bir çözülme ve tekil olaydır ve bir şekilde uzun veya kısa vadede biter. Ne kadar uzun sürse, bitişi bir insan hayatına rahatlıkla sığar. Bu nedenle kriz dediğiniz olay diğer tüm istisnalar gibi çok üzülünecek veya çok sevinilecek bir kavram değildir. Asıl üzülünmesi veya sevinilmesi gereken olaylar bir olgunun istisnai olmaktan çıkıp sıradanlaşması, rutin devam etmesi ve/veya rutin tekrarlamasıdır. Çok ilgisiz gibi bir örnek vereyim. İspanya futbol takımının ABD futbol takımına yenilmesi bir İspanyol açısından çok üzünülecek bir olay değildir. Bir gram istatistik, olasılık hesabı bilgisi olan herkes bilir ki her takım bir gün bir şekilde yenilir. Ama ABD' nin İspanya' yı yenmesi bir ABD vatandaşı için çok sevinilecek bir olaydır, çünkü ABD açısından o zayıf olasılığı gerçekleştirmişlerdir. Bugün itibariyle İspanya futbolda rutin olarak başarılıdır, istisnai olarak yenilir. İşte iyi olan budur. Ekonomiye dönelim, Türkiye ekonomisi (bundan öte her alanda yaşam kalitesi ) rutin olarak kötüdür. Zaten rutin olumsuzluğa sahip bir ülkede krizin patlaması geçici dönemli olarak acının biraz artmasıdır sadece. Bu nedenle Türkiye' nin asıl odaklanması gereken nokta iktisadi ve sosyal hayatın kalitesinin, genelde nasıl yükseltilip bu yüksek düzeyde sürdürülebileceğidir. Salt krizden bir şekilde çıkılmış olmasına yoğunlaşmak gerçek çözümü getirmez.

Yineliyorum örneğin Norveç bildiğim kadarı ile AB üyesi değildir. Bence çok büyük çoğunluk say deseniz dünya çapında 50 Norveç firması / markası sayamaz. Ama 5 dakika içinde dünya çapında 100 tane Türk firması / markası sayılır. Ama Norveç tüm dünyada yaşam için 1. tercih edilen ülkedir. Norveç/Türkiye örneği Avrupa' da bir çok ülkeye uyarlanabilir. İşte tam da sorun / ikilem buradadır. Türkiye dünya çapında firmalara ve/veya o firmaların Türkiye yatırımlarına/ortaklıklarına ev sahipliği yapmaktadır. Görünürde otomotivden, uçak sanayine uzanan bir teknoloji portföyüne sahiptir. Kültürel ve doğal yer altı yer üstü kaynakları konusunda uğradığı tüm tahribata rağmen gerçekten sayılı turizm potansiyelli ülkelerden biridir. Ama Türkiye Norveç olamamıştır / OLAMAYACAKTIR.

İşte sayın okurlar bunun nedeni benim, sizsiniz. Bizden çıkabilecek iktisadi, sosyal, teknolojik ve dahi her ne derseniz diyin, fikirler ve bu fikirlere dair oluşumlar (siyasi ve/veya diğer STK' lar, medya, ticari oluşumlar vb vb) ancak bu kadar olurlar geçmişi, bugünü ve geleceği ile. İşte bu kadar olan bir toplumsal yapının elde edebileceği maksimum sonuç da yaşadığımız ortamdır. Bu nedenle krizi değil, aslında rutinimiz olan yaşam kalitemizi dert edip hangi çözümleri, hangi projelerle hangi zaman diliminde değiştirebiliriz kavramına yoğunlaşmalıyız.

Medyada okuduklarınız eğer bir ülkenin hiç de (her bakış açısı ile üstelikde) samimi olmayan gündemini oluşturuyor ise -ki oluşturuyor- o zaman durum gerçekten vahimdir.
 
Toplam blog
: 226
: 558
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

15 Nisan 1959 İstanbul doğumluyum. Marmara üniversitesi siyasal bilimler fakültesi mezunuyum. Ancak ..