Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '07

 
Kategori
Tarih
 

Onu anlayabiliyor muyuz?

Onu anlayabiliyor muyuz?
 

Atatürkçüyüm demekle Atatürkçü olunmaz!

Onun adı Mustafa. Sonradan çalışkanlığı ile okulda hocaların dikkatini çekmiş özelikle matematik hocasının da adının Mustafa olmasından ötürü hocasından Kemal adını almıştır. Harp Okulundan mezun olduktan sonra ordunun değişik kademelerinde görev almış o dönemlerde 1914 yılında patlayan 1. Dünya Savası sebebiyle Çanakkale muharebelerine katılmış İngiltere donanmasına Çanakkale’den geçit vermeyerek destan yazmıştır. Daha sonra İttifak Kuvvetlerin Anadolu’yu kuşatmaları sonucu ülkeyi kurtarma adına 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmış, arkadan Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri derken 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelmiş. 23 Nisan 1920’de de Ankara’ya gelen milletvekilleri ile birlikte TBMM’ni açmıştır. İnönü, Kütahya, Sakarya muharebelerinde Yunanlılara karşı direnmiş sonrasında da Afyon Kocatepe sırtlarında verdiği taarruz’la Yunan ordusunu püskürtmüş 9 Eylül 1922 tarihi’nde bilindiği gibi İzmir’e girerek Yunanlıları denize döküp istiklalini ilan etmiştir. Arkasından da Hilafeti kaldırmış. 29 ekim 1923’te de cumhuriyeti ilan etmiştir.

Cumhuriyet’in ilanından sonra da ülkesini kalkındırmak için çalıştı. Kolay değildi onun için. Bir enkaz almıştı. Ülke de para pul yoktu. Geri kalmışlılık vardı. Okuma yazma oranı çok düşüktü ve nihayetinde de ülkenin her tarafı cahildi. Bu ülkeyi daha ileri götürmek için hiç vakit kaybetmeden çalışmak gerekiyordu. Yapılaması gerekenler tek tek yapılacaktı. Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı olmamalıydı. Babadan oğla geçen bir padişahlıkla yönetilen koca İmparatorluk yönetilememiş sonunda küçüle küçüle yıkılmıştı. Zorluklarla kazanılan İstiklal Savaşı’ndan sonra bir şeyler yapmak gerekiyordu ülke adına. Karanlıktan kurtulmak için aydınlık gerekiyordu. Pekiyi o aydınlık nereden gelecekti. İşte o aydınlık Atatürk’ün mavi renkli gözlerinde mevcuttu. Bakışları ile o mavi gözleri bir ampul gibi çevresine ışık saçıyordu sanki.

İşte o adam sabahlara kadar çalışır bazen de çalışma masasın üstünde uyur kalırdı ve nihayetinde 10 Kasım 1938’de, Allah’ın her kulu gibi o da ‘’Türk halkını’’ yasa boğarak bu dünyadan göçüp gitti. Giderken de bize emanet ettiği ''Cumhuriyet’i'' bıraktı. Yalnız ''Cumhuriyet’i'' değil daha başka değerler de bırakmış oldu. Bu değerlerin basında ''Laiklik'' gelmektedir. Bu olgu kısaca ‘’Din işleri ile Devlet işlerini birbirinden ayrılmasıdır’’ diye tanımlanabilir. Yıkılan Osmanlı İmparatorluğun hegemonyasında İslamiyet ön plandaydı. Padişahlar halkı düşünmez, hep kendilerini düşünürler, günlerini gün ederler, memleketin meseleleri ile uğraşmazlardı. Genelde hilafetin kuralları geçerliydi. İşte Atatürk hayatta iken bu izleri sildi.

Atatürk’ün ölümünden sonra bize bıraktığı emaneti bugünlere kadar taşıdık ama bugünlerde bazı kesim Atatürkçüyüz diye ortaya çıkmaktadırlar. Atatürkçüyüm demekle, Atatürkçü mü olunuyor acaba?

Size sorayım! Biz onun için ne yaptık?

Hiçbir şey! O bizler için gecesini gündüzünü kattı rahat bir hayat sürelim diye. Ölümünden bu yana geçen 69 yıla aşkın zamanda cumhuriyeti koruma adına bizler ne yapmamışız ki meydanları dolduruyoruz. Cumhuriyeti korumak, aklımıza şimdi geliyor! Şimdiye kadar nerelerdesiniz?

Atatürkçülük bu değildir.

Atatürkçülük bilimle, icatla uğraşmak demektir.

Hangi bilim adamımız insanlığa hizmet olarak ne icat etti?

Atatürkçülük çalışmak üretmek demektir.

Yeteri kadar üretebiliyor muyuz?

Atatürkçülük okumak, öğrenmek, öğretmek demektir.

Okumayı seven bir toplum muyuz ki öğrenip, öğretelim?

Atatürkçülük tarihini öğrenmek demektir.

Bizler Tarihimizi biliyor muyuz?

Atatürkçülük vatanını sevmek, vatanının kalkınabilmesi için her şeyi ile çalışmak demektir.

Yüzde kaçımız bu vatanı seviyor, vatanımızı kalkındırabilmek için çalışıyoruz.

Atatürkçülük aydınlığa çıkan yol demektir.

Onun çizdiği yoldan yürüyebiliyor muyuz?

Atatürkçülük memleketini, diğer memleketlere karşı kendimizi en iyi şekilde tanıtmak demektir.

Dünya bizi yeteri kadar tanıyor mu acaba?

Atatürkçülük demek onu anlamak, onun fikir ve düşüncelerine sahip çıkmak demektir.

Acaba bizler Atatürk için ne işler yapmışız ve yine Atatürk için onu anlayabilmiş onun fikir ve düşüncelerine sahip olabilmişmişiz?

Atatürkçülük demek, dinsizlik de demek değildir.

Yoksa, camiler açık olmaz, ibadet yapılmazdı! Yapılır mıydı?

Meydanlara doldurmakla, kendimizi sözde ona Atatürkçüyüz demek, Cumhuriyetin değerlerini sahip çıkmak bu şekilde olmaz!

Belki sesimizi duyurmak adına meydanları dolduralım ama Atatürk’ün ‘’Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.’’ deyisine biraz kulak verelim ne dersiniz. Onun ne yapmak istediğini anlamak için. O zaman belki onun bıraktığı değerleri bu şekilde sonsuza kadar koruyabililiriz.

Saygılar.

Ahmet Üstündağ 4 Mayıs 2007

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..