Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '13

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Ortak Ataların benzer çocukları

Ortak Ataların benzer çocukları
 

Elimi uzatsam dokunacak gibi ama sınırlar bölmüş bir kere. Hikayenin hüzünlü kısmı kuşaktan kuşağa bizlere anlatıldı durdu ama mutlu anları, ortak paylaşımları bizi bugünlere getirdi. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaklaşık 400 yıl iç içe beraber yaşamış; sadece dinleri farklı, hüzünleri-sevinçleri ortak olan milletleriz. Dede Midilli, babaanne Selanik göçmeni olunca insan merak ediyor, hepimiz birdik iki olduk, farklı mıyız aynı mıyız? Arada bir akıllarında kalan Rumca-Yunanca karışık kelimeler ağızlarından çıktığında çok hoşumuza gider, anıları dinlemeye doyamazdık.

Bir bütünken parçalara ayrılan bir kültürün mirasçılarıyız aslında. O kadar eskiye dayanır ki, Homeros ile Dede Korkut hikayelerinde bile mekan ve zaman için anlatılanlar arasında büyük benzerlikler bulunur. Cumhuriyetten beri süregelen cacık mı caciki mi tartışmaları süredursun, ortak bir kültürün torunlarıyız biz. Çeşitli şekillerde iç içe geçen bu iki toplum arasında, doğuştan gelen bir empati ve anlayış var. Benzerlikler çok, ağız tadı aynı; İmambayıldı, fasulye, bamya, dolma, sarma bunlardan sadece bazıları. Kadayıf, lokum, helva gibi tatlılar da, her iki ülkede var olan aynı lezzetler. Çalgı çengiye karşı kayıtsız duramayışımız, dans ve eğlence arzumuz ise bizi ele veriyor. Dans etmeye, eğlenmeye, kalabalık gruplar eşliğinde vakit geçirmeye olan düşkünlüğe gelince, Melek ya da Angeliki birbirinden farklı değil. Özellikle kıyı bölgelerinin insanıysanız o sıcakkanlılığı, deniz sevgisini yani kendinizden bir parçayı bulabilirsiniz. Tamam, ne zaman Yunan masasına otursam, yok bizim mezelerin tadı bir başka canım deyip kendimizi daha üst bir konuma koyuyor olabilirim ama musakkayı, dolmayı orada da buluyorsak, afiyetle yiyorsak Türk-Yunan kültürünün benzerliğini nasıl inkar edebiliriz? Özellikle mahalle bakkallarını, küçük dükkanlarını görüp, kahvelerdeki dedelerin yüksek sesle konuşmasını, tavla oynamasını izlerken, insan kendini mahallesinin sokaklarında dolaşıyormuş gibi hissediyor. Pazarlık yapmadaki ustalığımız da başka bir benzerlik. Tamam, onlar Türk kahvesinin kendilerine ait olduğunu savunup Yunan kahvesi diyebilirler, bırakalım o kadar kusur da olsun. Bir de senelerdir devam eden uzo mu rakı mı tartışmamız var ki daha çok su kaldırır. Uzo ile rakı arasında içim açısından, sofra adabı açısından benzerlikler olsa da, rakının çok daha sert bir içki olduğu aşikar. Yunan adalarında arkadaşlarınızla dolmanızı, zeytinyağlılarınızı yerken canınız rakı çekerse, masada açılan uzo da nefsinizi köreltip, ağzınızı tatlandırır. Uzo ve rakı bahane, sevdiklerinizle bir masanın etrafında toplanıp sohbet etmek, kahkahalarla bulunduğunuz mekanı neşelendirmek şahanedir. Bir Türk de bir Yunan da bunu çok iyi yapar.

Yunanca ve Türkçe'ye baktığımızda, kültürel benzerliklerimiz kelimelerin kullanımıyla da güçleniyor. Bizdeki “kasap” onlar da “kasapi”, “tavla” “tavli”, “adet” “adeti”, “bakkal” “bakkalis”... Dillerimizdeki bu benzerliğe verilecek örnekler sürer gider, nitekim yaklaşık 13000 kelime her iki dilde de birbirine çok yakın anlamlarda kullanılıyor. Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Tarih ortak olunca, yaşanmışlıklar ortak olunca, yüzyıllar boyu yan yana, yüz yüze yaşanmışlık olunca, farklılıklardan çok benzerlikler bizi yakınlaştırıyor, ortak paydada buluşturuyor. Evet, bizim hiçbir zaman siestamız, öğlen uykusu için molamız olmadı, olamadı ama o kadar kusur da olsun artık değil mi?

Yunanistan hakkında ilginizi çekebileceğini düşündüğüm diğer yazım için tıklayın!

 
Toplam blog
: 67
: 2743
Kayıt tarihi
: 15.04.13
 
 

Jabiroo ismi bir tür Güney Amerika leyleğinden esinlenerek bulunmuştur. Jabiroo özel seyahat haya..