Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Eylül '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Ötanazi (öleyim) ve intihar üzerine

Ötanazi'nin altında yatan ikilem şu olabilir:  

Tedavi edilemeyecek ve adına yaşam denemeyecek bir durumda olan bir kimse için ölüm bir hak mıdır?  

Burada tabi, hastanın rızası, ya da hasta yakınının, hekimlerin, filan gibi, çeşiti kombinasyonlar kurulabilir, ama bunlar ana soruyu etkilemez.  

Çünkü ana soruya cevap verilirse, bu farklı durumlara göre modifiye edilir.  

Ve öyle geliyor ki, ötanazi meselesi intihar ile de ilgili bir konudur.  

Örneğin, bir insanın intihar etme hakkının olduğuna inanmayan biri, ötanazi hakkının olmadığını da kabul edebilir.  

Ötanazideki ikilem a) acıya katlanarak umudun peşinden mi gidelim, yoksa b) umudu bırakıp acıdan mı kurtulalım olabilir.  

Burada şöyle bir risk var: Umut yok denerek alınmış bir ölüm kararı bir risktir. Çünkü bu karar doğru ve gerçekçi olmayabilir. Ancak umutun belirsizliği, doğru ve gerçekçi olarak umudun olmadığı bir durumda acının sürmesine neden olur.  

Buradaki kritik nokta umut meselesidir.  

Bu umudu belirlerken neye bağlı kalacağız? Allaha kalırsak, umut hiç bitmez. Bilime bakarsak, bilim bir şeyler söyler. Örneğin, beyin ölümü gerçekleşmişse, geri dönüş olmaz denir.  

Burada ötanazi kararı alacak hasta ya da hasta yakını ya da doktor, buna karar verecek. Bilim, adına uygun olarak mutlakçı değildir. Umut yok derken, aslında bilebildiği kadarıyla umut yok dediğini bilir. Bu bilgi, doktorların kişisel hatalarının dışında o kadar da güçsüz değildir, ama yine de mutlak değildir. Bu nedenle, hasta için bir umut hep vardır. Nitekim, tıp tarihi, hiç umudun olmadığı söylendiği halde sayısız geri dönüş vakasına sahiptir.  

Burada bana kalırsa, analitik olarak, gerçekçi umut ile gerçekdışı umut arasında bir denge noktası olması gerektiğidir. Bu nokta yine bilimin dediği bir nokta olmalıdır. Ancak, hasta acıya, ya da bilinçsizse, hasta yakını maliyete ve ıstıraba mukavemet göstermek istiyorsa, ötanaziye karşı gelmek hakkıdır. Ancak makul ve bilimsel nedenlerle bir hastanın ya da hasta yakınının ötanazi istemesi, bir suç değildir. Ancak, ötanazi uygulaması çok katı prosedürlere bağlanması gerekir. Yani, umudun bittiği kesinkes anlaşılmalıdır.  

İntihar ise bilinçli ve keyfi bir ötanazidir. Bir tür yani. Bedensel nedenlerle hayatına son vermeyi bir hak olarak tanıdığımızda, bilinçsel ve de ruhsal nedenlerle de bir insanın hayatına son vermesini bir hak olarak görmemiz gerekir.  

Örneğin, bir insan belli bir yaşa gelmişse, Erdal İnönü'nün dediği gibi, ölüm fikri inanılmaz korkunç olsa da, insan yaşlanınca ölmeyi daha makul bulmaya başladığında, neden aç, sefil, nerde ve nasıl olduğu bilinmez bir şekilde kendisini ölüme yollasın ki? Sonunu neden kendisi istediği gibi belirlemesin? Neden, bitkisel hayatlara düşerek, kakasını başkalarına temizlettiği bir ölümü tercih etsin ki? Pekala, artık, Sokrates'in de, idamı öncesinde dediği gibi, yapacağını yapmış ve yeteri kadar yaşamış biri, ölüm vakti yaklaştığında, korkusuzca ölüme neden gitmesin?  

Hepsi hepsi üç beş sene daha alil alil yaşasa ne olacak?  

İntihar pekala bir yaşamı noktalama yöntemi olarak maküldür. Kimi bunu yaşlılığın güçsüzlüğünde yapabilir, kimileri ise daha genç yaşta yapabilir. Yaşam mutlak tanrısal bir hak değildir. Kişi onu istediği gibi yaşayabilir. Bizim böyle birine müdahale hakkımız, onun eylemi konusundaki bilinçli ve aydınlanmış olup olmadığıdır. Yani, hasta bir ruhla, korkuyla, baskıyla vs. bu yolu seçmiyor olmasıdır.  

Ötanazi ile intiharı birleştirirsek, ötanazi kararı almak aşaması için illa, bitkisel hayata girmiş olmak gerekmez. Hastalığı bedeniyle ve ruhuyla taşıyamadığı bir noktaya gelen bir insan dahi ötanazi isteyebilir. Bu tabi, suçtur şu an. Ötanaziyi kabul edenler açısından da reddedenler açısında da suçtur. Ama doğrusu budur.  

Bu arada, ötanazi, ötenazi olarak yazılmıyor. Aslında buna bir Türkçe karşılık da olması gerekir. O zaman hata riski olmazdı. İyi ölüm, ölüm hakkı, ölme hakkı, acısız ölüm gibi şeyler öneriliyor. Bi de ben öneriyim; öleyim.  

Daha önce intihar üzerine iki blog yazmışım, onlar:  

En güzel ölüm intihardır  

Ferdi Tayfur, Camus, Sartre, Sisifos ve hayat!  

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..