Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Otopsi

Otopsi
 

orsa altı


Kendimi yatırdım otopsi masasına. Tüm organlarım elimde. İçime bakıyorum tenimin altına. Upuzun bir kesik attım, gırtlağımın hemen altından göbeğimin altına kadar. Sonra göğsümde buna dik ikinci bir kesik.

İçim artık dışımda kaldı…

Damarlarıma baktım uzun uzun, hani az önce içerisinden oluk oluk kanımın aktığı. Kalbime gözüm takıldı, ne yorgun duruyordu; sesiz. Onca kanı yıllarca pompala allah pompala. Akciğerim, of çok kararmış yahu. Ne çok sigara ile boğmuşum onu. Karaciğerim geliyor aklıma dur bakayım ona.

Rakıma razı oldu yıllar, (duble kalamar lütfen…)

Gözlerimi aldım elime, neler gördünüz siz nelere şahit oldunuz. Renklerini sevmişti ama beni seven kadınlar. Şimdi ne solgunsunuz, ne çok yorgun bakıyorsunuz. Niye? Çerçevelere sokmamış mıydım hep onları. Hayatı çerçevele. Hep zorladım sizi affedin beni; hep gör, gör ve anla. Siz hiç yanıltmadınız beni hep gördüğünüz detayları verdiniz bana. O detaylarla hep kimin kim olduğunu anladım. Hep itiraz ettiler bana hayır senin gördüğün gibi değil dendi, ama yıllar haklı çıkarttılar sizi. Görmezden hiç gelmediniz siz, hep gördüğünüzle bildirdiniz bana. (gene haklı çıktığım için olsun geç olsun ama mutluyum).

Baktığın illüzyon dedim hep, unutma yansımaları görürüz.

Ellerime baktım, ellerime. Rengini kaybetmişti. Soğuktu. Dokundum. Hiç elimi uzatmadığım aklıma geldi avuçlarımı açıp. Hep sıkılı olduğu ne belli. Kemiklerin ve kasların yönü hep yumruk olmuş. Kavramaya uygun ama dilenmeyi bilmeyen ellerim varmış meğerse. Yıkan ama istemeyen.

Ölmüşüm meğerse,

Bilmişim...
xxxxx

“Yine akşamdan kalmaydım ve sıcak dayanılır gibi değildi kırk derecelik bir hafta. Her gece içmeye devam ediyor, sabahları taş ve her şeyin olanaksızlığıyla yüzleşmek zorunda kalıyordum.”

Bukowski ile tanışmam yıllar öncesine rastlar onsuz çok yıl geçirdiğimse hayıflanacaklar listesinde bir madde, yapılamayan tatiller, gidilmeyen yerler, söylenmeyen sözler. Of ne uzun bir liste bu.
“Barışma seksi, tanışma seksinden daha keyiflidir gibi bir laf çarptı kulağıma televizyondan. Şimdi de sen ne kadar kurbansan ben o kadar kurbanım dedi bir replik.” Bense Bukowski den bahsediyordum. O hep içkiyi ve kadınları sevdi değil mi? Ne düşünürdü acaba bu onun kulağına çarpsaydı.

xxxxx

Ne demeye ve yazmaya çalışıyorum ki şu an, satır başına baktım başka bir başlangıçtı, şimdi başka bir satır arası kovalama telaşındayım. Olan bitene ne bu uzaktan öylece şaşakalıp bakmam. Ben mi yanıldım bu kadar, yoksa ...

"Sadece aptalların ciddiye alındığı bir dünyada yaşıyoruz. O halde “beni anlamıyorlar” diye üzülmek niye?"
Oscar Wilde
xxxxx

Seni içime saklasam
bulabilir misin?
Özleyebilir misin beni?
Özleyebilir miyim seni?

Peki ben bulabilir miyim seni…
Hani sen?
EA.

xxxx

“Uçurumları sevenlerin kanatları olmalı”
Nietzsche

Bana ne ki…
Yılların içinde nefes alan hep dünlerimiz değil mi?
Bazen kızımın bakışında gördüğüm
Bazen oğlumun öfkesinde.
Neden?

Benim kanatlarım yok, uçmaktan anlamam…

xxxxx

Bir Sigara Tüttürürsün

Hışımla bir sigara tüttürür
ve tarafsız bir uykuya dalarsın, uyandığında
pencereler ve kederin şafağı karşılar seni, borazanlar yoktur;
bir yerlerde, sözgelimi, bir balık- heryeri göz ve kıpırtı-
suda oynaşır durur; o balık
olabilirdin, orada olabilirdin, suya mahkum,
göz olabilirdin, serin ve asılı,
gayrı-insan; giy ayakkabılarını, geçir
pantalonunu, hiç yolu yok evlat, hiç-
olmayan havanın hiddeti, ölü menekşeler misali
benzeşmişlerin küçümseyişi; haykır, haykır,
bir borazan misali haykır, gömleğini geçir sırtına,
kravatını tak, evlat: mandolin gibi
hoş bir kelimedir keder, ve enginar gibi tuhaf; keder
bir kelimedir ve bir yaşam tarzı; kapıyı aç,
evlat; uzaklaş oradan.

Charles Bukowski

...
Ben uyumaya giderken geceye,
hayaletlerimi kağıtlara bıraktım...

 
Toplam blog
: 97
: 635
Kayıt tarihi
: 04.01.07
 
 

öylecene yazmak istiyorum... Hepsi bu. ..