Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ağustos '14

 
Kategori
Siyaset
 

Oyumun rengini belirledim

Oyumun rengini belirledim
 

Bu resim google görseller bölümünden alınmıştır.


Oyumun Rengini Belirledim

Muhalefet partilerinin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu isminin açıklanmasıyla başlayan Cumhurbaşkanı seçim sürecine, iktidarın tepkisi gecikmedi. Başbakan Yrd. Emrullah İşler “seçim Beyaz Türklerin adayı ile milletin, halkın adayı arasında geçecek” sözleri analiz edildiğinde,  geçmiş seçimlerde uygulanan taktikle benzerlik gösteren bir yol izleneceği anlaşılmaktadır.

Ayrıştırma, ötekileştirme, bayağılaştırma, değersizleştirme, çatışmacı, gerilimi tırmandırıcı taktik anlayışını bu seçimde izlenecek stratejinin temel kurgusunu oluşturmaktadır. Oysa bu seçim siyasi ayrıştırmayı ve kamplaşmayı gerektirmeyen, gerilimi azaltan, halkın ortak değer yargılarını öne çıkaran tarafsız bir anlayışa ve uzlaşmaya dayalı olmalıydı. Cumhurbaşkanlığı makamının partiler üstü konumu da böyle bakmayı gerektiren bir özellik taşımaktadır. 

Ancak, halkı kamplara ayrıştırarak karşıtlık yaratan sert söylemlerini iktidar partisinin Genel Başkanı ve yardımcısından duymak, tehlikeli gidişatın, antidemokratik bağnazlığın ve hoşgörü eksikliğinin hangi boyutlara geldiğinin önemli bir göstergesi olmuştur.

Daha da vahimi ve tehlikeli olanı, bu tutumun 1914 Sovyet Bolşevik Devrimi ‘nde olduğu gibi, toplumu etnik kökenlerine ve mezhep ayırımına göre sınıflandırarak gerilimi tırmandırmak,  tarafları kutuplaştırarak çatışmaya davetiye çıkarmak demektir.  Seçimi kazanma uğruna demokratik kazanımları feda etmek, ülkeye yapılabilecek en büyük ihanettir. Bu anlayış, dış mihrakların hassasiyetlerimizi bilerek kötü ve bölücü emellerine alet ettikleri taktiklerle benzerlik göstermektedir. Rakiplerini ötekileştirerek saldırıya geçmek, iktidarın bu zamana gelinceye dek uyguladığı en önemli seçim stratejisidir.

Vatanın birliği ve bütünlüğü, toplumun huzuru ve refahı üzerine yemin edenlerin, toplumu ayrıştırarak ülkenin dirliğini ve birliğini nasıl sağlayacaklarını doğrusu merak ediyorum. Seçilen her Milletvekilinin seçildiği bölgeyi değil, temsili siyasal sistem noktasından bakıldığında, TBMM kürsüsünden ettikleri yeminle çelişen, bölücülüğe prim veren böyle bir iktidar görülmemiştir.  Her fırsatta uygulanmakta olan bu ayrıştırıcı, itibarsızlaştırıcı, ötekileştirici siyasi anlayış farkından kaynaklanan toplumsal kutuplaşma ve zıtlaşma, 12 Eylül döneminde olduğu gibi binlerce gencin ölümüyle sonuçlanan benzer bir gelişme seyri göstermektedir. Bugün gerilimin ve kutuplaşmanın geldiği nokta,  yakın akrabalar arasında bile çatışma yaratacak düzeye geldiği izlenimi uyandırıyor. Geçmiş dönemlerde yaşananlardan hiç ders çıkarılmamışçasına hükümetin başını çekenler, yaraya tuz basmaya devam ediyorlar.  O dönemde yaşananlar bugün nasıl nefretle anılıyor ve kınanıyorsa, gelecek nesiller de kişisel siyasi emelleri uğruna halkı kullanan ve istismar eden bu iktidar mensuplarını, ayni şekilde nefretle yâd edecektir.

İktidar partisinin bakanlarıyla birlikte topyekûn giriştiği İhsanoğlunu değersizleştirme, itibarsızlaştırma kampanyası olanca hızıyla sürüyor.  ”Millet, Google’dan tanımaya çalıştığı Cumhurbaşkanı adayına oy vermez” diyen Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ı, hemşerisi Ekmeleddin Beyin üzerine saldılar. Oysa Bozok Üniversitesi Tarih ve Kültür Araştırma ve Uygulama Merkezine Ekmeleddin Bey’in ismi verilirken töreninde yaptığı konuşmada şöyle methiye düzmüştü Bekir Bozdağ."İhsanoğlu bey, Yozgat'ın evladıdır, büyük bir bilim insanıdır. Hem ülkemizde hem de ülkemizin dışında Türk-İslam medeniyetine, kültürüne ve tarihine çok önemli eserler kazandırdığı gibi çok değerli insanlar da yetiştirmiştir. Sadece Türkiye'de değil dünyanın başka ülkelerinde de çok değerli bilim insanlarının yetişmesine katkıda bulunmuştur dedi.

Bozdağ, İhsanoğlu ve babasının kitaplarıyla kurulacak kütüphane ve araştırma merkezinin birçok bilim adamı ve araştırma görevlisinin bilimsel çalışmalarına kaynak sağlayacağını söyledi.”Böyle bir riyakârlık, böyle bir vefasız hemşerilik örneği olabilir mi? Ne çabuk unuttu dün sarf ettiğin sözleri. Dün çok mükemmel biriydi, bugün oldu tük aka. “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” deyimi cuk oturuyor bu davranış şekline. İktidar partisinin bu hezeyanlarının nedeni, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun AK Parti dâhil birçok siyasi parti, sivil toplum kuruluşu ve halk kesimleri tarafından daha yakından tanındıkça büyük bir hüsnü kabul görmesi, iktidarın kimyasını bozmasından kaynaklanmıştır.

AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı R.T. Erdoğan’ın Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında belden aşağı atışlarla sürdürdüğü değersizleştirme, gözden düşürme, itibarsızlaştırma ve bayağılaştırma söylemlerini, daha da keskinleştirerek gerilimi tırmandıramaya devam etmektedir.

Toplumu azarlar gibi yüksek ses tonuyla atılan sert nutuklar,  halkı korkutmakta, üzerinde yılgınlık etkisi yaratmaktadır. Bu davranış şekli, kitlelere yapılan bir psikolojik baskıdır ve AKP’nin alışılagelmiş siyasi taciz strateji anlayışının devamı niteliğindedir. Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı R.T.E. ötekileştirme ve kutuplaştırma taktiğini kullanarak, İhsanoğlu’nun Türk vatandaşı olmadığı çelişkisini yaratarak, özünde var olan beyefendi bilim insanı tarzının dışına çıkarıp, siyasetin sığ bataklığına çekerek boğmak istiyor. Siyaseti bayağılaştıran ve çirkinleştiren söylemlerle seviyesizleştirmek, iktidarın seçimi kazanmak için sıkça başvurduğu tehlikeli ayak oyunlarından biridir. Daha dün Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen İslam Teşkilatı Örgütü Genel Sekterliğine önerdiğiniz ve seçilebilmesi için İslâm dünyasında kulis faaliyetleri yürüttüğünüz, methiyeler düzdüğünüz kişi hakkında, Türk vatandaşı değildir iddiasında bulunarak, söyledikleri ile çelişmek demektir. Bu nasıl bir siyasi etik anlayışıdır veya anlayışsızlığıdır, bilinmez. Bu sözleri söyleyebilmek için önce aynaya bakıp, ben neyim, kimim diye kendi öz geçmişine bakması gerekir. Bu akıl almaz çıkışlar, muhtemelen Ekmeleddin İhsanoğlu adının iktidar partisine saldığı korkunun, seçilememe endişesinin yarattığı hezeyanın bir tezahürüdür.

Son günlerde Başbakanın Ekmeleddin İhsanoğlu yerine Kılıçtaroğlu’nu muhatap alarak sürdürdüğü ötekileştirme kampanyasını, Sünni-Alevi çatışmasına taşınmıştır. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı mezhep ayrımcılığı yaparak toplumu kamplara ayırırsa, bundan tarafsız ve birleştirici bir Cumhurbaşkanı olamayacağı anlaşılmaktadır. Ötekileştirerek ve kutuplaştırarak yaratılmak istenen toplumsal gerilim bir yerden koparsa, Ortadoğu’da ABD’nin ön gördüğü Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleşecek olmasından endişe edilmelidir. Uygulanmakta olan dış politika ve Ortadoğu’daki bölgesel çatışmaların temel nedeni olan mezhep kavgaları bu tespitin doğruluğunu göstermektedir. Ülkemizde yaşanmakta olan gerilimin kopmasından açığa çıkacak büyük enerji, hepimizi yakmaya kül etmeye yeterlidir

Yandaş kamuoyu araştırma kuruluşları, anketlerinde Başbakanın %55 oy oranı ile ilk turda Cumhurbaşkanı seçileceğini söyleyerek, halkın Ekmeleddin İhsanoğluna verdiği güçlü manevi desteği kırmak istemektedir.  Manipüle edilmiş bu anket sonuçlarını da kaynak göstererek, eldeki çeşitli iletişim araçlarıyla kitleleri etki altına alacak şekilde yaymak, savaş zamanında halkın moralini bozacak şekilde kurgulanmış 5. kol veya kara propaganda faaliyetlerinden başka bir şey değildir. Kendisine muhalif olan seçmenleri etki altına alacak şekilde yıldırmak, tesir ve telkin faaliyetlerinde bulunmak, iktidarın en önemli propaganda silahıdır. Diğer bir silahı ise, kendi tasarrufunda gördüğü ve iktidarın borazanı olarak kullandığı devletin televizyonu TRT ile havuz medyasında yer alan özel televizyonlardır. Bu araçlar vasıtasıyla rakiplerine kısıtlama getirerek,  eşit olmayan şartlarda kendi sesini kitlelere istediği gibi duyurmaktadır. Muhaliflerin medyadaki sesini kısmakla yetinmeyip, Başbakanlık yetkilerini de kullanarak eşit olmayan şartlarda antidemokratik bir Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru gidiyoruz.

Öteden beri iktidarın uygulamakta olduğu bu yapay güç gösterilerine, değersizleştirme, itibarsızlaştırma taktiklerine halkın karnı tok artık. Halk bu seçimin siyasi çekişme ve çatışma değil, aksine uzlaşma ve toplumsal kaynaşma seçimi olduğunun farkında. Halk, demokrasi sınavı vereceğinin bilinci ile adaylara tarafsız bir gözle yaklaşmakta ve objektif ölçütlere göre değerlendirmesi gerektiğinin kararlılığı ve bilinci ile seçimin galibinin partiler değil, siyasal sistem ve demokrasi olacağını çok iyi biliyor. Seçimde adaylara vereceği oyların tercihlerini belirlerken de bu temel dinamikleri göz önünde bulundurarak yapacağı muhakkaktır. Halk demokratik alışkanlıklarından taviz vermeyerek siyasal sistemi tek parti iktidarının hükümranlığına kilitleme yerine, çok sesliliğe fırsat tanıyan, hukukun üstünlüğüne dayalı kuvvetler ayrılığı ilkesini öne çıkaracak tarzda aday tercihini belirleyecektir.

Özetle, bugüne kadar seçimle ilgili gelişmeleri büyük bir dikkatle baştan sona izledim. Seçimi boykot etmeyi düşünen veya ilk turda boş oy kullanmayı öneren yazar arkadaşlarıma gerekçe göstererek karşı çıktım. Bu ülke halkının seçimlerde yapması gereken birincil öncelik, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı sıfatıyla kazanacağı yetki tekeline son vermek, siyasal sistemi hukuka uygun çalıştıracak ehil ellere emanet etmektir.. Başka bir ifade ile geçmiş dönemlerde yaşanan ve devlet yetkilerini tek parti sultasına terk eden, demokrasiyi askıya alan istibdada son vermektir. 

Bu önceliği zihinlere çağrıştıran daha birçok neden vardır. Toplumu ayrıştıran bir Başbakandan uzlaştırıcı, birleştirici bir Cumhurbaşkanı olmaz. Partinin geçmişinde Şaban Dişli, Dengir Mir Mehmet Fırat, daha birçok şaibeli isim ve 17 ve 25 Aralık’ta yaşanan gelişmeler partinin yönetici görünüşünü ortaya koymuştur. Buna paralel parti içinde dürüstlüğü ile bilinen ve Başbakanı ve politikalarını eleştiren Abdüllatif Şener, Turan Çömez gibi isimleri fişleyerek partiden dışlamıştır. Selahattin Demirtaş’ın söz ve söylemleri çok akılcı ve güzel olsa da, geçmişte yaşanan ve zihinlerde tazeliğini koruyan eylemler, halkın güven duygusunu zedelemiş ve inandırıcılığını kaybetmiştir. BDP ve HDP’nin güven duyulan parti kimliği kazanması, siyasal sisteme iyice uyum sağlamasına bağlıdır. Yaşanan olaylardan arda kalan kor ateşi henüz küllenmemiş. Öyle ise, geriye çatı adayı olarak belirlenen Ekmeleddin İhsanoğlu kalıyor. Aday belirleme sürecinde Cumhurbaşkanlığı seçenekleri sınırlamış olsa da, oyumu özgür irademle Ekmeleddin İhsanoğlu’na vereceğim. Siz de benim gibi akıl yürütüyorsanız, oyunuzu ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, itibarsızlaştırıcı adaya değil, partiler üstü niteliklere sahip, temsil yeteneği yüksek ve tarafsız kalmayı becerebilen, toplumu birleştirici, bütünleştirici, kaynaştırıcı ortak adayımızı Cumhurbaşkanı seçelim. Doğru olan da bu değil mi….?

İstanbul, 03. 08. 2014

 
Toplam blog
: 72
: 1140
Kayıt tarihi
: 09.12.07
 
 

Rize merkez ilçeye bağlı Yiğitler Köyünde doğdum. Lise bitinceye kadar ilk gençlik yıllarımı geçird..