Oyun mu, savaş mı?

“Lütfen benim için endişelenmeyin, güçlü duruyorum. Umarım eve dönüp Molly'nin doğum günü partisine İran halkından bir hediye ile gelmem uzun sürmez. Herkese özellikle Adam ve Molly'ye benim için iyi bakın.”

diyor İngiliz asker Faye Turney annesine yazdığı mektupta…

Bilindiği üzere 23 Mart Cuma günü 15 İngiliz deniz piyadesi Basra Körfezi’nde “sınır ihlali” gerekçesi ile İran Devrim Muhafızları tarafından gözaltına alınmış, İngiltere ise askerlerinin Irak karasularında rutin denetleme sırasında alıkonulduğunu ileri sürmüştü…

Herkesin korktuğu yeniden silahların çekileceği…

İngiltere, misketi çalınmış çocuk gibi ve direk İranla muhatap olmak istemediği için Türkiye’yi arabulucu yapmak istiyor;

“ona söyle misketlerimi versin…”

İran ise arabulucu istemiyor, delikanlı genç havalarında;

“sana ne hem? Gücü varsa gelsin kendi alsın…”

Türkiye ise kavga eden iki arkadaşı ayıran kişi edalarında;

“Yapmayın bakın büsbüyük adam oldunuz, ayıp değil mi?”…

Çok tiyatral duruyor değil mi, doğumuzda yaşanan gelişmeler?

Evet bu bir oyun…

‘Bana Bir Şeyhler Oluyor’ da Altan Erkekli’nin dediği gibi;

“oyunu bir savaş gibi görenler, savaşı da bir oyun gibi görüyor…”

Bir yandan Yunanistan- Türkiye maçında oyunu savaşa çevirenler…

Diğer taraftan İranda savaşı oyun zannedenler…

Oyun ile savaşı ayırmak dileğiyle.