Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '14

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Özdemir Altan "raslantısal buluşma"

Özdemir Altan "raslantısal buluşma"
 

Geçtiğimiz hafta Yalan Dünya dizisindeki mizah trajikomik geldi. Güldüm güldüm pehhh dedim. Pes dedim. Pes valla. Dizide Deniz’in babası resim sergisi açıyor. Servet’le Gülistan sergiye katılıyorlar. Yazııık bi resim satın alalımda katkımız olsun diyerek bakınıyorlar etrafa. Katkıları da nispet yapmak. Öyle yada böyle sergide 3-5 tur atıp ha bu yok yokk ha bu en pahalısı geliba bunu alalım diyerek çıplak bir resim alıyorlar. Buna nü diyolar babacım.;) Şehmuz evde çıplak hatunu görünce Gülistan’la geçen konuşması -Bu ne yahu –Naturmort babacım –bu kadarcık resme o kadar para verilir mi? – Verilir babacım, naturmort dedim ya adı üstünde natur ölü demek mortda doğa oluyor ölü doğa ressam ölünce fiyatı 2 katına çıkacak. –E bu çıplaaak aaaaa bu Çiğdem hanım değil mi? Ayıp yahu. Koptum valla ne diyeyim. Aklıma üniversite yıllarım geldi. Okulda canlı modelden nü çalışmıştık. Yeğenim pek beğenmişti. Al senin olsun diyerek hediye etmiştim o da odasına asmış. Resim büyük duvarı kaplamış. Evdekiler AAA bu ne kızım demişler. Gevşek ağızla saf saf ne güzel dimi “Resimmm” ablam hediye etti. Sonra teyzem yakaladı. Deniz ya kızım bari kadının memelerini falan örtsen bikini mayo giydirsen olmaz mı. Namahrem. Çok gülmüştüm. Olmaz teyzeciğim bu sanat eseri hem ileride ünlü bir ressam olunca çok para eder hele ki ölürsem ooo daha çok eder. Baktıkça alışırsınız gözünüze çıplak gelmez demiştim. Hakikaten öyle oldu herkes alıştı. Resim hala yeğenimin odasında artık kadın kimseye ayıp gelmiyor. Oysa resmin sadece çıplak olduğu fark edildi. İlklerimdi. Nasıl yapmışım. Fırça darbelerim, renklerim. Vs vs vs. Kimseden iltifat beklediğim yoktu zaten. Asi geliyordum o zamanlar aman sana laf yetiştiremeyiz der gibi bakıyorlardı. Şimdi ne oldu. Bakış açısı neyi nasıl görmek istersen öyle görürsün. Çok aykırı olarak gördüğümüz şeylere bir süre sonra baktıkça gözümüze normal gelmiyor mu? Hayat. Neyse nereden geldi aklına diye sormayın. Geldi işte. Kitapçıda gezerken ünlü ressamlar serisi, sanatçıların biyografisi, bilim adamları, anekdotlar. Bir çoğu ölü. Geçtiğimiz yıl çok sanatçımızı kaybettik. Arkalarından albümler, kitaplar, filmler gelsin satışlar. Çokmu ön yargılıyım. Vefa mı? Sefa mı?

Gelelim konumuza, Özdemir Altan. Üstad. Yaşayan değerlerimizden. 1931 Konya doğumlu sanatçı Mimar Sinan Güzel Sanatlar Resim bölümünden 1956 yılında mezun olmuştur. Zeki Faik İzer’in atölyesinden. Sanatçı resme İzer’in yolundan başlasada kendi yolundan sağlam adımlarla ilerlemiş ve kendine özgü anlatım tarzıyla ülkemizde objelere farklı gözlerle bakmamızı sağlamıştır.Daha çok ressam olarak geçecek tarihe ama bence ülkemizdeki büyük düşünürlerden. Sanat alanında Türkiye’ye ilkleri yaşatmıştır. Biliyoruz ki muhafakar bir toplumuz. Yeni bir düşünceyi anlamak kavramak için alışkanlıklarımızdan vazgeçmemiz zor ancak Altan çağdaş sanata beyaz bayrak açarak batıdaki sanat hareketlerini ülkemize göstermiştir. Düşünsenize doğayı göstermekle kalmamış yorum katmış. Pop –Artı getirmiş. Resim görmek içindir dememiş düşündürtmüş. 1963-1965 Paris Bienalleri başta olmak üzere çok sayıda uluslararası ve ulusal etkinliklere katılmıştır. Post-modernizmi tanıtmıştır. 1965 Türk Alman Kültür Merkezi, İstanbul’da ilk kişisel sergisini açmıştır. Sonra çeşitli sergilerde yer almaya devam etmiştir. Ülkemizde modern sanat, avangard düşünce, küratörlük gibi kavramları ilk farkettirendir. Avni Lifij sergisini yapmıştır. Sanatsal espasın birbirinden farklı mantık, köken, kavram ve yapıların sentezi ile oluştuğunu uç noktada kanıtlamak amacıyla "Raslantısal Buluşma" yöntemini geliştirdi. Bir çok ressamı yetiştirmiş ve etkilemiştir. Ve hala çalışmalarıyla hayata bakış açısıyla bir çok insanı etkilemeye devam etmektedir. Sanatçının birçok başarı ödülü bulunmaktadır. 1966’da Çağdaş Ressamlar Derneği ” Yılın Başarılı Genç Ressamı” , 1969 Duvar Halısı Uygulaması “T.R.T. İstanbul Radyosu Yarışması Birincisi” (24 m² İki adet duvar halısı yapmıştır.) 1993 Ankara Sanat Kurumu “Yılın Sanatçısı” dikkat çekenlerden. Sanatçı halen Yeditepe Üniversitesi'nde ders vermektedir. Bölümdeki kütüphanede Özdemir Altan’ın 2 ciltlik kitabı vardı. Canım sıkkın olduğunda kitabın teker teker sayfalarını çevirip resimlere bakardım. Renkler, şekiller figür mü, obje mi anlamadığım nesneleri anlamaya çalışırdım. Gördüklerimi neden bir araya getirmiş diye düşünürdüm. Terapi gibi gelirdi. Resimlerinde hem naif hemde profesyonel çizgileri bir araya getirip uzun uzun anlatımlara inat sanki tanımı özet geçiyor. 1997 Soyağaçları gibi. Altan “Resim ya iyidir ya da değildir ve bu gelecekte belli olacak. Dolayısıyla, eğer içten davranıyorsak ürettiklerimiz hissettiklerimizdir.” demiştir. Bana Joan Miró’yu anımsatır. Çalışmalarıyla olmasa da düşünce yapısıyla. Miró’da “ Tuvallerimin servet değerinde olduğunu söyleyen insanlar için yaktım. Üzgünüm ama İnsanlar tuvalleri değil, dolarları görüyor.”demiş ya. Özdemir Altan sanatçı kişiliğinin yanı sıra insan olarak ta sonraki nesillere örnek bir bireydir. Yazar olarak dikkatimizi çekmektedir. Ayrıca binlerce insana özellikle öğrencilere verdiği konferanslarlada iz bırakır. Binlerce yıllık “SANATÇI YAPIT” ilişki ve geleneğini ortadan kaldırıyorlar. Uygulamalardan biri önünde konuşma yaparken bir öğrencim sordu ''peki hocam bu oldu mu'' ? Yanıtım ''OLMAMASI GEREKTİĞİ İÇİN OLMASI GEREKİR''. Demiştir. Kibire kapılmamak için kendisini sürekli dürten yapısı yeniliklere hep açık dinamik olduğunun göstergesidir. Ancak hissetmesi gerekir. Hissettirmek için. Altan’ın dönemleri vardır. Psikolojik, sosyolojik nedenlerden dolayı nedensellik, ayrıcalık dönemleri. Bu dönemler her seferinde yapılandırmacılıkla son buluyor. Yani eserlerle. Ruhani ilham perisi gibi. Yüzlerce eserlerinden Tepegöz ve Sinek Kralının Oğlu, Haritalar, Kolajlar ve Özgün Baskılar, Soyağaçları, Vincent , Neo Elemantarizm, Yeni Dönem eserleri ve daha dahaları iç çektirir. Altan, Elemantarizm hakkında şu sözleri söylemiştir; 1926 da Theo van Doesburg un ileri sürdüğü Mondrian'ın Neo Plastisizmine karşı bir harekettir o günün konseptine göre '' figür yok sanat elemanları var'' yani SOYUT anlamına geliyordu. Ben bu çalışmalarımda çok sayıda kişinin yaptığı resimleri tamamen rastlantısal olarak biraraya getiriyorum. Yüzdeyüz rastlantısal olması için, tamamen benim denetimimden çıkması için sonunda işi kent haritalarına kadar götürdüm. Parçalar kentlerin ilçeleri veya mahalleridir ve ayrı ayrı kimselere birbirinden habersiz olarak yaptırılmış ve rastlantıyla bir araya gelmişlerdir. Profesyonel, amatör, çocuk… Hiç farketmez.. Özdemir Altan’la hiç tanışmamş olmama rağmen kendisini canlı cansız her şeye saygılı, sempatik, doğaya duyarlı, hümanist, aile babası, öğretmen gibi görürüm. Farketmek için sadece cümleleri ve resimlerine bakmak yeterli. Seviyorum çalışmalarını. Mütevazi tavırlarıyla yaşının ötesinde. Maalesef ülkemizde sanat camiasının egosu diz boyu, bırakın öğretmeyi, öğrenmek mesele. Entellektüelmiyiz neyiz. Yıllar boyu çekişirsin hayatla, sanatla, hocalarınla kimseye anlatamazsın kendini, dökersin içini yapraklara günün birinde sivrilirsin, sahip çıkarlar çalışmalarına. Ben diyerek. Öğretmenler ancak yol gösterir. Tercih öğrenenindir. Başkalarını ezerek değil, kendisini yükselterek, yabancı kalmayarak, çalışarak… Emek başarıyı getirir. Özdemir Altan emeğin anlamını bilen bir düşünürdür. Emeğinize sağlık. Saygılarımla. Deniz ŞAHİN

 

 
Toplam blog
: 93
: 565
Kayıt tarihi
: 01.07.06
 
 

Sanatla ilgileniyorum. Işık olan yerde zaten beyaz vardır. Karanlıkta kalanlar siyahtır. Renkler ..