- Kategori
- Felsefe
Özerk İnsan tek umuttur
Direniş
Batıda, kilisenin ahlak anlayışından daha yaygın ve daha saygındır İmmanuel Kant'ın ahlak ilkeleri. Kant'ın ilk ve vazgeçilmez ilkesi ötekinin (diğer bireylerin) haklarına, hukukuna saygıdır. Ötekinin haklarını gözetmek ahlaklı olmanın zorunlu koşuludur. Ötekinin hakları azizdir, yücedir. Bunları savunmak erdemdir, onurdur.
İkinci önemli ilke toplumu oluşturan bireylerin özerkliğidir. Ancak özerk bireylerden oluşmuş toplumlar sağlıklı yorumlar yapıp, sağlam kararlar üretebilir. Bu ilke, yaşamın temeline bilimi yerleştirmek gibi üçüncü bir ilkeyle destekleniyor. Bilimsel verilerle donanmış, ötekinin haklarını aziz bilen özerk bireyler....Böyle bireylerden oluşmuş bir toplumun, güdülen bir sürü olmanın ötesinde saygın bir insan toplumu oluşturabileceğini öngörüyor Kant.
Batıyı gidip, görenlerimiz; oralarda yaşayanlarımız bu toplumlarda bu ilkelerin yerleşik ve yaygın olduğunu söyleyebiliyor. Gezmek, görmek ya da bir iş gereği ülkemize gelenleri de bizler gözlemleyebiliyoruz. Yine de eksik bir şeyler var. Örneğin, üçüncü dünyanın kara yazgısına karşı kapkara bir ilgisizlik. Bu tür genel geçer değerlerin de iş göremediğini, iki yüzlü bir modernizme hizmet ettiğini haykırıyor Nietsche ''Böyle Buyurdu Zedüşt'' adlı yapıtıyla. Her tarafa çekilebilen, her açıdan donanmış bir üst insan önerebiliyor o da.
Tüm insanlığı kapsayan en evrensel ilkeleri de sosyalizm öneriyor: Ezilen ve zulüm gören tüm sınıfların, milletlerin, toplulukların, cinslerin, dillerin, kültürlerin birleşik ve örgütlü mücadesiyle oluşmuş bir toplum. Ne yazık ki bu yüce ülkü kurulması için çok emek verilen, çok acı çekilen Sovyetler Birliğinde bile-iç ve dış etkenler nedeniyle- yaşama geçirilemedi. Başarısızlığın temelinde günümüzde de insanlığın belini büken modernizm ve konformizm sistemleri yatıyor. ( kapitalizm ve reel sosyalizm bunlara dahil.)
Bugünkü koşullarda tutunmanın ve ayakta kalmanın biricik yolunun -tüm olumsuzluklara, kuşatılmışlıklara rağmen- özerk bireylerin varlıklarını sürdürmeye çalışmaları ve toplumda çoğalmaları olgusu olduğunu savunuyorum ben. Nesne olmaya karşı direnen, varlığının bilincinde olan, duyarlı bireyler hala umududur insanlığın. Bu olguyu işlemeye devam edelim.