Padişahı bırak, üreticinin feryadına bak!

Sayın Başbakan Erdoğan 25 Kasım günü yine öfkeyle dedi ki; “Ecdadımızın at sırtında gittiği her yere biz de gideriz! Her yerle biz de ilgileniriz ama bunlar TV ekranındaki ecdadımızı, zannediyorum o 'Muhteşem Yüzyıl' belgeselindeki gibi tanıyor. Bizim öyle bir ecdadımız yok! Biz öyle bir Kanuni tanımadık. Biz öyle bir Sultan Süleyman tanımadık. Onun ömrünün 30 yılı at sırtında geçti. Sarayda o gördüğünüz dizideki gibi geçmedi. Bunu çok iyi bilmeniz, anlamamız lazım.

Ben o dizilerin yönetmenlerini de o televizyonun sahiplerini de milletimizin huzurunda kınıyorum! Bu konuda da ilgilileri uyarmamıza rağmen vazgeçmediler, yargının da gerekli kararı vermesini bekliyorum. Böyle bir anlayış olamaz! Bu milletin değerleriyle oynamaya; milletçe gereken dersin, milletçe gereken cevabın hukuk içinde verilmesi gerekir.

Biz şehitlerimizin bulunduğu, şehitliklerimizin bulunduğu kardeşlerimizin yaşadığı her yere gider, onların sorunlarıyla ilgileniriz, bu aziz millet tarihi boyunca bunu yaptı. Bugün de biz bunu yapıyoruz. Bize 'Suriye ile ilgilenmeyin' diyenler, kendileri gidip Suriye'deki eli kanlı, gayrimeşru rejimi desteklemekten, o rejimin eli kanlı lideriyle hatıra fotoğrafı çektirmekten çekinmiyorlar! Eğer biz Suriye'de eli kanlı rejimin haşa arkasında dursaydık, özellikle bizim muhalefetimiz, ‘sizin Suriye'de ne işiniz var?’ diyecekti. Bunlar gariptir, sabah başka, akşam başka konuşurlar…”

İşte noktasına virgülüne; “TV dizisi, Suriye vemuhalefet” ile ilgili konuşmasının bir bölümü…

TV’deki “Muhteşem Yüzyıl” dizisini ben de izliyorum. O tarihi çok sık okuyup da, en iyi bilenlerden de birisiyim.

İlk başlarda bizler de sadece izleyici olarak ve gazeteci gözüyle bu dizinin akışını birçok kişi gibi, biz de çok eleştirdik. Büyük saygı duyduğumuz senaristi Meral Okay hanımefendi de sağdı. Bu eleştiriler üzerine birkaç defa şöyle dediler: “Bu bir tarihî belgesel değil. Tarihî gerçeklere uygun çevrilen bir sinema filmi de değil. Bu, büyük oranda magazin içeren, içerisinde tarihî olayları da barındıran bir görsel eğlence dizisidir. Bizi bu gözle değerlendirin ve öyle izleyiniz lütfen” dediler...

E adamlar bunu söylüyorlarsa, ister izlersiniz, isterseniz de bir zamanlar aynı TV Kanalı’nın kapatılması için şikayet ettikleri merhum Turgut Özal’ın dediği yaparsınız, televizyonunuzun düğmesini kapatır, izlemezsiniz!.. Bu dizi, ülke dışında kaç yere satıldı bir baksanıza!? Demek ki birçok insan bu diziyi seviyorsa, birinin çıkıp da müdahalede bulunması sizce ne kadar normal, doğal, etik ve hukuksaldır!?

Sayın Başbakan aynen şöyle diyordu: “…Bu konuda da ilgilileri uyarmamıza rağmen vazgeçmediler, YARGInın da gerekli kararı vermesini bekliyorum…”

Ba ba baaa… Bu durum Yargı’ya üstü kapalı bir müdahale değildir de, ya nedir!?

Bu ülkenin hiçbir önemli işi kalmadı da, komşularla artık “sıfır sorun”umuz var, her ihtiyaçlarını bizden ithal ediyorlar, işsizlik ve terör bitti, dış borçlar ödendi, köylünün ürettiği her şeyi yabancılar kesenin ağzını tam açıp, tarlalardan kendileri toplayıp gitmeye başladılar da, artık sıra TV dizileriyle, kayıp gazeteciyi Suriye’den kurtarıp gelen CHP Milletvekilleriyle uğraşmaya mı geldi!?

Geçen Çarşamba günü, iki buçuk kiloluk Karnabaharı 50 kuruştan benim yolumu keserek satan zavallı üretici dedi ki; “Hocam, bu malı evvelsi yıl 150 kuruştan toptan satıyorduk, geçen yıl ve bu yıl hiçbir toptancı, ihracatçı köye gelmedi, malımız yine elimizde kaldı. Pazarda 50 kuruşa satamazsak, ya ineklere yediriyoruz, ya da çaya döküyoruz” dedi… Kayısı üreticileri de öyle yapmıştı; nar, karpuz, domates, çay üreten de yollara, derelere dökmüştü… Köylüden, kilosu 13,5 TL’ye alınan dana eti, tüketiciye 30 TL’ye satılıyor!..

Sizler TV dizileriyle uğraşacağınıza, gidin köylere de üreticilerin feryatlarını bir güzel dinleyiniz önce!..                                                                                     

Sakin KOŞAR…