Panik yapmayın!

Zor zamanların zihinlerimize zerk ettiği zehrine karşi, en kuvvetli panzehir zarif bir sakinlik ve sükunettir. Şimdi zamanın bu deminde, Dersim hadisesinde bilinç altımız çözülüyor, taşlar yerinden oynuyor, içimizdeki yıkık, dökük, çelik çürük yapılanmalar yıkılıyor. Yüreğimizde, beynimizde, bedenimizin her zerresinde taşlaşmış, urlaşmış kuyruklaşip kuytuluklara yerleşmiş olan kör kafalar sökülüyor. Şimdi bizim yapmamız gereken gidene, gitmesi gerekene yapışıp kalmak değil onun gitmesine izin vermektir. Gidenin sırtına binersiniz götürüp sizi sırat köprüsünden atar. Bırakın gitsin, kimsenin panik yapmasına, kaygıya kapılmasına, saldırı yada savunma durumuna geçmesine gerek yok.

Gerçek olan şu ki; değişim hep acı vericidir ama acı vericide olsa o gerçektir. Uzun bir süre size yapmış, üstünüze sinmiş olanın gitmesinin size acı vermesi normaldir. Sonuçta bataklık kuruyorsa bataklıktan beslenen mahkukatın direnci doğal bir durumdur. 

En derin doğrularımız eğriliyor, en devasa duvarlarımız devriliyorsa, tökezlememiz, şaşirmamız, dumura uğramamız doğaldır. Yıllardır üstünü kapattığımız,cilalayıp, boyadığımız çürük duvar çöküyorsa onu tutmaya çalismanin bir anlamı yok. Önünde dikilip durursak üstümüze çökecek.

Başbakanın Dersim meselesi için özür dilmek gibi- ÖZGÜR BİR EYLEMDE BULUNMASI- ile ironi çözülmüs, irin deşilmeye başlamıştır. Şimdi hepimize düşen, deşilen irinin yerinin iyileşmesi için işbirliği yapmaktır. Çünkü bu Dersim derdi hepimizin derdidir. Bu dertle hepimiz dertlenirsek bu Dersim derdi hepimizin dermanı olacaktır. İnsan olmanın anlamı da budur. Unutmayalım ki, derdi bir olanların dermanı da birdir. Biliyoruz ki, sel hafit taşları sürükler, sağlam kayalara ise çarparak başka yöne çark eder. Bu yüzden acı gerçek karşisında kaya gibi sağlam ve sessiz durmalıyız. Çünkü kimsenin gerçeği değiştirmeye gücü yetmez Sadece gerçeği olduğu gibi kabul edersek o bizim gerçek gücümüze dönüşür. Bu günlerde tekrar dinamik hale gelen dersim hadisesi karşisında hepimiz demir gibi sağlam olmalıyız. Onu olduğu gibi kucaklamalıyız çünkü olduğumuz gibi kucaklamayı kabul ettiğimiz şeyi kurcalamaya gerek duymayız. Huxles’in Dediği gibi hayatta başimıza gelen değil başimıza gelenle ne yaptığımız önemli. Bu anlamda hayatta her şey olur. Zaten hayatın hayat olmasının anlamı bu! Aksi takdirde hayat çok bayat olurdu. O Yüzen hayatta olan şeylerden korkmaya gerek yok. Kimse hayata bir şey yapamaz. Nihayetinde kimse hayata zarar veremez. Marx’ diyor ki, tarihte her ne olmuşsa başka türlü olamayacağı için önle olmuştur. Bu büyük ve ebedi gerçeği gerçekten anladığımız zaman, olanı olduğu gibi kabul eder ve olması gerekeni de istediğimiz gibi oldurma gücüne erişiriz.

Şhakespeare’ nin dediği gibi OLMAKA YADA OLMAMAK BÜTÜN MESELE BU! (M.ALİ ŞRİN TARİH ÖGRT)