Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '12

 
Kategori
Deneme
 

Para, inanç, özgürlük

Para, inanç, özgürlük
 

Değişen dünyalar, yeni umutlar...


Ergenekon, Deniz Feneri, özgürlük, demokrasi... Peş peşe sıralanan bu sözcükler Türkiye'deki değişimle ilgili bazı ipuçları veriyor mu?

Nüfus sürekli arttığı, sahneye yeni oyuncular çıktığı için yaşananları anlamak zorlaşıyor. İlişkiler gittikçe karmaşıklaşıyor mu, basitleşiyor mu? Sonuçta herkes bir çıkar nedeniyle yaklaşmıyor mu bir başkasına? Çocuklar bile istediklerini almak için biraz da bilerek şirinleşmiyor mu? Bir kesit aldığımızda devletin sivil ya da askeri kesimleri, yargı, yasama, ekonomi yönetimi, şirketler, her birinde kendine özgü farklılıklar olan, ama özünde güce, isteklere ve çıkarlara odaklanan bir ilişkiler zinciri yok mu? En az üç çocuk yapılması söylendiğinde bunun kimi güçlendirmesi bekleniyor? Yoksul insanların sayısının daha da artması mı isteniyor, yoksa nüfus artışının ekonomiyi canlandırıp sorunları kendiliğinden çözeceği mi sanılıyor?

Türban yıllardır önemli bir sorun olarak duruyor. Bir çözüm bulunabilir mi?

Dindarların türbanı çıkarması gerekiyor. Kadın hakları için, insanlık onuru için, başlarındaki bir örtünün onları daha inançlı yapmadığını, artık farklı bir çağda ve dünyada yaşadığımızı görmeleri gerekiyor.

Buna öncülük eden çıkabilir mi? Amaçlarının dini kullanıp güç kazanmak değil, insanların yararına güzel işler yapmak olduğunu göstermek için...

Galiba biraz zor. "Senden mi öğreneceğiz dinimizin ne istediğini ya da insanların iyiliğinin nerede olduğunu?" diyenleri duyar gibiyim. İnançlara saygım sonsuz. Kimseye ne düşünmesi ve yapması gerektiğini söyleme hakkım olamaz, biliyorum. Başkalarına zarar vermediği sürece herkes dilediği gibi yaşamakta özgürdür.

Umutlu olmak, inansın ya da inanmasın tüm insanların çıkar kaygılarını aşabileceğine, insanların daha güzel bir dünyada yaşamayı seçeceğine inanmak istiyorum.

Bunun için yürekli bir adım gerekiyor.

Yüreklilik ne zaman gerekir? Yüreklilik nedir?

Körü körüne anlık bir öfkeyle öne atılmak, ağzına geleni söylemek, dövüşmek midir?

Çok daha fazlasını, bilgiyi ve bilgeliği, büyük bir sorumluluğu, kendinden önce başkalarını düşünmeyi mi gerektirir?

Örneğin önemli bir toplantıda alınacak bir tavır büyük bir etki yaratabilir.

Her insanın yaşamında böyle karar anları olur kuşkusuz. Kişinin davranışı da onu kahraman, sıradan ya da zavallı yapabilir.

Babamın ölmeden önceki sözleri onu benim için kahraman yaptı. Geri dönüşü olmayan yola girdiğinde yalnızca geride kalanları düşünerek söylediği birkaç söz...

"Feryat figan istemez. Hepimiz bir gün gideceğiz... Güçlü olun, ayakta kalın..."

Bir grup kadın "İş istiyoruz" deyince onlara "Evdeki işler yetmiyor mu?" denmiş.

Kimilerine göre Türkiye hızla İslami bir zemine çekiliyor, liberal siyasetçiler etkisizleşiyor, Yahudi karşıtlığı kışkırtılıyor. Kimine göre dindar kesimlerin dünyayla ilişkisi artıyor, sekülerleşme ve bireyselleşme yaşanıyor.

Ama Türkiye'de çok haksızlık yapılıyor.

Haksızlıklarla karşılaştığınızda ne düşünürsünüz? Kimin yaptığı, kime yapıldığı sizi etkiler mi?

İnancınız ne olursa olsun; Müslüman, Hıristiyan, herhangi bir başka dinden olan ya da dinlerden birine inanmayan birisi olarak sizin gibi diğerlerinin de insan olduğunu düşünmeniz gerekir.

Toplumdaki bireylerin değeri topluma katkıyla ölçülür.

Birçok kişi aslında bu ölçütü kullanır; iş adamları çok sayıda kişiye iş olanağı yaratmakla, politikacılar kendi bölgelerinde ve ülke çapında yatırım yapmakla, bilim adamları dünya ölçeğinde etki yapacak gelişmelere katkı sağlamakla, sanatçılar çağa ışık tutup onu aşacak bakış açılarını geliştirmekle, teknik elemanlar bilimi ve teknolojiyi topluma en iyi hizmet edecek biçimde kullanmakla değerlendirilip bir biçimde ölçülürler.

Bu açıdan bakınca bir önderin yapması gereken iş, taşıması gereken nitelik, en gelişmiş ve yararlı olabilecek kişileri çevresinde toplamak, onların önündeki engelleri kaldırmak, hem kendi çevresinde, hem de genel yapılanmada en nitelikli olanlara ulaşmaya çalışmaktır.

Bir cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, herhangi bir kurul ya da kurum başkanı, bir muhalefet lideri kendi alanında en iyi olmayabilir.

Ancak gerçek değerleri tanımada, en iyileri bilip yanına almada, çalışabilecekleri ortamı hazırlamada en iyi olmalıdır.

Kendi sınırlarına hapis olan, dışarıdaki düşünce ve kişileri yok sayan biri bunu asla başaramaz.

Bunu yapabilmek için gerçekten iyi bir eğitim almış olmak, bunu iyi bir okuma ve araştırma çabasıyla birleştirmek, birçok alanda bilgi sahibi olmak, farklı niteliklerde kişileri tanıyıp anlamak, onlarla dostluk edebilmek, çevresine ışık saçabilmek, güven verebilmek gerekir.

Türkiye artık böyle bir yönetimi hak ediyor. Böyle bir yönetici var mı? Varsa bile olması gereken yerde değil şu anda. Peki oraya gelebilir mi?

Parası varsa, çoğunluğun inancını paylaşırsa belki...

Peki ya özgürlük?

 
Toplam blog
: 72
: 274
Kayıt tarihi
: 08.01.12
 
 

1958 doğumlu. Mühendislik eğitimi aldı. Teknik alanda çalışırken kültürel konulara ilgisini sürdü..