Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '08

 
Kategori
Öykü
 

Para mı sahte yoksa insanlar mı?

Para mı sahte yoksa insanlar mı?
 

“Ali Bey bu para sahte!”

Yüzümü ekşiterek baktım yüzlüğü bana doğru uzatan kıza, inceledim, gerçeği ile yan yana koydum, aradaki farkı anlayamadım...

Bu hafta ikinci...

“ Parayı alayım ben.”

“ Sahte paraları iade etmiyoruz!”

“ Koleksiyon mu yapıyorsunuz?”

“ Hi hi hi”

Sahte para senin maaşından çıksaydı aynı şekilde gülebilecek miydin bakalım diye geçirdim içimden, yapmacık bir gülümseme ile çıktım bankadan...

Ellerim cebimde arabaya doğru yürümeye başladım...

Hissettiğim duygu tanıdık, bildik...

“Böyle şeyler anlatılmaz ama” diye girilir cümleye, arkasından yapılan iyiliklerin hepsi arka arakaya dillendirilir... İyilik karşılıksız kalmamıştır neticede her öyküde cezasını bulmuştur...

<ı>Bu sefer öyle bir hikâye anlatmaya niyetim yok!

***

<ı>Adam karısını evlilik yıldönümünde yemeğe götürmüş... Mum ışığında romantik saatler geçirmişler, gece biterken çantasından kocaman kadife bir kutu çıkartmış, “ aşkım seni seviyorum” deyip, yanağına küçük bir buse kondurmuş, kutuyu uzatmış...

<ı>Hediyeyi gözleri dolarak, elleri titreyerek almış kadın, kutuyu açmış, kutunun içinden çıkan oldukça pahalı bir gerdanlıkmış...

<ı>Gerdanlığı arkadaşlarına göstermiş kadın, hepsi çok beğenmiş, onlar beğendikçe kadın kocası ile gururlanmış...

<ı>Aradan yıllar geçmiş adamın işleri bozulmuş, elde avuçta hiçbir şey kalmamış...

<ı>Kadın fedakârlık böyle günlerde yapılır diye düşünmüş, kadife kutuyu koltuğunun altına sıkıştırmış, kuyumcunun yolunu tutmuş...

<ı>

***

Gerdanlığı satmayı hiç düşünmüyordum ama mecburum, ne demiştik evlenirken iyi günde ve kötü günde. Mutlu günlerimiz de oldu, kötüleri de olacak elbet...

Kaç lira eder acaba bu?

Eve gelince parayı koyarım İbrahim’in önüne, “sattım ama üzülmedim” derim, “zaten takmıyordum” derim, “daha iyilerini alırsın” derim...

“Sağlığımız yerinde olduktan sonra takının ne önemi var?” derim...

***

Caddeler kalabalık, her gün nereye gidip gelir bu kadar araba, evden terliklerle çıktığım iyi oldu, alışamadım gitti şu topuklu ayakkabılara, kuyumcuda tanıdık birileri olmasa bari...

“ Zeynep nereye kız?”

Hay aksi!

“ Kuyumcuya girecektim Ayşe abla”

“ Hayırdır”

Sormasa olmaz...

“ Eltim çocukları sünnet ettiriyor da, küçük altın alacağım.”

“ İbrahim nasıl?”

“ İyi oda, dükkânı kapattık, iş bakıyor işte”

“ Selam söyle”

“ Baş üstüne abla”

“Oturmaya da gelin”

“ Geliriz abla”

Kuyumcu şansıma tenha, tamam Osman amca da orada...

“ Osman amca merhaba!”

“ Merhaba Zeynep Hanım kızım, hoş geldin, nasılsın?”

“ İyiyim çok şükür, sizler?”

“ İyiyiz bizler de, çay içer misin?”

“ İçmeyeyim evde işleri yarım bıraktım, çektim kapıyı çıktım. İşimiz düştü sana Osman amca... Biliyorsun İbrahim üç ay önce dükkânı kapattı, sıkışığız biraz, şu gerdanlığı bozduracaktım! Evlilik yıldönümümüzde almıştı ”

“ Para lazımsa borç vereyim, anlaşırız İbrahim’le biz sonra.”

“ Sağ ol durduk yere borçlanmayalım şimdi, bozduracağım.”

“ Sedat; Zeynep ablana kasadan üç buçuk milyar lira ver.”

***

“İbrahim cep telefonun çalıyor, ulan her gün burada şarj ediyorsun bu mereti... Üzerine çay dökülecek diye korkuyorum, dökülürse karışmam ha!”

“ Tamam, be dayıcığım”

İnşallah iş başvurusu yaptığım yerlerden biri arıyordur... “Hepsi biz sana döneriz” dedi ama arayan kimse olmadı...

“ Efendim!”

“ İbrahim merhaba”

“ Merhaba, sesinizi alamadım?”

“ Osman ben, Kuyumcu Osman”

“ Oooooo Osman amca nasılsın?”

“ Şükür İbrahim, işin yoksa bana beş dakika uğrayıver”

“ Olur, hayırdır?”

“ Hayır, hayır, gel sen de konuşuruz”

***

Kuyumcu Osman’ın ne işi olur benimle, iş aradığımı duydu da yardım mı edecek acaba?

Oyunu bırakırsam arkadaşlara ayıp olacak ama merak ettim şimdi?

“ Dayı hesap ben de”

“ İbrahim hesaplar hep sende, içeriye borcun birikiyor... Çayla şekeri öpücükle vermiyorlar”

“ Tamam be dayı en kısa zamanda ödeyeceğim.”

***

“Selamünaleyküm, nasılsın Osman amca, telefon edince meraklandım koşa koşa geldim”

“ Hoş geldin İbrahim, ofise geçelim laflayalım biraz”

“ Buyur. ”

“ İbrahim seni çocukluğundan beri tanırım, iyi çocuksun, işlerinin bozulduğunu dükkânı kapattığını biliyorum...”

“ Krize dayanamadık be Osman amca”

“ Sözümü kesme dinle... Zeynep geldi az önce, bu gerdanlığı bozdurmak için getirdi... Gerdanlık sahte! “İbrahim evlilik yıl dönümümüzde almıştı” deyince ...”

***

İyilerin tükenmediğine, sürekli bir yerlerde saklanmak zorunda kaldıklarına inanıyorum...

İbrahim’le Zeynep’e kıyamadım, işin açığı!

Zeynep kandırıldığını, bilsin istemedim...

Hayatın kaleme aldığı öyküler daha acı bitiyor ya neyse

Şimdi soruyorum...

Para mı sahte yoksa insanlar mı?

Kuyumcu Osman gibi hayali kahramanların gerçek olması temennilerimle...

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..