Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Nisan '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Parasal sistem

Parasal sistem
 

Kriz nedir? Kim çıkartır? Neden ve nasıl çıkartılır? 1994 Türkiye, 1998 Asya, 2001 Türkiye ve 2008 Amerika krizleri...Bunlar son 14 senede çıkartılan 4 büyük kriz. Yani her 3, 5 senede bir Türkiye'yi ciddi anlamda etkileyen içsel de dışsal krizler çıkmış veya çıkartılmış. "Çıkartılmış" kelimesini özellikle kullanıyorum, çünkü krizler kendi kendilerine durduk yere meydana gelen olaylar değil. Krizler, dünya ekonomisine yön veren kapitalist sistemin güçlü oyuncularının bir takım hedeflerine ulaşabilmek, dünya ekonomisine yön verebilmek ve tüm kaynakları kendi menfaatleri doğrultusunda kullanabilmek için sahneye koydukları trajik oyunlardan başka bir şey değil aslında. Lehman Brothers adlı dev bankanın kurtarılmayarak çıkartılan ve şu an yaşamakta olduğumuz kriz ile Amerika tüm dünyaya aslında ciddi mesajlar vermektedir.

Son yıllarda dünya ekonomisinin artık Amerika'dan ayrışmaya başladığı ve BRIC denilen Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'den oluşan ekonomilerin dünyanın itici gücü ve lokomotifi olmaya başladığı ile ilgili yaygın kanaatler krizden sonra artık itibar görmemektedir. Krizden de anlaşılıyor ki tüm dünya yaşamak için Amerika'ya bağlıdır.

Peki Amerika bu güce nasıl kavuştu. Tabi ki kurduğu ve mükemmel bir şekilde yönettiği parasal sistem ile.

Günümüzde toplum bir dizi kurumdan oluşmaktadır. Siyasi, resmi ve dini kurumlardan, sosyal sınıf, ailevi değerler ve mesleki uzmanlık kurumlarına kadar. Bu geleneksel kurumların anlayışımız ve bakış açımızın şekillenmesindeki büyük etkisi aşikardır. Ancak, içine doğduğumuz bu sosyal kurumlar, durumlara göre oluşturulur ve gerekçelendirilirler. Bütün bu kurumların arasında hiçbir sistem yok ki parasal sistem kadar yanlış anlaşılmış olsun. İnanılan sistemler genelinde ele alındığında var olan para sistemi, bugüne kadar en az sorgulanmış inanç şeklidir diyebiliriz. Paranın nasıl yaratıldığı, onu yöneten politikalar ve toplumu gerçekte ne kadar etkilediği, nüfusun büyük bir bölümünün kayıtsız kaldığı meselelerdir.Yaşadığımız dünya öyle bir dünya ki...Var olan zenginliklerin %40'ına toplumun %1'i sahip, her gün 34.000 çocuğun yoksulluk ve önlenebilir hastalıklardan öldüğü ve nüfusun %50'sinin günde 2 dolardan daha az gelirle yaşadığı bir dünya.

Çok net olan bir şey var: Bir şeyler çok, ama çok yanlış...Ve farkında olalım ya da olmayalım, var olan tüm kurumların, "sistemin ve toplumun can damarı ""PARA""dır." Bu nedenle, parasal sistemin nasıl işlediğini anlamak, neden bu şekilde yaşadığımızı anlamamız açısından çok önemli.

Ne yazık ki ekonomi genellikle karmaşık ve sıkıcı olarak algılanır. Bitmek tükenmek bilmeyen ekonomik terimler ve göz korkutucu matematik, insanları anlama çabalarından caydırır. Fakat gerçekte ekonomik sisteme yakıştırılan karmaşıklık bir maskeden ibarettir. İnsanlığın katlanmak zorunda kaldığı en felç edici yapıyı gizlemek üzere tasarlanmıştır.

"Kimse özgür olduğuna inanan birinden daha iyi köle olamaz." Johann Wolfgang Goethe - 1749-1832

Birkaç yıl önce, ABD Merkez Bankası (FED) Modern Para Çarkı isimli bir belge yayınladı. Bu yayın, FED ve desteklediği küresel ticari bankalar ağı tarafından uygulanan paranın yaratım süreci, nasıl kurumsallaştırıldığını açıklamaktadır.

Giriş sayfasında bu yayının hangi amaçla hazırlandığı yazılıdır:

"Bu kitapçığın amacı Kısmi Rezerv Bankacılık Sistemi çerçevesinde paranın yaratım sürecinin temel prensiplerini tanımlamaktır"

Daha sonra Kısmi Rezerv uygulamasını, bir dizi bankacılık terminolojisi ile açıklamaya devam etmektedir. Bunların bir çevirisini yapmak istersek ortaya çıkan durum şudur: ABD hükümeti bir miktar paraya ihtiyacı olduğuna karar verir. Amerikan Merkez Bankası'nı (FED) arar ve diyelim ki 10 milyar dolar ister.

FED yanıt verir: "Tabii ki, sizden 10 milyar dolarlık devlet tahvili satın alacağız." Böylece hükümet bir takım kağıtları alır, üzerine resmi görünüm veren şekiller çizer ve bunlara hazine bonosu adını verir. Daha sonra bu bonolara toplam 10 milyarlık değer koyar ve bunları FED'e gönderir. Bunun karşılığında FED'dekiler etkileyici kağıtlara bir dizi banknot hazırlar. Ancak bu kez hazırlanan kağıtlara Federal Rezerv Banknotları adını verirler ve bu banknotların toplam değerini 10 milyar dolar olarak belirlerler. Daha sonra FED bu banknotları hazine bonolarıyla takas eder. Bu takas tamamlandığında, hükümet, 10 milyar dolar değerindeki banknotları alır ve bir bankaya hesabına yatırır.Banka hesabına yatırıldıktan sonra bu banknotlar resmi para halini alır ve ABD para stoğuna 10 milyar daha eklenir.

İşte sonuç ortada... 10 milyarlık yeni para yaratılmış oldu. Tabii ki bu örnek sadece bir genellemedir. Gerçekte tüm bu işlemler elektronik ortamda yapılır. Hiçbir zaman kağıt kullanılmaz. İşin doğrusu, ABD parasının sadece % 3'ü basılı para olarak dolanımdadır. Diğer % 97'lik kısım ise elektronik ortamda bulunur.

Şimdi... Hazine bonoları yapıları gereği borç senedidirler. FED bu bonoları, yoktan varettiği paralarla satın aldığında, aslında hükümet bu parayı, geri ödemek üzere FED'den borç olarak alır. Başka bir deyişle; para, borçtan yaratılır. Paranın ya da bir değerin borçtan veya verilen bir taahhütten yaratıldığı paradoksu insanın kafasını karıştırabilir. Diğer bloglarımda örneklerle konuyu daha da netleştirmeye çalışacağım.

Evet... Değiş tokuş yapıldı ve şimdi ticari bir bankanın hesabında 10 milyar dolar mevcut. İşlerin giderek daha ilginç olmaya başladığı yere geldik sayılır.Neden mi?... Kısmi rezerv uygulamasına göre, bu 10 milyarlık hesap, bir anda bankanın para stoğunun bir parçası halini alır. Diğer tüm banka hesaplarında olduğu gibi. Modern Para Çarkı kitapçığındaki rezerv gereksinimlerinde belirtildiği üzere: "Bir banka, mevcut para stoğuna karşılık, yasal olarak belirlenmiş oranda rezerv bulundurmak zorundadır." Daha sonra bu durum şöyle sayısallaştırılmaktadır: "Mevcut yönetmeliklere göre banka hesaplarının rezerv gereksinimi, o hesabın % 10'u kadar olmalıdır." Yani 10 milyar dolarlık bir banka hesabının % 10'u ya da diğer bir deyişle 1 milyar doları, rezerv gereksinimi olarak bankada tutulmaktadır. Geriye kalan 9 milyar ise kullanılabilir stok olarak addedilmektedir ve diğer krediler için kaynak olarak kullanılabilmektedir. Şimdi, mantıklı bir şekilde düşünürsek, bu 9 milyarın, 10 milyarlık banka hesabından geldiğini kabul edebiliriz. Ancak gerçekte durum böyle değildir. Aslında olan şudur: Bu 9 milyar, mevcut 10 milyar dolar banka hesabı üzerinden yoktan varedilmiştir. İşte dolanımdaki para miktarı böyle genişletilmektedir.

Modern Para Çarkı yayınında da belirtildiği üzere: Bankalar, mevduat olarak aldıkları paralara gerçekte faiz ödemezler. Eğer böyle yapsalardı, ekstra para yaratılamazdı. Aslında yaptıkları kredi verdikleri miktar karşılığında kredi kontratları yapmalarıdır. Diğer bir deyişle, 9 milyar yoktan varedilebilmektedir. Bunun nedeni, böyle bir kredi için talep ve aynı zamanda % 10'luk rezerv gereksinimini karşılayan 10 milyarlık bir banka hesabı olmasıdır.

Diyelim ki, biri bu bankaya girdi ve gıcır gıcır 9 milyar doları ödünç aldı. Büyük olasılıkla parayı başka bir bankada kendi hesabına yatıracaktır. Böylece, aynı süreç yeniden başlayacak ve işlem kendisini tekrarlayacaktır. Bu banka hesabı da artık bankanın para stoğunun bir bölümü oldu. Bu tutarın % 10'luk bölümü ayrılır ve 9 milyarın % 90'ı, diğer bir deyişle 8.1 milyarı, yeni kredilerden para yaratmak için ayarlanmış olur. Ve bu 8.1 milyar yeniden yatırılarak, 7.2 milyarlık, daha sonra 6.5 ve 5.9 milyar dolarlık banka hesapları yaratmak ve yeni kaynaklar oluşturmak için kullanılabilir. Bir banka hesabındaki kredi yaratma döngüsü teknik olarak sonsuza dek sürdürülebilir. Ortalama bir hesapla, 10 milyar dolar üzerinden 90 milyar dolar yaratılabilir.

Diğer bir deyişle: Bankacılık sistemindeki her bir banka hesabı açma işleminin sonucunda en baştaki miktar 9 kez yoktan var edilebilir.

Artık Kısmi Rezerv Bankacılık Sistemi ile paranın nasıl yaratıldığını anladık. Aklımıza mantıklı olsa da yanıltıcı bir soru gelebilir:

Gerçekte bu yeni yaratılmış paraya değerini veren şey nedir?

Yanıt:

Halihazırda dolanımda olan para. Yeni para temelde dolanımdaki paradan değer çalmaktadır. Toplam para havuzundaki para, mallar ve hizmetlerden bağımsız olarak arttırılmış olur. Bu bağlamda, arz ve talep dengesi, dolayısıyla da fiyatlar artar ve her bir doların alım gücünü azaltır. Buna enflasyon denir. Enflasyon ise temelde toplumun üzerindeki gizli vergidir.

"Genelde size ne tür nasihatlerde bulunurlar? Dolanımdaki parayı arttır! Paranın değeri ile oynayalım demezler, Paranın değerini düşürelim demezler, Kimse size İnsanları her şey yolunda diye aldat demez. Faiz oranlarını düşür derler. Gerçek aldatma, paranın alım gücünü düşürmektir. Parayı yoktan var edince, tasarruflarımız kalmaz. Ortada sadece sermaye denilen şey kalır.Bu bağlamda, şunu sormak istiyorum: Dünyadaki enflasyon sorununun çözülmesini nasıl bekleyebiliriz...Daha fazla para basıp daha fazla enflasyon üretirken?"

Ron Paul

Tabii ki bu gerçekleştirilemez.Kısmi Rezerv Sisteminin genişlemesi kalıtımsal olarak enflasyon temellidir. Para arzının arttırılması, hizmet ve mallarda orantılı bir artış olmaksızın, her zaman paranın değerini düşürür. Aslında, yıllar içinde dolanımdaki ABD doları miktarı ile doların alım gücüne bakarsak, bu durumu net bir şekilde yansıttığını görürüz. Tersine ilişkinin olması doğaldır. 1913'teki 1 doların alım gücünün karşılığı 2007'de 21.60 ABD dolardır. Bu da FED kurulduğundan beri % 96 oranında devalüasyon gerçekleşmiş demektir. Şimdi... Bu durum, saçma bir şekilde sürekli enflasyonun, ekonominin kendisini baltaladığı gibi algılanabilir.Saçmalık mali sistemimizin gerçekte nasıl çalıştığını gösteren hafif bir tanımlama olabilir. Çünkü mali sistemimizde para borçtur, borç da paradır. 1950-2006 arasında dolanımdaki ABD dolarının miktarını gösteren bir grafik ile ABD ulusal borç tutarını gösteren grafik ne kadar ilginçtir ki eğriler hemen hemen aynıdır. Ne kadar para varsa, o kadar borç vardır. Ne kadar borç varsa, o kadar para vardır. Başka bir deyişle, cüzdanınızdaki her bir dolar, birinin diğerine olan borcudur.

Hatırlayalım: paranın oluşabilmesinin tek yolu borçlardan geçmekteydi... Öyleyse, hükümet de dahil ülkedeki herkes borçlarını ödeyebilse, dolanımda tek bir dolar bile kalmazdı.

"Para sistemimizde borçlar olmasaydı, para da olmazdı."

1941 - Marriner Eccies - Eski FED Yöneticisi

Aslında, ABD tarihinde ulusal borçların tamamen ödendiği sene 1835'tir. Başkan Andrew Jackson'ın daha sonra Federal Rezerv olacak Merkez Bankası'nı kapadığı yıl. Jackson'ın tüm politik yaklaşımı temelde, ABD Merkez Bankası'nı kapamaya verdiği söz üzerine kurgulanmıştı. Bir noktayı kesinlikle vurgular:

"Merkez bankasının hükümeti kontrole yönelik arsız girişimleri göstermektedir ki, bu kurumun devamlılığı veya benzerinin kurulması ABD halkının sonsuza kadar aldatılmasına yol açacaktır."

Maalesef bu mesajın ömrü çok kısa olmuştur. Ve uluslararası bankerler 1913'de yeni bir merkez bankası kurmayı başardılar.Federal Rezerv Bankası (FED). Bu kurum var olduğu müddetçe, sürekli borçlanma kaçınılmazdır.

Şimdiye kadar mevduatlar yoluyla borçlardan nasıl para yaratıldığını yazmaya çalıştım.

Krediler banka stoklarına dayanmakta, stoklar da mevduatlardan oluşmakta. Kısmi Rezerv Sistemi kullanılarak her bir mevduat üzerinden kendi orijinal değerinin 9 katı yaratılabilmektedir. Bunun karşılığında mevcut paranın değer kaybetmesi, sokaktaki fiyatları arttırmaktadır. Para borçtan yaratıldığı ve bankalar vasıtasıyla dolanıma girdiği için insanlar asıl borçlarından kopartılmakta, günlük giderlerininin karşılığı olan parayı kazanmak için rekabete girmeye zorlandıkları bir dengesizlik yaratılmaktadır. İşlevsel olmayan ve geriye doğru işleyen bu denklemde bir şeyi atlamaktayız. Yapının bu elemanı, sistemin kendisinin dalavereli doğasını ortaya koymaktadır.

Kaynak olarka Zeitgeist belgeselinden yararlandığım bu yazımın devamı bu dalaverenin doğası olan faiz uygulaması ile devam ettirmeye çalışacağım. Sonrasında da bir Ekonomik Tetikçi'nin İtirafları gelecek.

 
Toplam blog
: 8
: 1016
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Mersin Anamur, 1976 doğumluyum. Erciyes Ünviersitesi Endüstri Mühendisliği mezunuyum ve özel bir ..