Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '19

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Parasız Aşktır Cumhuriyet (11)

Batı'daki (geçici) refahın, "Sanayi Devrimi - Aydınlanma - Cumhuriyet - Demokrasi" ile fazlaca bir ilgisi bulunmamaktadır. Öyle olsaydı, ilk sanayileşen ülkelerden İngiltere ve Fransa, bugün ekonomik darboğaza girmez, halk sokaklara dökülmez, caddeler savaş alanına çevrilmezdi. (*)

Aşağıda verilen bilgilerden, bu refahın ve kaynağının 1789 Fransız İhtilali, Aydınlanma ve 1850’de başlayan Sanayileşme ile bir ilgisinin bulunmadığı anlaşılmakta; sanayileşmeyi tetikleyen icatların tarihlerinin yanında, sanayileşmeyi başlatan sermaye oluşumunun tarihleri de bu iddiayı desteklemektedir. 

...

Sanayileşmeyi Hızlandıran İ'catlar : (Tarihler yaklaşık olarak verilmiştir)

(1763) Buharlı Makineler,

(1820) Buharlı Gemiler, (Gemiler, 1840’da okyanus ötesi seferlere başlamıştır)

(1825) Buharlı Trenler,

(1830–1860 arasında, İngiltere'de) daha etkili maden tasfiye yöntemlerinin geliştirilmesi : Önce kömür üretimi. Artan kömür üretimi, yüksek Demir-Çelik talebini karşılar. Bunların sonucunda; köprü, kanal, demiryolu vb. inşaatlar hızlanmaya başlamıştır.

(1834) Biçerdöverler,

(1844) İlk ticaret amaçlı telgraf servisi,

(1876) Telefonun kullanılmaya başlanması,

(1890) Makineli tüfekler. Bu i'cat, sömürgeciliği "katliama" dönüştürür.

İleride hatırlanması için bu not : Sanayi Devrimi, Avrupa'da burjuva sınıfının yapı değiştirmesine ve yeni bir işçi sınıfının doğmasına yol açtı. Eski burjuva sınıfına, şimdi fabrika sahipleri de katılmıştı. Burjuva sınıfı artık her ülkede en zengin sınıfı oluşturuyordu. Açık ifadesi ile Para (yani Sermaye), yeni düzenin efendisidir.

Bundan sonra (görünürdeki) Halk Meclisleri'nde ÇIKARILTACAK HER YASA, SERMAYE SAHİPLERİNİN ÇIKARINI KORUYACAKTIR.

* * *

İşte, “Çağdaş - Modern - Hümanist / İnsancı - Hayvan Dostu (!)” olan Batı Avrupa’nın Sanayileşme Hikayesi :

16. ve 17. yüzyıllarda yapılan geniş çapta yağmacılık, Avrupa’yı finanse etmiş ve gelişimini desteklemiştir. Gerek İspanyolların Orta Amerika kolonilerinin altınlarını yağmalamaları, gerekse İspanyolların gemilerini yağmalayan İngiliz korsanların Avrupa’ya çok büyük miktarda altın kazandırmış olmaları, bu zenginleşmede Sanayileşme Devrimini tetikleyen olaylardan başlıcaları olarak kabul edilmektedir.

Bunlarla beraber İngilizler, 1750’li yıllardan itibaren girdikleri Hindistan’da yağmaladıkları hazineleri ülkelerine taşıyarak, büyük bir ekonomik güç elde etmişlerdir.  

Dokuma makineleri ile ilgili tüm teknik buluşların, bu tarihlerden sonraya (1800’lerin başlarına) denk gelmesi, Latin Amerika’dan yağmalanan altın-gümüş ile Hindistan’daki hazinelerinin soyulmasının, teknik buluşlara olan etkisini açıkça ortaya koymaktadır.

Buna göre İspanya ve İngiltere’de oluşan servetin kökleri (aşağıda detaylı anlatılmakla birlikte özetle) 16. ve 17.yüzyıllara (1503 - 1660) gitmekte, buna karşılık i'catların ve sanayileşmenin yoğunlaşması ise 1793 - 1890 yıllarına tarihlenmektedir.  

Soru : Batı Avrupa’da oluşan servetin kaynağı "yağma" mıdır, yoksa "aydınlanma - sanayileşme" midir ?

* * *

Burada, "Lâtin Amerika'nın Kesik Damarları" isimli kitaptan alıntıyla devam ediyoruz :

...

“TOPRAĞIN ZENGİNLİĞİ İNSANIN YOKSULLUĞUNU DOĞURUYOR

KILIÇ KABZALARINDAKİ HAÇ İŞARETİ

...Amerika’nın keşfi macerası, Ortaçağ’da Kastilya’ya (İspanya) hakim olan Haçlı Seferleri geleneği hesaba katılmadan açıklanamaz. Nitekim Katolik Kilisesi, okyanusun öte yanında uzanan bilinmedik toprakların fethine kutsal bir karakter atfetmekten çekinmemiş ve Valencia'lı Papa VI. Alexander, Kraliçe Isabel’i Yeni Dünya’nın da kraliçesi ilan etmiştir.

Keşiften üç yıl sonra Dominik yerlilerine karşı açılan savaşı bizzat Kristof Kolomb yönetti. Bir avuç atlı, iki yüz piyade ve özel olarak yetiştirilmiş birkaç yırtıcı köpek, yerlilerin hakkından gelmeye yetti. Bunlardan beş yüzü İspanya’ya yollanmış, Sevilla’da esir olarak satılmış ve korkunç bir sefalet içinde ölmüşlerdir.

‘AÇ DOMUZLAR GİBİ SALDIRIYORLARDI ALTINA”

O çağda Amerika, ana giriş kapısı 'Potosi' (Bolivya başşehri) olan geniş bir maden ocağına benziyordu. Aşırı coşkulu bazı Bolivyalı yazarların iddiasına göre İspanya, üç yüzyıl boyunca Potosî’den çıkartılan madenle; gümüş tepesinin doruğundan, okyanusun öbür yakasındaki Krallık Sarayı’nın kapısına ulaşan gümüşten bir köprü kurabilirdi...

...Amerika’dan kaçak olarak Filipinler’e, Çin’e ve hatta doğrudan doğruya İspanya’ya yapılan gümüş ihracatına ilişkin rakamlar, Earl J. Hamilton’ının hesaplarında yer almıyor. Oysa aynı yazar, bu konuya ayırdığı ünlü yapıtında, Sevilla’daki Casa de Contratacion’dan edindiği bilgilere dayanarak şaşırtıcı rakamlar vermekte. 1503-1660 yılları arasında Sevilla’ya tam yüz 185.000 kilogram altın ve 16 milyon kilogram gümüş gelmiştir.

Bu 150 yıl boyunca İspanya’ya aktarılan gümüş miktarı, tüm Avrupa rezervlerinin üç katını oluşturmaktadır. Ve unutmamak gerekir ki, burada söz konusu olan rakamlar resmî rakamlardır; dolayısıyla da karaborsayı (canmehmet : kayıtdışı olanları) kapsamazlar.

Yeni sömürgelerden bu şekilde koparılıp alınan madenler, Avrupa’nın ekonomik gelişimini hızlandırdı ve hatta denebilir ki, (bunu) mümkün kıldı. Latin Amerika’nın Avrupa’nın ilerlemesine yaptığı bu muazzam katkının sonuçları, Büyük İskender’in Pers hazinelerini Helen Dünyası'na kazandırmasının sonuçlarıyla dahi kıyaslanamayacak kadar belirleyici olmuştur:

AT İLE ATLI ARASINDA ROL DAĞILIMI

Kapital’in birinci cildinin üçüncü bölümünde Marx, şöyle der :

'Amerika’daki altın ve gümüş madenlerinin keşfi, yerli nüfusun köleleştirilip maden ocaklarında zorla çalıştırılması; Doğu Hint Adaları’nın fetih ve yağmalanmasının başlaması, Afrika kıtasının bir zenci avı alanı haline getirilmesi; bütün bunlar, kapitalist üretim çağını haber veren olgulardır ve ilk birikim döneminin temel etkenlerini meydana getirirler.'

...Ernest Mandel’in yapmış olduğu hesaba göre, 1660’a kadar Amerika’dan sökülüp alınan altın ve gümüşün, 1650-1780 yılları arasında Hollanda Hindistan Şirketi’nin Endonezya’dan topladığı ganimetlerin, Fransız sermayesi tarafından 18. yüzyıl boyunca köle ticaretinden sağlanan kazançların, yine aynı dönem boyunca İngilizlerin bir yandan Antiller’deki köleleri çalıştırarak, bir yandan da Hindistan’ı yağmalayarak gerçekleştirdikleri kârların toplamı, 1800’lerde bütün Avrupa’daki sanayi alanlarına yatırılan sermayelerin toplamını aşıyor.

Bu muazzam sermaye toplamının Avrupa’ya yatırımlar bakımdan son derece elverişli bir iklim yarattığını, 'teşebbüs ruhu'nu canlandırdığını ve sanayi devrimine büyük bir atılım kazandıran yapımevlerinin kuruluşunu mümkün kıldığını vurguluyor Mandel.

Ama aynı zamanda, uluslararası zenginliğin sadece Avrupa yararına gerçekleşen bu büyük çaplı tekelleşmesi, yağmaya uğrayan ülkelerin bir sanayi sermayesi birikimi sağlamalarına engel olmuştur. Şunları söylüyor Mandel :

'Gelişmekte olan ülkelerin çifte trajedisi, bu uluslararası tekelleşme mekanizmasının gecikmelerini telâfi etmek, yani alabildiğine gelişmiş Batı Sanayisi'nin imalat ürünleriyle tıka basa dolu bir dünyada, bir sanayi sermayesi birikimini sağlamak zorunda kalışlarından ileri gelmektedir.

Latin Amerika’daki yerli halkların soyulup soğana çevrilmesinden yararlanarak modern kapitalizmi yaratanlar, Avrupa’nın öbür ülkeleri oldu. Birikmiş hazinelerin yağmasını, yerlilerle esir tüccarlarının Afrika’dan zincire vurup getirdikleri zencilerin maden ocaklarında sistematik bir şekilde zorla çalıştırılması izledi.

En son olarak rahatça söyleyebiliriz ki, günümüzde bile (bu), kapitalizmin zengin varlığıyla açıklanabilir ve bu zengin merkezlerle yoksul çevreler, bir tek ve aynı sistemin ayrılmaz parçaları halinde karşımızdadır.

KAN VE GÖZYAŞI SELİ : OYSA PAPA, YERLİLERİN DE RUHU OLDUĞUNU SÖYLEMİŞTİ

II. Felipe, 1581’de  Latin Amerika yerlilerinin üçte birinin öldürüldüğünü, sağ kalanların da kendilerini, ölülerinin bedelini ödemek zorunda hissettiklerini ekliyor; annelerin madenlerden kurtarmak için çocuklarını öldürdüğünü belirtiyordu. Ama krallığın yalanları, imparatorluk topraklarından daha büyüktü. 

...1616-1619 yılları arasında görevli Vali Juan de Solörzano, Huancavelica’daki cıva madenlerinde çalışma koşulları üzerine bir rapor hazırladı :

'….omuriliğe kadar sızan zehir, kolları ve bacakları zayıf düşürüyor ve sürekli bir titremeye yol açıyor, işçiler genellikle dört yıl sonunda ölüyorlar.' Bu rapor hem krala, hem de Batı Hint Adaları Konseyi’ne sunuldu. Buna karşın, 1631 de IV. Felipe madenlerde hiçbir değişiklik yapılmamasını buyurdu. Ardından tahta geçen II. Carlos, bu kararı aynen uyguladı...

LATİN AMERİKA’DA KORUMACILIK VE SERBEST DEĞIŞİM : LUCAS ALAMAN’IN KISA UÇUŞU

...İngiltere, kurduğu sistemle dünyanın fabrikası olmuştu: Dünyanın her yerinden gelen hammaddeler İngiltere’de işleniyor, mamul maddeler dünyanın her yerine gönderiliyordu. Dönemin en büyük limanına ve en güçlü mali sistemine sahipti imparatorluk. Ticari uzmanlaşma düzeyi çok yüksekti; nakliyat ve sigorta İngiltere’nin tekelindeydi. Uluslararası altın piyasası da İngiltere’nin denetimindeydi. 

Alman Gümrük Birliği kurucusu Friedrich List, Büyük Britanya’nın başlıca ihracat ürününün 'serbest değişim' olduğunu belirtmişti. İngiltere’nin gümrük korumacılığına tahammülü yoktu; bunu da gerektiğinde, Çin’le yapılan Afyon Savaşı’nda olduğu gibi, kan kusturarak belli ediyordu. Ne var ki pazarlarda serbest rekabetin ortaya çıkması, ancak İngiltere’nin kendi gücünden kesinlikle emin olmasından ve Avrupa’nın en koyu korumacı yasaları desteğinde tekstil endüstrisini geliştirmesinden sonra gerçekleşmişti.

Başlangıçta, İngiliz Endüstrisi henüz rekabet edebilecek düzeyde değilken, ham yün ihraç eden İngilizlerin sağ eli kesilirdi. Aynı suçu tekrar işleyenler ise asılırdı. Cesetler gömülmeden önce rahip, kefenin İngiliz malı olup olmadığını kontrol etmek zorundaydı.

Marx, 'Bir ülkede serbest rekabetin yol açtığı tüm yıkıcı sonuçların, dünya piyasasında çok daha büyük boyutlarda tekrarlandığını' belirtmiştir. Latin Amerika’nın (ancak Kuzey Amerika’nın yörüngesine girmek üzere çıkacağı) İngiliz yörüngesine girişi de bu çerçevede gerçekleşmiş ve yeni bağımsız ülkelerin bağımlılığı bu yapıda sağlama alınmıştır. Mal ve paranın serbest dolaşımı ve sermaye transferi dramatik sonuçlar doğurmuştur.” (1)

* * *

Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılan:

Cumhuriyet - Aydınlanma ve Demokrasi'nin, sanayileşme - gelişme ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

Batı Avrupa’nın gerçekleştirdiği Sanayi Devrimi; Lâtin Amerika, Hindistan, Afrika’nın yağmalanması sonucunda (sayesinde)dir. İddia edildiği gibi Batı Avrupa’nın refahı, sanayileşme ile sağlanmamıştır.

İspanya - İngiltere - Fransa ve diğer Avrupalı ülkelerin yağmaladığı ülkeler, servetlerini kaybettikleri için gelişememiş ve yoksul kalmışlardır.

Ne Lâtin Amerika, ne Hindistan, ne de Afrika; Batı Medyası'nın sürekli olarak pompaladığı gibi yoksul - cahil toplumlar değildirler.

Bir ülkenin gerçekten insana ve insan haklarına saygılı olduğunu iddia edebilmesi, o ülkede adaletin ve gelir dağılımının eşit olmasına bağlıdır. Bunun dışındaki her söylem, sadece boş laf ve bir aldatmacadır.

 

Devam edecek...

- Cumhuriyet ve Demokrasi adına hep kulağa hoş gelenler söylenmiş, uygulama ise bunun tam tersi olmuştur.

- "Egemenlik Halkın" ise; kim hangi cesaretle darbe yaparak, meclisi kapatabilir ve halkın rızasını almadan bir dayatma yapabilir ?

- "Halk için halka rağmen!" söyleminde, Cumhuriyet - Demokrasi nerededir ?

- "Cahil" kimdir ? Eken, biçen, vatanı uğrunda ölenin cahilliği nerededir? Kafasında mı, yüreğinde mi ?

- Aydın'ın hikmeti Yüreğinde mi, Kafasında mı, Silahında mıdır ?

 

www.canmehmet.com

AÇIKLAMA VE KAYNAK :

(*) İngiltere : Uluslararası sermaye bugün İngiltere’den kaçma hazırlığındadır. Ülke ekonomisinin durgunluğa girmesinin yanında, işsizlik ve enflasyonun da hızla artma riskleri bulunmaktadır. Geçmişte hem ekonomik hem de coğrafi olarak büyüyen Avrupa (Birliği), bugün gün geçtikçe içine kapanarak, iç sorunlarıyla boğuşan bir birlik haline gelmiştir. Londra, Dünyanın en büyük finans merkezi konumundadır. Ancak artan ekonomik riskler, bankacılara taşınmaya düşündürtmektedir. Hizmet sektöründeki duraklamanın, imalat ve inşaat sektörlerindeki sert düşüşlerle ilgili olduğu bilinmektedir.

"Moody’s"in Kıdemli Başkan Yardımcısı Sarah Carlson, "İngiltere önemli kredi zorlukları ile karşı karşıya" demiştir. İngiliz Motorlu Araç Üreticileri Topluluğu (SMMT) verilerine göre, Mart ayında ülkedeki araç üretimi, bir önceki yılın aynı ayına göre %15,5 azalarak, 116.035'e gerilemiştir.

Fransa : “Sarı Yelekliler”; vergi artışı, yetersiz kamu hizmetleri ve gelir adaletsizliği nedeniyle yaklaşık bir yıldır, Fransa’da yer yer savaş görüntüleri veren çatışmaların içine girmektedir.

Anlaşılan odur ki, ilk sanayileşen ülkeler İngiltere ve Fransa, bugün yeteri kadar sömüremediklerinden("ucuz hammadde - emek ve aç pazar yokluğu"ndan) dolayı, giderek "sahte refah" ortamını kaybetmektedirler.

(1) LATİN AMERİKA'NIN KESİK DAMARLARI. Eduardo Galeano.

 
Toplam blog
: 1117
: 1768
Kayıt tarihi
: 29.08.06
 
 

Ticari ilimler akademisindeki öğrenciliğim sırasında, bir kamu iktisâdi kuruluşunda başladığım ça..