Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '10

 
Kategori
Siyaset
 

Parça parça özgürlük = Kaos'tur

Parça parça özgürlük = Kaos'tur
 

Özgürlük derken kaosa yol açmak!


Bazı özgürlük taleplerine bakalım: 

* Başörtüsüne özgürlük: YÖK'ten bağımsız ele alınmamalı. Başörtülü öğrencinin özgürlüğü kadar "Parasız eğitim" için pankart açan öğrencinin özgürlüğü de tartışılmayı hakeder. Ve yakın arkadaşı bir pankart açtı diye 15 yılla yargılanan gençler, o gençlerin aileleri bu duruma isyan eder. 

* Taş atan çocuklara özgürlük: Hakkari'de polise taş atan çocukla, İzmir'de polise taş atan çocuk aynı muameleye tabi tutulmaz ve taş atanlara getirdiğiniz ceza indirimi, kamuoyu vicdanını sarsan kimi cinayetlere karışmış isimlere af gibi algılanırsa bundan en büyük zararı kamuoyu görür. 

* Kader mahkumlarına özgürlük: A suçuna af, B suçuna da affı gerektirir. Devletin, suçlar arasında öncelik belirlemesi ve mağdurların fikrini almadan getireceği her af, yine kamuoyu vicdanını vurur. Bu işler, evrensel hukuk kurallarına harfiyen uyan çağdaş ülkelerde böyle mi oluyor acaba? Neden devamlı ayrıcalıklı zümrelere ceza indirimlerini, afları konuşuyoruz da topyekün bir hukuk devriminden bahsetmiyoruz? 

Senaryo şu: Özgürlük kavramının sadece bir köşesinden tuttunuz. Getireceklerini hesaplamadınız. Bir kesime özgürlük diğerinde tepkiye neden oldu. Vicdanları kanayan halk, "Madem suçlu cezasını çekmiyor, madem hukuk kişiye göre, partiye göre, ideolojiye göre kılıf değiştiriyor, madem "özgürlük" içi boşaltılan bir kavrammış gibi duruyor, o halde ben de kendi hukukumu yaratırım, kendi özgürlüğüm için başkalarının özgürlüğüne set çekerim, adaleti değil gücü kendime siper ederim" der. 

Bu da kaosa işaret eder. Evet, hukuka inanmamaya başlayan halk ister istemez kaosun baş kahramanı olmuştur. 

Yapılan kamuoyu araştırmalarında halkın büyük çoğunluğu idam cezasının geri gelmesini ister. Neden? Çünkü ağır suç işleyenlerin adalet tarafından hakettiği şekilde yargılanmadığı algısı vicdanları kanatmıştır. Ve idam, bu kesimlerde kendilerini tatmin edecek tek yol olarak karşısına çıkmaktadır. 

Üniversite gençliğinin %40'ı başörtülü gençleri üniversitede görmek istemez. Neden? Çünkü "Başörtüsüne özgürlük" sloganları haklılığına rağmen hala ve hala bir özgürlük çağrısını değil, bir "Sadece benim için özgürlük" çağrısını içermektedir. Hükümetin, YÖK ile ilgili mevzuata bırakın kılını kıpırdatmayı sahiplenir görüntüsü bunun en önemli ispatıdır. Türkiye'nin Haziran ayındaki seçimi beklemeye mecali yoktur ama aldığı oyu kendine dayanak yapan sayın başbakan, "Şu seçimleri atlatalım, sonra YÖK'e bakarız. Komisyon kurarız, görüşleri değerlendiririz" diyerek 12 Eylül'ün bu en acı ürününe isteyerek ya da istemeden -bilemiyorum- çanak tutmaya devam etmektedir maalesef. 

Dün, başı açık bayanlara yaptığınız "Başörtülüyle dayanışma kurun" çağrınız çok haklı bir çağrıydı ama şu koşullarda geri teper sayın başbakan. Çünkü o YÖK orada durdukça ve o çocuk pankart açtığı için 15 yılla yargılandıkça o başı açık bayan özgürlük taleplerinin samimiyetini sorgulamaya sonuna kadar haklıdır. Biz de haklıyız. 

O YÖK orada durdukça sizin başbakanlığınız boyunca yürüttüğünüz açılımların, çıkışların hiçbir değeri kalmaz. 

Atalarımız ne güzel söylemişler: Bugünün işini yarına bırakmayınız. Bırakırsanız kaos derinleşir, vicdanlar daha da kanar, hukuka, adalete güven sıfıra iner. Sezen Aksu'nun dediği gibi "Vicdan, ilahi bir takiptir." Vicdanlar daha fazla kanamasın. Parça parça özgürlük çıkışları kaosu daha fazla derinleştirmeden geniş bir özgürlükler paketi kamuoyunun önüne gelsin. Bizden bir dost uyarısı. Hem yönetenlerimize, hem de yönetenlerimizi destekleyenlere. Özgürlük konusu bir paket konudur, yangınları çare bekleyen tüm kesimler için! 

Haziran sonrasına kadar sabrı kalmadı kimsenin. Vicdanlar kanıyor, duyan, gören lütfen harekete geçsin! 

 
Toplam blog
: 78
: 1198
Kayıt tarihi
: 12.10.10
 
 

Alice'in harikalar diyarındaki cennet bahçesinden sesleniyorum sizlere. Burada önyargı, olur olma..