Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '15

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Paris'te büyük şehir yaşamı ve Luxembourg Bahçesi

Paris'te büyük şehir yaşamı ve Luxembourg Bahçesi
 

Luxembourg Bahçesi


Büyükşehirde yaşamak birçokları için gerçekten de çok zorlayıcı olabiliyor. Davide ile İstanbul'a gittiğimizde bana ilk sorduğu şey: “Bu şehir hiç uyumuyor mu?” olmuştu. Evet, büyükşehirler erken uyumazlar; hatta bazı büyükşehirlerde 24 saat uykusuzluk hali devam eder. Büyükşehirler dinamiktir; burada hep bir hareket vardır; bir yere yetişmek istiyorsanız genellikle koşturmanız gerekir; hep bir aceleniz vardır ve hep de daha çok geç kalmanıza neden olan toplu taşım araçlarına muhtaçsınızdır.

Paris'e daha ayak basar basmaz metropolitanın kapılarının bir dakika bile sürmeyen açılıp kapanma hızı Davide için oldukça zorlayıcı oldu. Ama en azından müzelerde ağır aksak tutturduğumuz tempomuzu yükselten bir araç bulmuş olduk. Başlarda metroya bindiğimiz her an ayrı bir panik havası yaratırken, zamanla hem şehrin hem de metronun ritmine ayak uydurmayı başardık.

Büyükşehrin dinamizmi mi yoksa küçükşehrin huzuru mu?

Birçokları için büyükşehre gelip yerleşmek ideal olan yaşam standartlarına erişebilmek için önemlidir. En iyi okullarda okumak isteyen öğrenciler, iş arayan yeni mezunlar, küçük yerde yaşayıp kendisini baskı altında hisseden azınlıklar için büyükşehir vazgeçilmezdir. Bu nedenle büyükşehirlerin nüfusu gün geçtikçe artmaktayken küçük şehirler sürekli göç vermeye devam etmektedirler.

Bundan yıllar önce İtalya'ya ilk geldiğim zamanlarda büyükşehirlerin belirli bir refah seviyesinin üzerinde olan insanlar için çok da tercih sebebi olmadığını gördüm. Çoğu İtalyan kendisine huzurlu bir yaşam imkanı sağlayan küçükşehirlerde, büyük, konforlu ve kocaman bahçeli evlerinde yaşamayı tercih ediyorlar. Bu küçük şehirler imkân anlamında sakinlerine ihtiyaçları olan her türlü konforu sunuyor. Küçük şehir insanının geneli kendi aracında seyahat ediyorve toplu taşım araçlarına çok az ihtiyaç duyuyor. Yaşam alanlarının onlara sunduğu huzur elbette karekterlerine de yansıyor. Fakat büyük şehirler, böyle insanları bazı yönlerden zorlasa da bitmek bilmeyen aktiviteleri ile de onların gönüllerini kazanmasını biliyor.

Luxembourg Bahçesi

Paris birbirinden güzel bahçeleri ile size şehir içerisinde doğa ile başbaşa kalabileceğiniz ortamlar sunuyor. Meğerse Paris demek benim için gerçekten de Victor Hugo demekmiş. Nereye gidersem gideyim mutlaka Hugo'nun bana aktardığı Paris'ten izler buldum. Luksembourg Bahçesi, ünlü yazarın Sefiller ( Les Miserables) adlı romanında baş kahraman Jean Valjean'ın kızı Cosette ile akşam üstü yürüyüşleri yaptıkları bahçeydi. Cosette bu bahçede babası ile yürürken aşık olacağı subay ile karşılaşmıştı. Paris'in merkezinde, 6. bölgede bulunan bu bahçeye doğrudan metropolitan ile gelmek mümkün. Elbette şehrin tek sahip olduğu bahçe burası değil. Şehrin içerisinde biraz dolaşınca birbirinden güzel başka bahçelere de denk geliyorsunuz.

Medici Ailesi Paris'te

Luxsembourg Bahçesi, 1612 yılında Floransalı ünlü Medici Ailesinin bir üyesi olan Marie de Médici'nin Paris'in yönetiminde olduğu zaman yapılmış. Elbette bu bilgi bile Fransız bahçelerinin ilham kaynağının neresi olduğunu anlamamız için yeterli oluyor. Floransa'nın en güzel saraylarından biri olan Pitti Sarayı, Medici ailesinin Floransa şehrinin yönetimini tam anlamıyla eline geçirip ekonomik olarak Pitti'leri zor duruma düşürmesinin ardından değerinin çok altında bir fiyata Medicilerin eline geçer. Böylelikle Arno Nehri'nin her iki tarafından birer saray edinen Mediciler bugün bile görenleri hayrete düşüren bir karar ile Ponte Vecchio yani Eski Köprü üzerinden de geçecek şekilde bir kapalı üst geçit ile bu iki sarayı birleştirdi. Mimaride “Yüksek Rönesans” döneminde yaşanan ilerlemede sanata yaptıkları ciddi yatırım ile ivme kazandıran Medici ailesinin üyeleri sadece Floransa'da değil evlilikler ile yerleştikleri Avrupa'nın başka bölgelerinde de sanat öncüleri olma görevini üstlendiler. Pitti Sarayı'nın Boboli Bahçesinden örnek alınarak inşa edilen ve Hotel Luksembourg'u da içine alan bölge Fransız tarzı bahçecilik anlayışı oluşturacak şekilde Tomasso Francini'nin ellerine teslim edildi.

Davide'nin söyledikleri

Kuzey İtalya'nın verimli topraklarından gelen Davide, biz Luxembourg Bahçesi'nde dolaşırken bu bahçenin İtalya'da gördüklerimize ne kadar da benzediğini anlatmaya başlıyor. Şimdi onun anlatımıyla biraz Avrupa bahçeleri hakkında bilgilenelim: Avrupa'da bahçe denilince elbette ilk akla gelen ülkeler İtalya, Fransa ve İngiltere'dir. Bu anlamda İtalya tıpkı mimari ve resimde olduğu gibi peyzajda da öncülük etmiş ve tüm Kuzey Avrupa ülkelerine örnek olmuştur. Kuzey İtalya'nın Yüksek Rönesans döneminin en büyük mimarı kabul edilen Andrea Palladio, Veneto bölgesine Venedikli zengin tüccarlardan aldığı siparişler neticesinden birbirinden güzel villalar ve bu villaları çepeçevre saran bahçeler inşa etmişti. Bu anlamda Villa Contarini, Villa Emo, Villa Barbaro, Villa Rotonda gibi birçok Palladio inşası sayılabilir. Palladio sadece yaşadığı bölgede değil belki de dünyanın hemen hemen her bölgesinde tarzı en çok taklit edilen mimar olmuştur. İşin ilginci Palladio tarzını çok seven İngilizler ve Fransızlar daha sonraki yüzyıllarda bu sefer bahçecilik anlayışları ile İtalyanlar tarafından taklit edilmişlerdir.

Luxembourg Bahçesi yüzyıllar içerisinde çeşitli restorasyonlar geçirmiş, ancak genel itibariyle güzelliğini korumayı bilmiş. Medici çeşmesini içine alan havuzun etrafında güneşlenmek, size ayrılan tek kişilik sandalyede kitap okumak, spor yapmak ya da bahçe içindeki birbirinden güzel heykeller arasında sadece yürüyüş yapmak ve için bu parka gelebilirsiniz; ancak bu bahçede ne yazık ki şöyle bir çimlere uzanayım diyemezsiniz. Nedenini anlayamadık, ama biz bahçede yürüyüş yaparken güvenlik görevlileri çimlere uzananları tek tek nazikçe uyarıp yerlerinden kaldırdılar. Çimlere uzanmadan bahçe keyfi çıkmaz diyenlerdenseniz size Louvre Müzesi'nin önünde yer alan bahçeye gitmenizi ve orada canınızın istediği gibi çimlere uzanmanızı tavsiye ederim.

 
Toplam blog
: 79
: 5412
Kayıt tarihi
: 25.10.11
 
 

Dr. Serap Mumcu Geronazzo, Padova Üniversitesi Tarih bölümünde doktoramı tamamladım. Tarih, Sanat..