Parlatiim abi

Elinizde Galatasaray gibi tarihi bir değer varsa, onu her türlü olumsuz etkilerden korumak için maddi - manevi hiç bir fedakarlıktan kaçınmayacağınız aşikardır.

Değerleri korumanın çeşitli yolları vardır. Örneğin; metal antikalar çabuk oksitlenir ama "kav" ile ovularak müthiş bir parlaklık kazandırılır. Arabalar, mobilyalar, tablolar ve diğer antika çeşitleri nasıl korunur bilemiyorum. Peki? Elinizde GALATASARAY gibi ULUSLARARASI MARKA olmuş bir değer varsa ve oksitlenmeye başlamışsa nasıl koruyacak nasıl parlatacaksınız?

Parlatalım ama nasıl?
Avrupa'daki bütün takımların korkulu rüyası, önüne gelene 3-4 tane atan ve sonunda da UEFA Kupası ve Süper Kupa'yı kaldıran bir Galatasaray, nam-ı diğer Avrupa Fatihi Galatasaray artık amatör balıkçılar, kasaplar, madenciler ve itfaiyecilerden kurulu ama yürekleri ile oynayan Kuzey Avrupa takımları için kariyer basamağı olmuşsa...

Parlatalım ama nasıl?
Herkes Galatasaray için, "UEFA'da final oynar" diyordu. Gruplar belli olduğunda "Banko, hatta birinci olarak çıkar" dediğimiz Cim Bom'un durumu da Milli Takım'a döndü. Açık hakem hataları (lehimize) ve şans faktörü neyse ki bizden yanaydı da tutunacak bir dalımız ve tesellimiz oluverdi! Ama basit bir galibiyet bile "zafer" havası estirecek kadar abartılıyorsa...

Parlatalım ama nasıl?
Bence Galatasaray kariyerine güvenip hazırdan yiyor. "Hazıra dağ dayanmaz" deyimi neyi ifade ediyor, birileri onlara anlatmalı. Sen, fırsat varken gruptan çıkma sansını elinin tersi (Kalli'nin umursamazlığı) ile geri tep, şimdi de yırtın ki çizilen karizmayı kurtarasın. Üçüncü sınıf bir Yunan takımını yenerek "tarih yazma" masalını artık kımse yutmuyorsa ve böyle bir gruptan çıkabilmek için artık mucizelere ihtiyaç varsa...

Parlatalım ama nasıl?
Grup maçları bir kez daha gösterdi ki, Galatasaray takımı iyi çalışmıyor. Kuzey ülkelerinin futbolu biliniyor; duran toplar ve taç atışlarından gol bulma becerileri olan ve defans arkasına atılan şişirme toplarla tehlike yaratan bir sistemle oynuyorlar. Hem yapılı hem de fizik güçleri olan, disiplinli takım oyununu ve basit mücadeleyi tercih eden takımlardır. İsimleri bile zor hatırlanan bu takımların mücadelesinden örnek alınamıyorsa...

Parlatalım ama nasıl?
Lig'de de değişen bir şey yok. Bir bakıyorsunuz en önemli rakiplerine puan farkı atan ve farkı daha da açması beklenen Cim Bom, rakiplerin puan kaybettiği hafta onlara nazire yaparcasına olmadık yerde puan kayıpları yaşıyor. Bu durumdan faydalanma becerisi gösterilemediği gibi aksine, rakibin puan kaybı ile sevinmeyi yeterli buluyor. İşte son örneği; BŞB çalıştı Galatasaray hazırdan yedi yine.

Parlatalım ama nasıl?
Galatasaray'ın bir sorunu var, Takım içindeki diyaloglar bitmiş gibi. Teknik heyetle futbolcular arasında bir kopukluk bir gruplaşma veya bir ayrışma var gibi geliyor. Bir takım eğer kendi içinde bu tür sorunlar yaşıyorsa bunu kısa vadede aşması son derece zordur. Bunları görmezden gelen yöneticilere eyvallah deniyorsa...

Parlatalım ama nasıl?
Bir taraftar olarak böyle istikrarsız bir takım istemiyorum. Ancak; takımı zor gününde yanlız bırakmayıp desteklemem gerektiğinin de bilincindeyim. Bu da benim taraftarlık sorumluluğum ama nereye kadar? Ömür boyu geçmiş başarılarla övünmek istemiyorum. Değişim ve heyecan arıyorum ama görünen o ki; içeride ve dışarıda bu sene de ümit yok.

Parlatalım ama nasıl?
Burası Avrupa arenası... Avrupa'nın şifrelerini çözdüğünü sanan yöneticiler, Galatasaray'a bir antıka muamelesi yapmaktan vazgeçip uyanmalıdırlar artık. Her ne kadar hakemdi, fauldü, değildi gibi bahanelere sığınmasalar da... Trene perondan binmek varken her ne hikmetse, biz illede son vagonu yakalayacağız diye tabanı yanık tavşan gibi peşinden koşuşturup duruyoruz.

Nasıl parlatalım şimdi a dostlar? Ümitler, sevinçler, stresler son maça kaldı. Bakalım torbadan hangisi çıkacak! Allahım aklımıza mukayet ol...