Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

perihan reyhan ALKAN

http://blog.milliyet.com.tr/pra

15 Ağustos '08

 
Kategori
Deneme
 

Pastel gri!!!

Pastel gri!!!
 

Kış bahara gebe deseler inanır mıydın? Sanır mıydın ki erir o karlar, buzlar çözünür. Donmuş pınarlar çağıldar yeniden, her yerinden bereket fışkırır donmuş toprağın, her yanı ayrı filiz, ayrı göverir çiçeklerin envaı. Her bir kurumuş dalın çiçeğe keseceği gelir miydi aklına, hele de en doygun ve hazlı meyvelerini sunacağı sana?

Bakma pınarlarında donmuşluğuna bu gözyaşlarının, ayaza kesmişliğine, dalıp gitmişliğine, bakma o gözlerin sana yönlü olmayışına. Oysa nasıl da eritiyor gözlerinin derininde her bir buzulunu.

Hani o minicik, anlık da olsa bir güneşin vardı ya, işte o, o karlar altında yeşertmedeydi her bir filizi daha bir gövermelere sana, sen henüz farkında olmasan da.

Pasteldim ben kışlığımın beyazına inat. Uzun süre, uzun yıllar pastel… Hiçbir rengim yoktu. Griydim sadece. Yaşamımda ne var ne yoksa gri, her şey gri, aldığım nefes bile gri, gördüğüm duyduğum ne varsa gri. Pastel gri…

Nasıl renklendim, nasıl da rengârenk oldum bilemezsin o minik güneşinle.

Işıl ışıl, pırıl pırıl oldum!

Oysa ne olduğunu bile anlayamamıştım başlarda gelişinin.

Oturmuş griler içinde çocukluğumun yitik cennetlerinin bir gününe bu günkü cehennemlerimin kaç gününü verebilirimin hesabını yapıyordum az önce. O güneşin, o minicik güneşin bile tüm cehennemlerimin yangınını yok etti bir anda. Verecek cehennemim de kalmadı ki çocuksu coşkulara takasa. Gerek de bırakmadı zaten, çocukluğumun cennetleri de vardı avuçlarında.

Yalnızlığımı da kovmuştun.

Oysa bu kadarını olmasa da severdim ben yalnızlığı, Çaya benzetirdim yalnızlığımı ekseri, demlendikçe kekremsi, buruk keyif veren lezzetine. Ama fazla demlenildiğinde de her geçen an daha bir acılaşan, keyfini yok edip ağızda tat bırakmayan.

Haddinden de fazlaydı üstelik demlenişi son zamanlarda

Yüzleşmek yürek ister kendinle. Hele de buluncu kabullenmek artısı eksisiyle, günah ve sevabıyla kabullenmek!

Boyun eğmedim tevekkülle; yüreğime, özlemlerime tuttuğun aynadaki buluncuma, sen susuşumu ona da yorsan. Kaya gibi, dimdik, sağlam çıkabilmekti karşısına, durabilmek ya da; sen adına aşk da desen bu sükûtun.

Sahi aşk mı ki bunun adı, yani buluncumun yüzleşmem sonucundaki?

Bak şimdi buna taktın aklımı bu defa da.

Kim bilir belki de ad bulamadığımın adıydı aşk.

Aşk bu muydu ki, hissedilenlerin, duyulanların adı mıydı ki aşk?

Özlemelerin, beklemelerin, yanında istemelerin adı mıydı?

Bilemem ki.

Unuttum ben…

Aşk nasıl bir şeydi?!!

 
Toplam blog
: 290
: 553
Kayıt tarihi
: 11.03.08
 
 

İlk ve orta öğrenimimi Gölcük/ Kocaeli, lise ve üniversite öğrenimimi Ankarada gördüm. İlk okuldan..