Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Aralık '07

 
Kategori
Eğitim
 

Paydos

Yazarı: Cevat Fehmi Başkurt

Murtaza Öğretmen, kendisine annesinden miras kalan eski bir şeyhülislam konağının tek bir odasında eşi Hatice ve oğlu Rıdvan ile beraber yaşamaktadır. Kendisine annesinden konak, beraberinde de konağın taksit borçları kalmıştır. Murtaza Öğretmen, konağın bütün odalarını kiraya vererek elde ettiği parayla konağın taksitlerini ödeyebilmekte ve arta kalan parayı ise konağın diğer masraflarına ancak yetirebilmektedir. Devlet’in kendisine verdiği öğretmen maaşıyla da ailesinin geçimini -sefalet içinde de olsa- sürdürebilmektedir.

Murtaza kısa boylu, korkak görüntüsü veren ama esasta ise yılgın, bezgin ve düşünceli bir kişidir. Oldukça sinirli ve aynı oranda sabırlı bir kişiliğe sahiptir. Yeri gelince sinirini saklayıp sabrını ön plana çıkarmayı bilir.

Murtaza Öğretmen, mesleğini çok seven bir öğretmendir. Murtaza’nın hikayesi boyunca da anlaşılacağı üzere, O, kendisini öğrencilerine adamıştır ve ailesi için de yine fedakar bir aile reisidir.

Karısı Hatice ise sinirli sert ve otoriter bir kadındır. Kaderin kendilerine çizdiği yoldan daima eşini sorumlu tutar. Eşi Murtaza’nın kendisini sürekli hoş görmesi, kendisine yumuşak davranması neticesinde oldukça şımarmıştır. Konağın tek bir odasından ibaret olan evinde rahat bir hayat yaşayamamaktadır. Bu sebeple de günde en az birkaç defa kocasına karşı kavga çıkarmaya çalışır ama Murtaza’nın kavgaya yanaşmaması, alttan alması sebebiyle, kavga çıkartmayı bir türlü başaramaz. Dolaysıyla, büsbütün sinirlenir.

Murtaza Öğretmen, yetiştirdiği öğrencileri toplum içerisinde yüksek mertebelerde görünce çok sevinir. Bu durumu övünerek eşine anlatır. Karısı ise; “Öğrencilerin bile büyük adam oldu. Ama sen hala öğretmen olarak kaldın!” diyerek, her zamanki gibi lafı yine çekmekte olduğu sıkıntılara getirip kavga havası yaratmaya çalışır.

Murtaza Öğretmen ise doktoru doktor, mühendisi de mühendis yapan yine öğretmendir, dercesine mesleğinin önemli bir meslek olduğunu anlatır.

Muhtar Hasan, köyden Murtaza’nın evine gelir. Yanında kızı Ayşe, İbrahim ve Ömer de vardır. Murtaza, Hasan’ı hiç sevmez. Aynı şekilde Muhtar Hasan da Murtaza’yı sevmez. Aralarında eskiden kalma bir düşmanlık vardır. Bu sebeple Murtaza, Muhtar Hasan’ı evine almak istemez. Hatta onunla münakaşa etmeye, laf dalaşına başlar. Aynı şekilde Hasan da karşılık verir.

Muhtar Hasan, Murtaza’ya karşı koz olarak kullanmak üzere Türk Ceza Kanununu ezberlemiştir. Her defasında Ceza Kanunundan maddeler okuyarak, Murtaza’ya tehditler savurur. Murtaza da karşılık verir. Her şeye rağmen Murtaza eski öğrencisi Ayşe’nin hatırına Muhtar Hasan’ı misafir eder.

Muhtar Hasan köyden şehre define için gelmiştir. Ona göre Murtaza’nın konağında gömülü bir define vardır. Murtaza, Hasan’ın söylediklerine inanmaz. Hatta Hasan’ın entrikalar çevirdiğini düşünür. Sonunda duruma razı olur ve Hasan’ın define aramasına müsaade eder ve Hasan defineyi aramaya koyulur.

Öte yandan Hüsamettin, savaşın zengin ettiği eski bir mahalle bakkalıdır. Hüsamettin, zenginliğin yanı sıra bir de şımarık, küstah, mağrur, zorba olmuştur. Kaba bir vücudu, siyah ve sert bir sakalı vardır. Hüsamettin, hiddetli tavırlarıyla, günlük hayatta sık sık karısı Safinaz’a bağırır. Karısı Safinaz ise görünüşte kocasına itaat eder gibi davranırken, aslında kendi bildiğini okuyan ve istediğini elde eden bir karaktere sahiptir. Bunların bir de kızı vardır. Kızını Murtaza’nın oğlu Rıdvan’a vermek isterler ve bu sebeple entrikalar çevirirler.

Hüsamettin ve karısı Murtaza’nın evine hayırlı iş konuşmak için giderler. Murtaza, Hüsamettin’in kızını almaya pek gönüllü değildir ama karısı ve oğlunun istekli görüntüsü yanında duruma razı olmak mecburiyetinde hisseder kendini. Hüsamettin her defasında Murtaza’ya; “Öğretmen Bey! İyi adamsın, hoş adamsın, efendi adamsın, seni severim, soyun sopun temiz, namuslu, dürüst insansın; çirkin, sakat, hasta da değilsin, ama züğürt adamsın, bir hayale kapılmış gidersin, akıntıya kürek çekersin ama yine de kızımı oğluna vermek isterim, ” der. Babasının nasihati ve kendisinin de yeminini gerekçe göstererek, kızını Hacı Hüsamettin Tüccaroğlu olarak ancak bir tüccar ailesine verebileceklerini söyler. Bu şekilde Murtaza’dan öğretmenliği bırakıp bakkal olmasını ister. Aksi halde kızını veremeyeceğini izah eder. Murtaza buna çok sinirlenir. O da Hüsamettin’in kendisi için sarf ettiği övgü dolu sözleri iade ederek, kızını oğluna almak istediğini ama bunun ancak Hüsamettin’in tüccarlığı bırakıp öğretmen olmasıyla mümkün olabileceğini ifade ederek Hüsamettin’den öğretmen olmasını ister ve bu şekilde misillemede bulunur. Böylece durum çıkmaza doğru giderken tam o esnada Muhtar Hasan elinde bir Mahmudiye altınıyla gelerek defineyi bulduğunu söyler.

Her şey Murtaza’ya yapmacık gelir ama Murtaza olanlara inanmaktan başka çare bulamaz.

Aradan on beş gün geçmiştir. Artık Murtaza zengin olmuştur. Karısı Hatice evi restore eder ve yeni eşyalar alır.

İbrahim Ayşe’ye takılmaktadır ve İbrahim’in bu hali Ayşe’yi seven Ömer’in hoşuna gitmez. Ömer İbrahim’e define diye buldukları birkaç parça eşyayı teklif ederek karşılığında Ayşe’yi rahat bırakmasını ister. İbrahim kabul etmez. Bu arada Safinaz ile Hatice, kızlarıyla oğullarını evlendirebilmek adına gizli planlar yaparlar. Hatice Ayşe’yi yanına çağırarak kurduğu planı anlatır ve Ayşe’den planın bir parçası olmasını ister. Ayşe de, Hatice’nin isteği ve Rıdvan’ın iyiliği ve gönüllülüğü yanında kendi vefa borcunu da düşünerek duruma razı olur.

Ayşe ve Rıdvan birbirlerini seviyormuşçasına birbirlerine şiirler okuyup iltifatlar savururlarken bu durumu da babalarının müşahede etmesine meydan verirler. Tam o esnada Hasan ve Murtaza onları görüp bu durum karşısında birbirlerini suçlarlar. Murtaza’ya göre bu oyun Hasan’ın düzmecesidir ve Hasan’ın amacı kızını Rıdvan’a vermektir. Hasan da aynı şeyi Murtaza için düşünür.

Hatice Murtaza’ya, “Bu işin tek çaresi Hacı Hüsamettin’in kızını almaktır, ” diye fikir vererek kurduğu planın ikinci aşamasını harekete geçirir. Murtaza başka çıkar yol bulmaz ve Hüsamettin’in kızını istemeye razı olur.

O sırada Murtaza’nın okulundan hademe gelerek, Murtaza’yı Müdür’ün çağırdığını, haber verir. Hatice durumu merak edince, Murtaza; “İki gün önce Balıkçı Ahmet’in oğlu Cahit oturduğum iskemleye iğne batırmıştı. Ben de boş bulunup oturunca oldukça canım yandı ve kendimi kaybettim. Yanağına da birkaç tokat vurdum. Çocuk yanağını tutup sağır oldum diye tutturdu. Sonrada çocuğun annesi geldi. Müdür işe el koydu. Çocuğu hastaneye kaldırdılar, ” diyerek durumu Hatice’ye izah eder. Murtaza’ya göre bu işte bir tuhaflık vardır ve eşi Hatice de Cahit’in sağır olmasına akıl erdirmez.

Ardından Balıkçı Ahmet gelir. “Karısının evden kaçtığını, oğlu Cahit’in kulağının ise önceden sağır olduğunu söyler. Ama artık iş işten geçmiştir. Çünkü gelen haberlere göre bu olay yurt genelinde, medyada abartılı bir şekilde yayılmış ve Murtaza neredeyse katil ilan edilmiş hatta mahkemelik bile olmuştur.

Murtaza’nın arkadaşı Muhittin’in tavsiyesi, Murtaza’nın eşi Hatice’nin, Hüsamettin’in, Muhtar Hasan’ın isteklerinin yanında, Murtaza’nın suçunun neredeyse cezaya dönüştürülmesi bu durumda da şeref ve haysiyetinin, itibarının zedelenmesi riski karşısında Murtaza duygusal bir istifa dilekçesi yazarak öğretmenlik hayatını sona erdirir.

Öbür taraftan Salih Usta Ayşe’ye hayat hikayesini anlatır. Kaybettiği, arayıp bulamadığı eşinden ve kızından bahseder. Neticede Ayşe Salih Usta’nın sözlerinden, Salih Usta’nın kendi öz babası olduğunu anlar.

Aradan bir ay geçer. Artık Murtaza bakkal olmuştur. Hüsamettin Murtaza’nın dükkanına gelir ve bakkallık mesleğinin bütün entrikalarını anlatarak Murtaza’nın canını sıkar. Murtaza sinirini hep saklı tutar. Çünkü oğlu Rıdvan’a, Hüsamettin’in kızını almak mecburiyetindedir. Murtaza, akşam ziyarete geleceğini söyleyerek Hüsamettin’i yolcu eder. Ardından Hasan gelir. Müşteriye itibar gerektiğini söyleyerek Murtaza’yı çileden çıkarır. Murtaza’ya ‘bakkal’ diye hitap edip müşteri sıfatıyla Murtaza’ya olmadık isteklerde, şikayet ve tehditlerde bulunur. Murtaza’nın çileden çıktığı sırada, Salih Usta, Ayşe, Ömer ve Rıdvan gelir. Ayşe, Salih Usta’nın kendi öz babası olduğunu anlatır. Böylece Ayşe’nin Muhtar Hasan’ın kızı olmadığı anlaşılır. Sonra Muhittin gelir ve Murtaza’ya kendisinin Milli Eğitim Disiplin Kurulu tarafından suçsuz bulunduğunu, meselenin açıklığa kavuştuğunu, bütün olanların Hüsamettin İbrahim ve Balıkçı Ahmet’in karısının düzmece bir oyunu olduğunu söyler. Murtaza’ya kendisine bir ödül verileceğini ve isterse öğretmenlik görevine geri dönebileceğini haber verir. Murtaza çok sevinir. Tam o sırada Hatice gelir. Söylenilenleri işitince, Muhtar Hasan’ın buldu, diye bilinen hazinenin asılsız olduğunu yani ortalıkta bulunan bir hazinenin olmadığını söyler. Ayrıca açtıkları bakkal dükkanını da, 5.000 lira borç ile açtıklarını söyleyince, Murtaza’nın hevesi kursağında kalır. Kendi kendine söylenerek öğrencilerine duygusal bir sesleniş ve nasihatlerde bulunur ve “Artık paydos!” diyerek perdeyi kapatır.

Eğitim Yönüyle Paydos

Öğretmen Murtaza: Kendini öğrencilerine adamış, görevinin bilincinde, mesleğini savunan, seven ve yücelten örnek bir öğretmendir.

Öğrencilerini yüksek kademelerde görünce onlarla iftihar eder. Mesleğinin sağladığı manevi hazzı paradan üstün görür. Memleket için bir adam yetiştirmenin zevkinden, bahsederek öğretmenliğin bir Tanrı sanatı olduğunu ifade eder.

Murtaza, öğrencilerine çok bağlıdır. Öğretmenlikten istifa ettikten sonra bir kez daha öğrencilerine kavuşamayacağını anlayınca başını iki elinin arasına alıp kendi kendine şöyle söylenir:

“Kağıt kalem alın çocuklar… Yazdıracağım parçanın adı mektep… Fatma… Yine burnun akıyor. Mutlaka her zamanki gibi yine mendilin yoktur. (Cebinden mendilini çıkararak karanlığa atar.) Al, sil bakayım, minimini yaramaz. Sonra sana pis çocuk derler, ayıptır. Evet yazdıracağım parçanın adı okul… Çocuklar mektebi sevin, okumayı sevin… Hayatta en temiz yer burası, en güzel şey okumak… Sonra ikisini de çok, pek çok arayacaksınız… Dışarısı karanlık, gürültülü, korkunç… (Nefesini kuvvetle içine çekerek.) Oh, buranın havasında bile bir başka koku var. Sessizlik ve huzur kokuyor. Ağrıdan sızlayan başım dinleniyor. Okulunuzu sevin, öğretmeninizi sevin çocuklar…’’

Ayrıca Murtaza Öğretmen, bir öğretmen olarak görevini sadece okulda değil, toplumsal hayatta da sürdürmektedir. Böylelikle yakın çevresindeki Hüsamettin, eşi Hatice, Muhtar Hasan vs. gibi kişilere öğütler vererek onları eğitmekten uzak kalmamaktadır. Bu bağlamda denilebilir ki, bir öğretmen için okul her yerdir ve herkes öğrencidir…

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..