Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '11

 
Kategori
Deneme
 

Pazar Öğle sonrası

Pazar Öğle sonrası
 

Çok güzel bir hediye verdim kendime bugün.

Uzun zamandır yapmadığım bir şeyi yaptım.

Pazar öğleden sonramı, tek başına gezerek geçirdim.

Birden, aniden karar verdim, yaparım bazen böyle. Çöp atmak için evden çıkmıştım, ayağıma spor ayakkabılarımı da geçirdim, biraz da yürüyüş yapar eve dönerim dediydim. Yürüyüş aldı beni götürdü ta Beyoğlu'na, İstiklâl Caddesi'ne. Denizi gördüm, dayanamadım ne yapayım? Bir keresinde de kurumuş ekmekleri kuşlara vermek için çıkmıştım, balıklara atmaya karar verdim, döktüm denize, sonra da bin motora, ver elini Beşiktaş'a oldu. Yani evden bir çıkmaya göreyim, nereye gideceğim belli olmuyor benim.

Tek başına gezmek iyi gelecekti, geldi de. Epeydir içimde çöreklenen sıkıntımı dağıttı gitti.

İstiklâl Caddesi'nin başından başladım yürümeye, sağlı sollu ne kadar kitapçı, giyim mağazası, incik boncukçu varsa hepsine girdim çıktım. Hemen hepsinden elime bir şeyler alıp kasaya giderken "Amaaann ne gerek var şimdi" diyerek bıraktım yerine. Kazı kazan oynadım, çıkmadı haliyle bir şey, On Numara denen talih oyununa para yatırayım dedim, Allah'tan makinesi arızalıymış param cebimde kaldı.

Bir de, akıl almaz bir salaklık yaptım ki sormayın. Bir mağazanın içindeyken telefonum çaldı, mağazada çalınan müziğin gürültüsünden bir şey duyamam diye dışarı çıktım. Yürüye yürüye konuşmamı bitirdikten sonra yoluma devam ederken solumda İnci Pastanesi'ni gördüm. "Allah Allah" dedim, "İnci'nin benim sağımda olması gerekmiyor muydu? Haaa, bulunduğu bina tadilata girecekti, kapanacağı haberleri gazetelerde günlerce yazmıştı. Demek kapatmadılar da karşı tarafa taşıdılar." deyip yeni yerini incelemeye başladım. Ama çok ilginçti, sanki birebir her şeyiyle aynı taşımışlar, dış vitrini, iç düzeni, hatta hatta, yerle bağlantısının olduğu mermer kısa duvarları bile aynı. "Yok", dedim, "Olamaz bu kadar canım." Ama öyleydi işte, her şeyiyle aynı duruyordu karşımda. Girdim içeri, servis tezgahının başındaki ilk görevliye "Kolay gelsin, hayırlı olsun yeni yeriniz." dedim, adam bana hayretle baktı. Ben devam ettim, "Fakat nasıl da aynen taşımışsınız, şaşırdım." dedim. Adam benden daha şaşkın, "Yok hanımefendi, ne taşınması, aynı yerimizdeyiz." demez mi? Şöyle bir bakındım etrafıma ve o an anladım ki hayatımın salaklığını yapıyorum. Meğer ben telefonla konuşmaya çıkınca geldiğim yöne doğru geri yürümüşüm, ama ileri gittiğimi sanmışım. Daha önce önünden geçip görmediğim İnci pastanesi'ni de normalde sağımda görmem gerekirken solumda görünce de yer değiştirdi sanmışım. Gülmeye başladım, yapacak bir şey yok, adamdan da özür dileyip gezime devam ettim.

Yılbaşı geliyor ya, geleneksel süslemeleri yapmaya başlamış belediye. Akşam inmeye başlayınca ışıl ışıl oldu cadde. Müthiş bir umut, mutluluk, coşkuyla doldum.

Dönüşte de Nostaljik Tramvay'a bindim, nostalji keyfi yaptım.

Haa, hiç bir şey almadım mı? Aldım vallahi, en son İstanbul Kitapçısı'na uğramıştım, tam oradan da elimdekileri bırakıp çıkacaktım ki, albenisiyle gönlümü çelen PERA, BEYOĞLU'NUN BATILILAŞMA HİKÂYESİ'ni görünce dayanamadım. Muhteşem bir kitap, sanırım okudukça yazıp paylaşacağım sizlerle.

Harika bir gün geçirdim anlayacağınız.

Size de, harika geçireceğiniz günler diliyorum.

Esen kalın...

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..