Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '10

 
Kategori
Spor
 

Penaltı, kaç kusurlu harekete verilir?

Penaltı, kaç kusurlu harekete verilir?
 

Şu soru yerindedir:

“Bir penaltı kararı verilmesi için kaç kusurlu hareketin bir araya gelmesi gerekiyor?”

Veya;

“Bizim bilmediğimiz bir on birinci (on ikinci, on üçüncü...) kusur eklendi sezon başında sadece hakem seminerinde anlatıldı da boşuna mı telaş yapılıyor?”

Ceza sahası içinde yaka paça indirilmeye, korner atışlarında rakibin formasından çekme, sarılmaya, elle topun yönünü değiştirmeye, kontrolsüz müdahalelere, orantısız güç kullanmaya Türkiye’de penaltı çalınmıyor.

Bünyamin Gezer’in kolay penaltı düdüğü çalan bir hakem olduğunu düşündüğümden maçla ilgili dün yazdığım yazıyı “Özellikle bu karşılaşmada çok kolay çalınacak bir penaltı düdüğü bekliyorum. Ceza sahasında yere düşen ilk oyuncu ve takım şanslı olacaktır.” cümlesiyle tamamlamıştım.

Ancak yanılmışım!

Neden penaltı pozisyonunu ya da hakemi tartışarak başladım?

Bu karşılaşmada ön planda olan futboldu. Her iki takım da bol pozisyon buldu, gol atabilmek için her yolu denedi. Açıkçası teknik adamlar da yine bizim bildiğimiz oyun tercihlerini farklı oyuncuları sokarak peş peşe uyguladılar. Başarılı da oldular. Futbolun kendi sertliği dışında bir olay gerçekleşmedi. Ortam gerilmedi.

Fakat, çok başarılı üç kaleci maça damgasını vurdu. Bir pozisyonda da top direkten döndü.

Hal böyle olunca da yine futbolun içinde olan ceza atışlarının da önemi ortaya çıktı. Penaltı da bu oyunun bir parçasıdır. Hakemler aynı zamanda o penaltı kararını vermek için sahada bulunurlar.

Çalmasını bilmiyordanız, karar vermede zorlanıyorsanız “efendim, inandırıcı bulmuyorsanız” o zaman o formayı giyip sahalarda boy göstermeyeceksiniz.

“Görmemişler!”

Yani binlerce kişi stadyumda pozisyonu görecek; bütün yedek ve teknik adam kulübesi ayağa kalkacak, taraftar yeri göğü inletecek (kimi kafayı yiyecek) ama oradaki görevi görmek olan dört kişi olayı görmeyecek... Bunun inandırıcı olmadığını düşünüyorum. Mesele görmek değil; o kararı vermeye gücünün yetmemesidir.

Yanlış anlaşılmasın, kasıtlı ve art niyetli olduklarını ima etmiyorum, arada Himalayalar kadar fark vardır.

Öyle olunca da son beş altı yıldır ceza sahasının içinde on kusurlu hareketin bazen bir ikisi aynı anda ortaya çıkmasına rağmen hakemler penaltı düdüğü çalmadığı için futbol dışı görüntüler ortaya çıkmaktadır.

Beşiktaş’ın bir değil iki penaltısı verilmemiştir.

Peki...

Maç sonunda sıcağı sıcağına dinlediğimiz Mustafa Denizli matematiksel şansın devam ettiği sürece şampiyonluk yarışının içinde olacaklarından söz etti. Fenerbahçe ve Bursaspor’la maçları olduğu ve hiçbir şeyin bitmediğini ifade etti.

Doğrudur. Ancak kim inanırsa? Buna Beşiktaş taraftarını ikna edebilir misiniz?

Şu bir gerçektir ki, eğer Beşiktaş şampiyonluğa inanmış ve bunu yapacak gücü olan bir takım olsaydı Trabzonspor’u kesinlikle yenerdi. Ancak beşinci Trabzonspor’dan kalite ve teknik anlamda çok farkı olamadığından, hatta bireysel beceriler kıyaslandığında biraz da geri kaldığından Beşiktaş hem Trabzonspor’u yenememiştir hem de şampiyonluğu hak eden bir takım olamamıştır.

Oynanmış mücadeleye söylenecek hiçbir şey yok; bu karşılaşma belki 4-3 de bitebilirdi, hangi takımın kazandığı önemli değil, her iki takımın da bu skoru elde edecek fırsatlar yakalamış olduğundan söz ediyoruz.

Ancak liderlik, şampiyonluk başka bir şeydir; bu her iki takım için de çok uzaklarda görünen bir görüntüdür.

Şenol Güneş’in ikinci yarı yaptığı taktiksel değişiklikler futbol adına çok doğru sonuçlar verdi. Ceyhun’un oyuna girmesi ile uzaktan şutlar gelmeye başladı. Mustafa Denizli’nin buna önlem alamaması çok ilginçti. Bunlardan biri; aynı Şelçuk Şahin’in attığı gibi, gol olsaydı şansızlıktan mı söz edecekti Hoca?

Beşiktaş’ın çok ciddi bir gol sorunu var. Fiilen ligde 33 gol atmış bir takımdan söz ediyoruz ki, ilk beş takım arasında Trabzonspor’dan 9 gol daha azdır. Bursaspor ile kıyaslanırsa bu sayı 27 goldür.

Mustafa Denizli bütün maç boyunca kendi sağ kanadına hiçbir iyileştirme getirememesi, (Serkan tarafından etkisiz hale getirilmiş) Yusuf gibi bir oyuncaya 77 dakika tahammül etmesi, Ernst’i oyundan geç çıkarması bu maçta Beşiktaş adına eksiklikler ya da hatalardı.

Şenol Güneş de ilk yarı defansını iyice orta sahaya yaklaştırarak, geride Beşiktaş’a çok boş alanlar bıraktı.

Son sözü Beşiktaş taraftarına ayıralım. Maç sonunda Trabzonspor aleyhine yapılan tezahürat tam bir bilinç kaybı gibiydi. Karşılarındaki takımın Trabzonspor olduğunu unuttular.

O zaman şu sorular yine yerinde olacaktır.

Diyelim ki; Beşiktaş’ın matematiksel olarak şansı bitti ve son maç Bursaspor’la ve sonuca göre Fenerbahçe ya da Bursaspor şampiyon olacak, bu durumda Beşiktaş’ın Bursaspor karşısına, şansı hiç olmadığı için mücadele etmeyeceğini mi anlamamız gerekiyo? Trabzonspor’da bu mu beklendi? Sonra Trabzonspor niye Fenerbahçe’ye yatsın?

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..