Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '06

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Performansını yemekte konuşalım!

Performansını yemekte konuşalım!
 

Karşısındakine "oğlum, yavrum" diye hitap eden yöneticiler var. Ben onların sorunları olduğunu düşünüyorum. Sorunları olmayan bir adam ya da kadın, kendisinden beş altı yaş büyük birine nasıl olurda "oğlum" diye hitap edebilir ki? Anlaşılır gibi değil!

Bu tip insanlar çok iyi analiz etmek lazım! Sabah şirkete en erken gelen onlar. Akşam şirketten en geç giden onlar. Sürekli sinirli olan, bulaşmaya, fırçalamaya adam arayan onlar. Olayın ilk emareleri bunlar!

Bu yazdıklarımdan yola çıkarak aklınıza bir isim geldiyse, fırsat kollayın ve uygun bir anda sohbet edin, sohbet esnasında da sorular sorun.

Herkesin cevaplayabileceği basit sorular.

Hobileriniz neler?
— İşin haricinde ne yaptığımı mı soruyorsun?
— Evet
- Hobim yok benim, hiçbir zamanda olmadı. Hayatta benim için en büyük eğlence çalışmak. Bu kadar çok çalışmasam buralara gelebileceğimi mi sanıyorsun?
— Haklısınız!
Sinemaya tiyatroya gider misiniz?
—Zoraki bir sırıtış) Ben eve zor gidiyorum “yavrum”, sinemaya nasıl gideyim.
Fenerbahçe- Galatasaray derbisini seyrettiniz mi?
- Futbolla hiç aram yok “oğlum” benim.

"İnsan içine çıkar mısınız? Düzensiz nefes aldığınız oldu mu hiç? Bedava yaptığınız iş var mı? Çiçek yetiştirir misiniz? Hayvan besler misiniz?"

Aklıma gelen diğer sorular, bu sorulara ne cevap alacağınızı da az çok tahmin ettiniz sanırım.

Bu insanlar ellili yaşlara geldiklerinde, kafalarına örs düşmüş gibi, kendilerince iş işten geçmek üzereyken, farklı bir tavır sergilemeye başlıyorlar. Özellikle de yanında çalıştırdıkları karşı cinse! Aptalca espriler, her geliş geçişte göz süzmeler, manasız gülümsemeler, kendilerine çok güvendikleri anda, damdan düşer gibi yaptıkları yemek davetleri, bilinçli verilen frikikler...

Çok ciddi bir toplantı sonrasında, hafta sonu için tatil planı.
— Arzu Hanım; Toplantı notlarını bana e-mail atar mısınız?
— Evet, efendim,
- Yavrum, "bu hafta sonu bir Abant yapayım" diyorum. Sen de gelmek ister misin?

Buna bile cesaret edemeyenler Arzu'nun medeni durumuna göre gece yarısı işsel bir bahane ile telefon ederler.
— Arzu Hanım kusura bakmayın çok acil olmasa sizi bu saatte rahatsız etmezdim. Nerdesin şimdi Arzu?!
— Estağfurullah buyurun
- Gelir gider tablolarının yarın masamda olması lazım, ayrıca masraf tablosu ile ilgili kafamda birkaç soru işareti var.
— Tamam, efendim,
- Sahi! Unutmadan cumartesi Uludağ’a gidiyorum, çok yoğun bir ay oldu. Sende gelmek ister misin?

Kariyer planlarına, yöneticisi ile daha samimi olmayı, ilerleyen dönemlerde bunu silah olarak kullanmayı düşünenlerin, tercihlerine saygı duymaktan başka yapılabilecek başka bir şey yok!

Bu arada, plağın tersine döndüğü, senaryolar da var.
Yönetici bayan, yönetilen baysa...
Bayan yöneticilerin bu konularda daha cesaretli olduğu tecrübe edilmiş! (vallahi ben değil)
Onlar gözüne kestirdiği elemanlara, direk teklifte bulunuyorlar.
— Bak Mehmet yıllardır bu şirkettesin, benim yardımım olmadan daha iyi bir yerlere gelebileceğini düşünüyor musun?
— Kesinlikle hayır
- Tamam, o zaman, benim duymak istediğim cevap da buydu. Akıllı Çocuk! Geçen ay boşalan şef kadrosu için seni düşünüyorum. Bu akşam dilersen yemekte buluşalım detayları konuşuruz.
Başına talih kuşu konduğunu düşünen Mehmet ne yapsın?

Başa dönelim...
Dediğim gibi.
Yöneticilerin, çalışanlarına hitap şekilleri, davranışları!
Bana göre cinsel hayatlarının aynası.
Var mı aksini düşünen?

Not: Arzu ve Mehmet gerçek karakterler değildir...

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..