Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Perik Perik Puni...

Perik Perik Puni...
 

Küçük bir çocukken yaz ayları sabırsızlıkla beklediğim aylardı. Yaz aylarında deniz kıyısında kamp yapıyorduk. 4-5 aile aynı zamanlarda gidiyor aynı zamanlarda dönüyorduk. Her ailede en az iki çocuk olduğunu göz önüne alır ve bu çocukların yaklaşık aynı yaşlarda olduğunu söylersem bir çocuk için nasıl bir yaz yaşandığını tahmin etmek güç olmaz sanırım.

O yazlardan biriydi. Deniz masmavi, kumlar sıcak ve evimiz bir çadırdı. Çadırda yaşıyor olmak bize evcilik oynuyormuşuz duygusu veriyordu. Hele de bu oyuna anne babamız da dahil olunca oyunun keyfi bir o kadar artıyordu. Yılın en güzel iki ayı henüz başlamıştı. Geçen yaz arkadaşımız olan çocukların kimi boy atmış, kimi kilo almış, kimi saçlarını uzatmış kimi ise kendi kabuğuna çekilip başka birine dönüşmüştü. Kocaman neşeli bir gruptuk yine. Etraftan yeni çocuklar katılmış bu neşeli grup kocaman bir çeteye dönüşmüştü. Kızlar ve erkekler, büyükler ve küçükler...

Kocaman çetemiz kendine her gün yeni oyunlar buluyor ama bir o kadar da o oyunlardan çabuk sıkılıyordu. Bize her gün yenilenecek bir oyun gerekiyordu. Tüm enerjisini oyun için kullanan bir çocuk için oyunun yaratacağı heyecan çok önemlidir. Çok geçmeden kendimize yeni bir oyun bulduk. Tüm oyunlardan farklı, sürekliliği olan heyecanlı bir oyun...

Kampın tel örgülerinin dışında bir kaç çadır vardı. O çadırlarda karpuz, kavun ve buz satıcılarının aileleri yaşardı. Her yaz olduğu gibi yine oradaydılar. Bu yaz ise Perik Perik Puni de onlara katılmıştı. O'nun adı Perik Perik Puni değildi elbette. Bu adın ne anlama geldiğini ve hangimizin bu ismi bulduğunu anımsamıyorum, onun gerçek adının ne olduğunu da... Çünkü, ismi ne olursa olsun O bizim için Perik Perik Puni'ydi. Onu bu adla benimsemiştik.

Perik Perik Puni karpuz satıyordu. Ve hayatı karpuzlar, müşteriler, çadır döngüsünde geçiyor, buruşuk bir gazeteyi okuyor, yazın o sıcak günlerinde zaman zaman çadırın gölgesinde uyuyordu. Yaşı en fazla 12 ya da 13 olmalı. Sıska ve uzun bir vücudu, güneşten kararmış bir teni vardı. Kafasındaki saçlar mısır püskülünü andırıyordu. Sarı ve her zaman dağınık... Yüzündeki ifade ise oldukça karmaşıktı; biraz yorgun, biraz bıkkın, biraz şaşkın ve teslim olmuş. Onun güldüğünü hiç görmedim. Şimdi düşünüyorum da gülümsese nasıl görünürdü o yüz acaba?

O, ekmek kavgasında bir çocuktu. Biz ise can sıkıntısından patlayan çocuklardık. Tek derdimiz oyun ve eğlenceydi. O zamanlar ekmek kavgası gibi bir kavramımız yoktu anlaşılan. Oysa Perik Perik Puni daha o yaşında biliyordu. Bu yüzden bizleri görmezden geliyor, şımarık ve hiç bir şey bilmeyen veletler olduğumuzu düşünüyordu belki de kimbilir? Yaşı bizden bir kaç büyüktü olsa olsa ama onu bizden ayıran çok önemli bir şey vardı: O erken büyümek zorunda kalan bir çocuktu. Hayatın içine erken atılmış ve şimdiden bir yetişkin havasına bürünmüştü bile. Bizim gözlerimizde hala var olan o oyunbaz ifade onun gözlerini çoktan terketmişti.

Onu sabahın erken saatlerinde akşamın geç vakitlerine dek her daim takip ettik. Sabahları peynir ve karpuzdan oluşan kahvaltısını yerken, karpuzları dizerken, müşterilerle konuşurken, terini kirli bir havluya silerken, öğle sonrası uyuklarken, yüzündeki sinekleri kovarken, kocaman buz kütlelerini taşırken, o buz kütlelerinden kırdığı parçaları müşterilerin poşetlerine koyarken, buruşmuş gazetesini yüzünde ciddi bir ifade ile okurken, akşamın geç vakitleri denize girerken... Perik Perik Puni yaşamaya çalışırken biz onu izledik. Yaz gelip geçti ve Perik Perik Puni de bizlerin hayatından...

Şimdi onu büyük bir saygıyla anımsıyorum. Tüm onu takip ettiğimiz zamanlar içinde, Perik Perik Puni'nin emeğinin, alınterinin küçük bir öz halinde aklıma, kalbime yerleştiğini görüyorum. Ve anlıyorum ki; Perik Perik Puni hayat boyu benim için çok önemli olan bir şeyi farkında bile olmadan bana vermiş. Onu saygı ve sevgimle selamlıyorum...

RESİM: Giacomo Ceruti

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..