Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Temmuz '10

 
Kategori
Öykü
 

Pİ ülkesi vatandaşlarının inanılmaz bayrak sevgisi

Pİ ülkesi vatandaşlarının inanılmaz bayrak sevgisi
 

Gezegendeki her ülkenin olduğu gibi Pİ ülkesinin de bir bayrağı vardı. Bayrağın rengini ve şeklini, aynı zamanda kendisi de ülkenin ulusal simgelerinden biri olan kurucusu belirlemişti: kırmızı zemin üzerine sarı renkli büyükçe bir daire içinde yedi tane kırmızı yıldız simgesi… Bayrağın rengi Pİ ülkesinin vatandaşlarının atalarının geçmişte fetih veya savunma amacıyla girdiği savaşlarda dökülen kanlarını temsil ediyordu (ki, bu Pİ ülkesine özgü bir tercih değildi; gezegendeki hemen hemen bütün ülkelerin bayraklarında kanı temsil eden kırmızı renk yer alıyordu). Ortadaki sarı renkli daire ülkenin uzaydaki konumunu simgeliyordu; buna göre Pİ ülkesi, gezegenin uzayda yer aldığı yıldız sisteminin güneşiydi. Dairenin içindeki yıldızlar Pİ ülkesinin kahramanlık, kuvvet, asalet, üstünlük, cesaret, uygarlık, ve bağımsızlık gibi değerlerini temsil ediyordu. Yıldızların daire içinde toplanması ise ülkenin birlik ve beraberliğini vurguluyordu.

Bayrağın şekli belirlenirken ülkede büyük bir tartışma ve akabinde yer yer çatışmalar meydana gelmişti. Ülkenin kıyı bölgesinde yaşayan halk bayrakta denizi simgeleyecek mavi bir şeridin yer almasını talep etmiş ancak kurucular bu talebe şiddetle karşı çıkmıştı. Kurucular, böyle bir mantıkla hareket edilirse, ülkenin ormanlık kuzey bölgesinde yaşayan halkının da bayrağa yeşil renkli bir şerit veya başka bir simge eklenmesini isteyebileceğini öne sürmüştü. Kurucular, bir kere bu yol açılırsa, dağlık doğu bölgesi halkının dağların yükseltisini temsil eden sivri biçimli, tepe kısmı beyaz, kahverengi bir dağ simgesinin eklenmesini isteyebileceğini, kömür madenlerinin yer aldığı orta bölge halkının ise bayrağa siyah renkli bir yıldız eklenmesini talep edebileceğini, bunun da hem ülkede kargaşa yaratacağını hem de bayrağın estetiğini bozacağını ileri sürerek kıyı bölgesi halkının talebini reddetmişti.

Pİ ülkesi devletinin kuruluş yıllarında meydana gelen bu tartışma ve çatışma nedeniyle yedi yıldızlı bayrağın rengi ve biçiminin hiçbir koşulda değiştirilemeyeceği anayasayla güvence altına alınmıştı. Anayasanın bu hükmü asla değiştirilemez; değiştirilmesi teklif dahi edilemezdi. Ancak ülkeyi yönetenler gerek duydukları takdirde zaman zaman anayasanın bizatihi kendisini, başta değiştirilemez hükümler olmak üzere hem de tümüyle ortadan kaldırabilirlerdi.

Pİ ülkesi her ülkenin olduğu gibi toplumsal farklılıkların olduğu bir ülkeydi; sadece “kıyı bölgesi halkı”, “doğu bölgesi halkı”, “orta bölgesi halkı” şeklinde değil, din ve dil temelinde de farklı gruplardan oluşuyordu. Ancak toplum esasen “Sahipler” ve “Misafirler” olarak iki temel kategoriye ayrılmıştı. Ülkenin yöneticileri ve onları destekleyenler “Sahipler” yönetilenler ise “Misafirler” diye anılıyordu. Bu, kan bağı yoluyla geçen ve kast biçiminde bir bölünme değildi. Misafir kategorisinden bir kişi kurulu düzeni ateşli bir biçimde savunur ve bu yolda gayret gösterirse Sahipler sınıfına atlayabilirdi. Sistem bu bakımdan gerçekten herkese fırsat eşitliği sağlıyordu. Ancak sistem öyle bir şekilde kurulmuştu ki, herkesin aynı anda Sahipler sınıfında yer alması asla mümkün olamıyordu. Bu nedenle Pİ ülkesinde egemen konumdaki Sahiplerle ezilen Misafirler arasında sonsuz bir çekişme ve çatışma süregidiyordu.

Sahipler Misafirlerin taleplerini temelinde yok etmek için sayısız önlem geliştirmişti. Bunlar yalnızca kaba güce dayalı polisiye önlemlerden oluşmuyordu; bunun için daha ziyade ideolojik araçlar kullanılıyordu. Topluma eğitim sistemiyle aşılanan bu ideolojiye göre, Pİ ülkesi halkı eşit, sınıfsız, yekpare bir halktı. Bu halkın en büyük meziyeti ise birlik, beraberlik ve devletine sadakatti. Pİ’liler erdemli, güçlü ve üstün bir halktı; öyle ki, bir Pİ vatandaşı, gezegenin öteki ülkelerinde yaşayan tüm insanlara bedeldi. Ülke topraklarının yüzölçümü genişliği, nüfus büyüklüğü veya zenginlik bakımından önde gelen bir ülke olmamasına rağmen Pİ ülkesi gezegenin en büyük ve en güçlü ülkesiydi. Şanlı bir tarihe sahipti. Pİ ülkesi, son üç yüz yılda girdiği savaşların birkaç tanesi hariç neredeyse tümünde ağır yenilgiler almıştı ama bu durum Pİ ordusunun yenilmez bir ordu olduğu gerçeğini asla değiştirmezdi. Pİ ülkesi girdiği hiçbir savaşı kaybetmez ama kurnaz düşmanları mızıkçılık yapıp onu her seferinde yenilmiş sayarlardı.

Gezegenin genel tarihi pek öyle yazmasa da Pİ ülkesi yöneticileri, Pİ’lilerin gezegenin tarihini yaratan ve yön veren bir ulus olduğunu iddia ediyordu. Bütün Pİ’lilerin bunu böyle bilmeleri ve bununla övünmeleri tüm sorunları çözebilirdi. Örneğin ülkenin yoksulları gezegenin en yenilmez, varlığı ebediyen sürecek, en büyük devletinin vatandaşı olduğunu hatırlarsa karınları kendiliğinden doyabilir, işsizleri dünyanın en önemli işinde çalışıyormuş gibi övünebilirdi. Ancak Pİ devletinin ideolojisi ve vatandaşlarına telkinleri mantıklı ve ekonomik birer öneri gibi görünse de ne yazık ki sorunlar çözülemiyordu. Sistemin arızaları gün geçtikçe daha belirgin biçimde ortaya çıkıyor, bunlardan kaynaklanan toplumsal huzursuzluk daha da yoğunlaşıyordu.

Sahipler toplumsal kargaşadan Pİ ülkesinin dış düşmanlarını ve onların içerideki işbirlikçilerini sorumlu tutuyordu. Sahipler’e göre, Pİ ülkesinde kimsenin mutlu olmaması için bir sebep yoktu. Tarih yazan, hatta yıldırımlar ve şimşekler yaratan bir soyun mensubu olan Pİ ülkesinin vatandaşları arasında birtakım kimseler eğer sorunlardan şikâyet ediyorsa bu mutlaka onların dış düşmanlara satılmış olması yüzündendi. Bu durumda Pİ ülkesi nüfusunun üçte ikisinin düşmana kolayca kanacak ve onunla işbirliği yapacak derecede aptal, saf ve hain olduğunun kabul edilmesi gerekiyordu. Bu da her bir Pİ’linin tüm gezegene bedel olduğu teziyle biraz çelişiyordu ama Sahipler bu çelişki üzerinde durmayı gereksiz buluyorlardı.

Toplumsal kargaşa gün geçtikçe arttı ve Sahipler ülkeyi eskisi gibi yönetemez oldu. Misafirler için devletin baskıları tahammül edilemez noktaya gelmişti. Sahipler ise uyguladıkları ağır baskılara rağmen Misafirleri eski güzel günlerdeki gibi rahatça yönetemiyorlardı. Bu durum ise iki tarafta da karşıdakine yönelik öfkeyi büyütüyor, ülkedeki gerginliği arttırıyordu. Olaylara hâkim olamamak Sahipleri korkutmuştu. İplerin elinden kaçacağı ve kendilerinin -Tanrı korusun- Misafirlerle eşit olacağı endişesi Sahiplerin korkusuna büyük bir öfkeyi de ekliyordu. Bunun üzerine Pİ ülkesi devleti bundan böyle asıl düşmanın içeride aranması gerektiğini, devleti ve milletiyle bölünmez bir bütün olan, varlığı sonsuza dek sürecek Pİ devletine asıl büyük tehdidin iç düşmanlardan geldiğine ve bu tehditle topyekün savaşılması gerektiğine karar verdi.

İç düşmanı alt etmek için devletin tüm olanakları seferber edilmeliydi. Ordu uyanık olmalı, hainler her an polisin nefesini ensesinde hissetmeli, Pİ vatandaşları düzenin korunması için gerekirse hainlik potansiyeli olan kardeşini dahi yetkili mercilere ihbar etmekten hatta ilk darbeyi kendisi vurmaktan çekinmemeliydi. Bayrak Pİ ülkesinin en önemli ulusal simgesiydi; bu nedenle ona özel bir önem verilmeliydi. Ülkede kargaşa yaratan dış düşmanların oyuncağı hainler Pi ülkesinin şanlı bayrağını da değiştirmek ve ona kendi simgelerini eklemek istiyorlardı; ki, bu o bölücü hainlerin bir türlü vazgeçmedikleri ezeli bir planıydı. Hainlere bu emellerine hiçbir zaman ulaşamayacakları gösterilmeliydi. Örneğin, nüfus büyüklüğü, topraklarının genişliği veya askeri güç bakımından önde gelen ülkelerden biri olmamasına rağmen, gezegenin en büyük ülkesi olan Pİ ülkesi bayrakların da en büyüğüne sahip olmalıydı.

***

(Sürecek)

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..